Tarih: 07.08.2025 15:26

Uzmanlardan İsrail soruşturması nedeniyle UCM'ye yönelik tehditlerin uluslararası adaleti çökertebileceği uyarısı

Facebook Twitter Linked-in

AMSTERDAM (AA) - Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han'ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve diğer üst düzey İsrailli yetkililere yönelik savaş suçu soruşturmasında karşılaştığı siyasi baskının, istihbarat tehditlerinin ve karalama kampanyasının, uluslararası adalet sisteminin geleceğine yönelik bir tehdit olarak değerlendiriliyor.

Middle East Eye (MEE) haber sitesinin araştırması, UCM Başsavcısı Han'ın İsrail soruşturması nedeniyle ABD, İngiltere ve İsrail'den yoğun baskı gördüğünü ortaya koydu. Uzmanlar, bunun uluslararası adalet sistemine yönelik eşi görülmemiş bir saldırı olduğunu ifade etti.

Araştırmaya göre Han'a yönelik baskılar, özellikle İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve işgal altındaki Batı Şeria'daki yerleşim faaliyetleri nedeniyle Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkarmaya hazırlandığı Nisan 2024'ten itibaren yoğunlaştı.

Eski İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron'ın, Mahkemenin İsrailli yetkililer hakkında tutuklama kararı çıkarması halinde İngiltere'nin UCM'den çekileceği tehdidinde bulunduğu belirtilen araştırmada, Cameron'ın Han ile telefon görüşmesinde "Bu karar, bir hidrojen bombası etkisi yaratır." dediği öne sürüldü.

Başsavcı aleyhinde cinsel taciz iddiaları

Araştırmada, Mossad'ın Lahey'de aktif olduğu yönünde Han'a güvenlik brifingi verildiği, bunun da Han'ın fiziksel güvenliğine yönelik endişelere yol açtığı ifade edildi. Bu gelişmeler, UCM Başsavcısı'nın bağımsızlığına yönelik doğrudan tehditlerin boyutunu gözler önüne serdi.

Araştırmaya göre, Han'a yöneltilen cinsel taciz ve saldırı suçlamalarının arkasında sistemli bir karalama kampanyası bulunuyor. Haberde, şikayetçinin UCM içindeki bir kadın çalışan olduğu ve bu süreçte Birleşmiş Milletler'e bağlı Denetim Ofisi ile işbirliği içinde bulunduğu belirtildi.

Han'ın yakın çalışma arkadaşı Thomas Lynch'in hem soruşturmalarda kilit rol oynadığı hem de İsrail ile yürütülen süreçlerde doğrudan bağlantı kurduğu, daha sonra Han'a soruşturmadan el çektirilmesi için UCM yönetimine başvuruda bulunduğu iddia edildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW) eski Direktörü ve Princeton Üniversitesinde misafir Profesör Kenneth Roth, Kanada'daki Fraser Valley Üniversitesinden Dr. Mark Kersten ve Boston Üniversitesi İnsan Hakları Profesörü Susan Akram, UCM'ye ve Han'a yönelik baskıları AA muhabirine değerlendirdi.

Bu kapsamlı baskı kampanyası, uluslararası adalet sisteminin karşı karşıya kaldığı en ciddi tehditlerden biri olarak değerlendirilirken uzmanlar, devletlerden UCM'yi korumak için acil adımlar atmalarını talep ediyor.

"UCM'ye yönelik saldırılar eşi görülmemiş boyutta"

Eski HRW Direktörü Roth, UCM'ye yönelik saldırıların benzeri görülmemiş boyutlara ulaştığını ve uluslararası adaleti temelinden sarstığını belirterek, "Hem (Donald) Trump'ın hem de İsrail hükümetinin yaptıkları, Roma Statüsü kapsamında suç ve sorumlu yetkililer, Mahkeme tarafından cezai olarak suçlanabilir." dedi.

Trump'ın UCM'ye yönelik yaptırımlarının Mahkeme personelinin bankacılık sistemine erişimini engellediğini ve Avrupa Birliği'nin "blokaj statüsü"nü devreye sokması gerektiğini vurguladı.

"Trump, açıkça daha önce hiç aşılmamış çizgileri aşıyor." diyen Roth, durumun Netanyahu suçlandığında değiştiğini kaydetti.

Roth, "Bu, prensipte değil. İsrail hükümetinin Gazze'de büyük ölçekli savaş suçları ve soykırım işlediği bir dönemde İsrail'e destek vermekle ilgili." dedi.

"Yaptırımlar, telafisi olmayan zararlar verebilir"

Fraser Valley Üniversitesinden Dr. Kersten, UCM yetkililerine yönelik devam eden yaptırım ve hedefli baskıların uluslararası ceza adaletine telafisi olmayan zararlar verme potansiyelini taşıdığını belirtti.

Kersten, "Şüphesiz UCM'ye yönelik bu saldırılar zarar veriyor ve telafisi olmayan zarar verme potansiyelleri var. Bu tür eylemlerin etkileri oldu. İyi insanların Mahkemeden ayrılmasına neden oldular, aksi takdirde uluslararası suçların faillerine karşı soruşturma yürütme ve dava hazırlamada önemli rol oynayacak kişiler." ifadelerini kullandı.

Siyