Tarih: 15.10.2025 21:48

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplandı

Facebook Twitter Linked-in

TBMM (AA) - Komisyonun TBMM Tören Salonu'nda gerçekleştirilen 15. toplantısının birinci oturumunda konuşan Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Genel Başkanı Salih Turan, bugün "Kürt meselesi" olarak nitelendirilen konunun son 40 yılın değil, en az 150 yıllık tarihi sürecin sonucu olduğunu söyledi.

Bu meselenin sadece bir güvenlik sorunu olmadığını dile getiren Turan, "Tarihsel hafızası, sosyolojik kökleri, dini ve kültürel boyutları olan çok katmanlı bir adalet meselesine dönüşmüştür." ifadesini kullandı.

Bu yıl Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki 17 ilde 2 bini aşkın gençle yüz yüze görüşmeler yaptıklarını anlatan Turan, "Katılımcılar kendini hem Kürt hem Müslüman olarak gördüğünü, ulusal kimlik yerine iman ve aidiyet unsuru olarak gördüğünü söylüyor. Çözüm, kimliklerin inkarında değil, iman kardeşliğinin ihyasında aranmalıdır. Etnik kimlik bir doğum gerçeğidir. Dini kimlik bir tercihin ve teslimiyetin ifadesidir. İslam her iki kimliği de adalet içerisinde yaşatmayı emreder." diye konuştu.

Turan, sorunun inkarla değil, gerçekle yüzleşmeyle çözüleceğini belirtti.

"Yeter ki bizler gençlere imkan sağlayalım"

Türkiye Teknoloji Takımı (T3 Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Elvan Kuzucu Hıdır, çalışmaları hakkında bilgi verdi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki genç nüfusun ülke geneline oranla yüksek olmasının bu bölgedeki başarıların artarak devam edeceğini gösterdiğini kaydeden Hıdır, "Bizler inanıyoruz ki geleceğin dünyasına damga vuracak teknoloji şirketleri buradaki şirketler arasından çıkacak. Yeter ki bizler gençlere imkan sağlayalım, onların önünü açalım." diye konuştu.

Kendilerinin bir jet motorunu ancak lisansüstü eğitiminde gördüklerini anlatan Hıdır, "Şimdiki gençlerimiz bunları ilkokul çağından itibaren yakından görüp inceleme imkanına sahip oluyor. Tam da bu doğrultuda, önümüzdeki yıl Güneydoğu Anadolu Bölgemize daha fazla katkı sunmak amacıyla TEKNOFEST 2026 organizasyonumuzu bu bölgedeki bir ilimizde düzenleyeceğimizi de burada ilk kez ifade etmek isterim." dedi.

Genç Barış İnşacıları Derneğinden Baran Yalçınkaya, yaptıkları çalışmalarda, toplumun birlikte yaşama iradesinin hiçbir zaman kaybolmadığını gördüklerini söyledi.

Türk ve Kürt gençleri arasındaki benzerliklerin artık çok daha belirgin olduğunu ifade eden Yalçınkaya, "Gençler olarak önümüzde yaşayacağımız aşağı yukarı 60 sene daha olduğunu düşünecek olursak, bu çatışmanın sonlanması en çok da bizler için bir ihtiyaç. Bu yüzden bu kuşağın Türkiye'den, sizlerden, bu komisyondan beklentileri var." diye konuştu.

Genç Barış İnşacıları Derneğinden Rona Şenol ise "Terörsüz Türkiye" hedefi konusunda beklentilerinin somut adımlar atılması olduğunu söyledi. Bu adımlar atılmadıkça toplumun desteğinin kırılgan hale geleceğini savunan Şenol, "Yüzde 70'lere varan destek, toplumun siyaset kurumuna açtığı bir alan olarak görülebilir ve buna dayanarak inisiyatif alınabilir." değerlendirmesinde bulundu.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2250 Sayılı Kararı'nın, gençlerin çatışmalardan en çok etkilenen grup olmakla birlikte barışın kalıcı hale gelmesi için en güçlü potansiyeli de taşıdığını gösterdiğini anlatan Şenol, "Bu yüzden bu grubu bundan sonraki aşamalarda sürece dahil etmenin yollarını da aramalıyız. Bunlar üniversiteler, belediyeler, gençlik konseyleri ve sivil toplum vasıtasıyla yapılabilir." diye konuştu.

Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Genel Başkan Yardımcısı Tuba Arslan, "Terörsüz Türkiye"nin güçlü bir ailenin adı olduğunu söyledi. Terörsüz Türkiye hedefine yalnızca güvenlik değil, bilgi, sevgi ve kardeşlikle katkı sunma gayretinde olduklarını anlatan Arslan, TBMM'nin çizdiği çerçeve ve yol göstericiliğinde hem Komisyon hem de diğer STK'lerle birlikte, 300 bini aşan üyeleri ve 81 il teşkilatlarıyla çalışamaya hazır olduklarını kaydetti.

Terörsüz bir Türkiye ve Orta Doğu'nun mümkün olduğunu söyleyen Arslan, "Yeter ki biz bilgiyi, sevgiyi ve kardeşliği çoğaltalım. Yeter ki biz her genci, her aileyi, her insanı bu ortak hedefe inandıralım." dedi.

TÜGVA Genel Başkan Yardımcısı İsmail Hakkı Karagüzel ise çalışmaları hakkında bilgi verdi. Türkiye'nin sınırlarının sadece Türkiye'den ibaret olmadığını kaydeden Karagüzel, şu ifadeleri kullandı:

"Çevremizde geniş bir coğrafyada farklı durumlarla karşı karşıyayız. İstikrarı öncelemeye çalışıyoruz. Suriye'nin kuzeyinden İran'ın kuzey batısına kadar olan bölgede barış hakim olursa Terörsüz Türkiye hedefinin kalıcı bir güvenlik çemberine dönüşeceğini düşünüyoruz. Bu süreçte komşu halklarla ortak insani ve kültürel paydalarda buluşmanın büyük bir önem arz ettiğini düşünüyoruz. Bu masanın, Suriye'deki yeni yönetimle PYD arasındaki herhangi bir ilişkiden de çok kolay bir şekilde etkileneceğini düşünüyoruz. Sadece biz bu sınırlardan müteşekkil düşünmemeliyiz. Yanı başımızda farklı bir atmosfer var. Bölgedeki barış sadece askeri barışla değil, gönül bağıyla da mümkün olacaktır."

Gençlik Örgütleri Forumu (GoFor) Genel Koordinatörü Hasan Oğuzhan Aytaç da "Bizce demokratikleşme ve gençlerin eşit yurttaşlık haklarının garanti altına alınması, bu sürecin yegane dayanağı olmalıdır. Çünkü demokratikleşme bizim için bir yöntem değil, siyaset kurumuna güvenebilmemizin meşru tek yoludur." değerlendirmesinde bulundu.

Aytaç, konuşmasında sürece yönelik taleplerini de dile getirdi.

"Şuurlu nesiller yetiştirmekle mükellefiz"

Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Genel Başkanı Tahsin Başarı, "Terörsüz Türkiye" hedefinin sadece güvenlik politikaları oluşturmak değil, toplumun her katmanında yeniden inşa edilmesi gereken bir bilinç meselesi olduğunu söyledi.

Başarı, "Bizler inanıyoruz ki terörle mücadele sadece silahla değil bilinçle, yalnızca güçle değil ahlakla, yalnızca güvenlik tedbirleriyle değil toplumsal dayanışmayla kazanılır. İşte tam da tarif ettiğimiz bu dayanışmayı ortaya koymak için yöntemleri konuşmak, engelleri aşmak ve neticede milletimizin sırtına küfe olan bu problemi kökten çözmek için buradayız." dedi.

Terörün artık sadece silahla değil, algıyla operasyon yaptığını, propaganda, nefret ve yalanla yürütüldüğünü belirten Başarı, "O halde yüreği kardeşlik, birlik ve vatan duygusuyla dolu olan bizler de kalemiyle düşünen, kalbiyle hisseden, dijital dünyada bu değerleri savunan şuurlu nesiller yetiştirmekle mükellefiz." diye konuştu.

Başarı, bu süreçte yapılması gerekenlerden birinin de milletin ortak değerlerinden müteşekkil bir fikir ve gönül birliğinin yeniden tesis edilmesi olduğunu vurguladı.

"Gençlerin 'biz' bilincini güçlendiren bir anlayışla yetiştirilmesi gerektiğini" söyleyen Başarı, "Her kesimi kapsayan kardeşlik meclisleri, ortak değer platformları ve gençlik diyalog alanları kurulmalı, farklı görüşteki gençler aynı masa etrafında buluşturulmalıdır. Çünkü fikirde birlik sağlanmadan sahada huzur sağlanamaz." ifadelerini kullandı.

Başarı, terörün amacının kardeşi kardeşe düşürmek olduğuna dikkati çekerek, süreçte atılacak en güçlü adımın dayanışmayı, paylaşmayı ve kardeşliği büyütmek olduğuna dikkati çekti.

TBMM Başkanı Kurulmuş, Komisyon'un birinci oturumunun ardından yaptığı değerlendirmede, "Genç arkadaşlarımızdan beklentimiz şudur, bu sürece kendi çevrelerinizde, kendi etki alanınızda desteğin artırılması için burada dile getirdiğiniz fikirleri kendi çevrenizde de dile getirerek sürecin hızlı bir şekilde tamamlanmasını arzu ediyoruz." diye konuştu.

"Buradan birlikte umut dolu bir gelecek çıkarmaya gayret edelim"

Komisyonun TBMM Tören Salonu'nda gerçekleştirilen 15. toplantısının ikinci oturumunda konuşan Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Tülin Tezel Öztemel, Terörsüz Türkiye çalışmalarıyla yeni bir şans yakalandığını söyledi.

Türkiye'nin Türk ve Kürt olarak iki ayrı kategoriye sığdırılamayacağını anlatan Öztemel, "Çünkü biz acılarıyla, sevinçleriyle iç içe geçmiş, akrabalık bağlarıyla birbirimize nüfuz etmişiz. Buradan bir ayrılık değil, birlikte umut dolu bir gelecek çıkarmaya gayret edelim." diye konuştu.

Öztemel, yapılan çalışmalara göre kadınların yer aldığı müzakere süreçlerinin yüzde 35 daha uzun ömürlü olduğuna dikkati çekerek, "Ayrıca kadınların barış süreçlerine katkıları da bilinmektedir. Kolombiya, Liberya, Kuzey İrlanda'da yapılan müzakerelerde kadınların katkıları öne çıkmaktadır. Bu süreçte de kadınların ve STK'lerin gücünden faydalanmanın önemli olduğunun altını çizmek istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi

Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi adına konuşan Ruşen Seydaoğlu, "Barışın konuşulabiliyor olması için öncelikle askeri operasyonların durduğu, tezkerelerin iptal edildiği bir ortamın elzem olduğunu belirtmemiz gerekiyor." görüşünü dile getirdi.

Seydaoğlu, kadınların siyasete, yaşama ve "barış sürecinin" toplumsallaşması için yapılacak çalışmalara katılımının, yaşamın kadınlar için güvenli hale getirilmesiyle mümkün olacağını, bunun aynı zamanda bir yükümlülük olduğunu söyledi.

Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi'nden Feride Eralp, sunumunda bazı Jandarma Özel Harekat (JÖH) ve Polis Özel Harekat (PÖH) mensuplarının birkaç yıl önce Cizre, Yüksekova ve Nusaybin gibi ilçelerde kadınların yatak odalarına girerek, aynalara rujlarla tecavüz tehditleri yazdığı iddiasında bulundu.

Eralp, konuşmasının devamında da iddiasına konu olan JÖH ve PÖH mensuplarına ait olduğunu iddia ettiği fotoğrafı paylaşıp, bunları İsrail askerlerine benzetmesi üzerine bazı milletvekilleri tarafından tepkiler yükseldi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, araya girerek, komisyonda şimdiye kadar çok farklı görüşlerin dinlendiğini hatırlattı, konuşmacıların, komisyonun ana konusu olan "barışın nasıl sağlanacağına ilişkin" görüşlerini dile getirmesini istedi.

Kurtulmuş, "Ben de Komisyon Başkanı olarak Türkiye'nin herhangi bir yerinde münferit olarak gerçekleşmiş bir olayın, işgal altındaki Filistin'de İsrail askerlerinin yapmış olduğu işlerle benzetilmesini kategorik olarak reddettiğimi açıkça ifade etmek durumundayım. Böyle bir şey kabul edilemez, böyle bir şey TBMM çatısı altında kullanılamaz." ifadelerini kullandı.

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir de katılımcıların Komisyonun daveti üzerine geldiğini söyleyerek, "Bizim bunları dinliyor olmamız, onayladığımız anlamına gelmediği gibi onları dinlemek gibi bir yükümlülüğümüz olduğunu da düşünüyoruz." dedi.

Eralp'ın konuşmasını tamamlamasının ardından komisyona hitap eden TBMM Başkanı Kurtulmuş, komisyon çalışmalarının başından itibaren birkaç kuralın ittifakla kabul edildiğini bildirdi. Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Bunlardan birisi, burada konuşanlara eyvallah, onları sonuna kadar kemali edeple dinledik. Ancak konuşmacılardan da başından itibaren şunu istirham ettik, geçmişin acıları üzerinde konuşarak bugünkü barışı inşa etmemiz mümkün değildir. Bu komisyonda herkes konuştu. Çok radikal fikirler dile getirenler oldu ama burada biz acılar üzerinden konuşacaksak binlerce saat konuşulabilir. Mesele somut olarak biz bundan sonra aynı acılar yaşanmasın diye buradaki arkadaşlarımız ortak bir kararlılık içerisinde, bütün partilerin ortak anlayışıyla hareket ediyoruz. Burada özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bütünüyle ilzam edecek olan suçlamaların da bir faydası olmadığını, bunun bir sonuç getirmeyeceğini altını çizerek ifade etmek istiyorum."

Herkesin diline dikkat etmesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Uslubu beyan, aynıyla insandır" sözünü anımsatarak, şu ifadeleri kulandı:

"Hiçbirimiz diğerlerinin üzerinde kendi fikrimizi kabul ettirmek durumunda değiliz. Görüşlerimizi söyleriz, dinleyen dinler, dinlemeyen dinlemez. Ama sonuçta ortak bir çabanın içindeyiz. 86 milyonun tamamının, Kürtlerin, Türklerin, farklı etnik kökenden insanların ortak bir aidiyet içerisinde müşterek bir gelecek inşa etmesi için, aramıza sokulmuş olan bütün fitnenin bir kenara bırakılması için çalışıyoruz. Terörün ortadan kalkması için, Türkiye'de terörün ilanihaye mevzubahis olmaması için gayret sarf ediyoruz. Bunun için Allah rızası için herkes de diline dikkat etsin. Fikrini söylesin ama diline de dikkat etsin."

"Kadınların barış süreçlerine katılımını güvence altına alacak yasal düzenlemeler yapılmalı"

Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Bulut, kadınların savaşın değil yaşamın diliyle konuştuğunu söyledi.

Barışın zeminin kadınla güçleneceğini kaydeden Bulut, "Barışın sürdürülebilirliği toplumun yarısının sesinin duyulmasıyla mümkündür. Kadının sustuğu ortamda barış eksik kalır." diye konuştu.

Bulut, barışın güçlü bir ekonomiyle, adil bir hukuk sistemiyle ve eşit fırsatlarla yürütülebileceğini kaydederek, "Barış politikası sadece güvenlik politikası olarak değil, sosyal adalet politikası haline getirilmelidir. Kadınların barış süreçlerine katılımını güvence altına alacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır." dedi.

Terörden etkilenen bölgelerde kadın girişimciliğini teşvik eden, üretim odaklı fonlar oluşturulması gerektiğini belirten Bulut, kendi çalışmaları hakkında bilgi verdi.

29 Ekim Kadınları Derneği Başkanı Şenal Sarıhan, sorunun bütün bir ülke halkının sorunu olduğu gerçeğinden yola çıkılarak çeşitli çevrelerin görüşlerine başvurulduğunu belirtti. Sarıhan, şu ifadeleri kullandı:

"Komisyonun salt parlamentoda temsil edilen siyasi parti temsilcilerinden oluşması yeterli değildir. Benzer sorunların yaşandığı ülkelerde, 'çatışma çözümleri' diye adlandırılan süreçlere, ülkedeki parlamento dışı taraflar ve demokratik kuruluşlar da dahil edildiler. Üçüncü göz olarak nitelenen kadın örgütlerine özellikle yer verildi. Sürdürülen müzakerelerle kararlara ulaşıldı. Bugün TBMM'de kurulan komisyon, bu çevreleri kararlara katmadan, salt düşüncelerini öğrenmek için onlara görüşlerini açıklama fırsatı vermekle yetmiyor. Ne yazık ki böyle. Hatta buna olanak da sağlamıyor."

"Terörsüz bir Türkiye, artık somut bir gerçekliğe dönüşmektedir"

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Yönetim Kurulu Başkanı Canan Sarı, savaş, terör, göç ve afet gibi olağanüstü durumlarla toplumsal krizlerin zaten kırılgan guruplar arasında yer alan kadınları daha da savunmasız hale getirdiğini ve bu mağduriyeti derinleştirdiğini anlattı.

Sarı, terör örgütlerinin kadın kimliğini duygusal ve ideolojik manipülasyon aracı hale getirerek insani bir görüntü oluşturmaya çalıştığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Bu süreçte kadınların yaşam alanları daraltılmakta, toplumsal rolleri yeniden tanımlanmakta ve kadınlar çatışma dinamiklerinin hedeflenen ve manipüle edilen özneleri haline gelmektedir. Bu nedenle terörizmin toplumsal etkilerini anlamak yalnızca askeri ya da güvenlik perspektifiyle sınırlı kalmamalı, insan hakları, hukukun üstünlüğü, sosyal kalkınma ve toplumsal cinsiyet adaleti eksenlerinde çok katmanlı biçimde ele alınmalıdır."

Devletin terörle mücadelede büyük bir başarı ortaya koyduğunu belirten Sarı, "Bir zamanlar uzak bir hayal gibi görünen terörsüz bir Türkiye, artık somut bir gerçekliğe dönüşmektedir. Bu, hepimiz için gurur verici bir kazanımdır. Bu kazanımın arkasında devletimizin güvenlik stratejileri, siyasi iradesi ve toplumun bu mücadeledeki direnci vardır." dedi.

Sarı, bu vizyonun en önemli unsurlarından birinin de kadınların her alanda temsilini artırmak, toplumsal ve siyasi süreçlere aktif katılımını güçlendirmek olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Kadının her dönemde terörün açtığı yaraları saran, aynı zamanda toplumsal iyileşmenin ve barışın kurucusu en önemli aktör olduğunu belirterek, Diyarbakır Annelerinin bunun en sembolik örneği olduğuna dikkati çekti.

Sarı, Diyarbakır Annelerinin direnişinin hem Türkiye'de hem de dünyada teröre karşı en güçlü sembollerden biri haline geldiğini değerlendirerek, "Bu yüzden Türkiye'nin terörsüz gelecek vizyonunun kalıcı olması, kadınların sürece etkin katılımıyla, toplumsal dayanışmayla ve adaletin tesisi ile mümkün olabilir. Bu noktada bizler de toplumsal barışın ve huzurun tesis edilmesine katkı sunmayı temel sorumluluklarımızdan biri olarak kabul ediyoruz." şeklinde konuştu.

"Çok yoğun ve gerçekten samimi bir mesai harcıyoruz"

TBMM Başkanı Kurtulmuş, toplantının sonunda yaptığı değerlendirmede, şimdiye kadar 128 STK ve kanaat önderini dinlediklerini söyledi.

Komisyonda konuşulan hiçbir sözün zayi olmadığını ifade eden Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:

"Burada teklif edilen hiçbir konu gündemin dışına itilmemiştir. Titizlikle bunların hepsi gözden geçirilecek ve en sonunda komisyonumuzun hazırlayacağı raporda faydalanacaktır. Çok yoğun ve gerçekten samimi bir mesai burada harcıyoruz. En başından itibaren ortak olarak belirlediğimiz ilkeler noktasında da yolumuza devam ediyoruz. Yaz aylarında yoğun bir çalışma gerçekleştirilmiş oldu. Tabii ki herkesin kendine has bir fikri var.

Bu komisyonun esas amacı, insanların kendi yankı odalarında bulunup çözüm üretme sürecine katkıda bulunması değil, tam tersine herkesin kendi yankı odasından çıkarak ortak bir fikri oluşturmaya, ortak bir kararlılığı ortaya koymaya ve ortak bir hissiyatın geliştirilmesine katkıda bulunmasına dair bir çabamız var. En sonunda da terörün ortadan kaldırılması için gerekli olan ve bir daha Türkiye'nin bir daha terör ortamına dönmesine asla müsaade etmeyecek şartları da hazırlamak için bir eylem planını bu komisyonun hazırlaması kaçınılmazdır. Bunun için başından itibaren titizlikle burayı bir demokrasi platformu olarak ortaya koyduk."

Komisyonun bir anayasa hazırlama komisyonu olmadığının altını çizen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu masanın etrafında parlamentoda temsil edilen bir parti hariç 11 partinin tamamı bu masanın etrafında. Türkiye demokrasisi için de örnek bir çalışmadır. Buraya kadar gelen fevkalade başarılı bir süreçtir. Birçok kez ifade edildi. Ben de tekrar söylemek istiyorum, inşallah umutlu bir şekilde Türkiye modelini ortaya koyacağız ve bir daha hiç kimsenin acılar yaşamayacağı bir dönemi, önümüzdeki dönemi çocuklarımıza, torunlarımıza, gelecek nesillere armağan edeceğiz."

Kurtulmuş, kendisinin 17 Ekim Cuma günü planlanmış bir Diyarbakır ziyareti olduğunu söyleyerek, ziyaretin komisyonun resmi bir toplantısı olmadığını anlattı.

Ziyaret programı hakkında bilgi veren Kurtulmuş, komisyon üyelerini ziyaretine davet etti.

Kurtulmuş, bir sonraki komisyon toplantısının yeri ve içeriğinin daha sonra paylaşılacağını bildirdi.


Muhabir: Ahmet Buğra Olaç,Oğuzhan Sarı




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
G-H1BEN5KZ8N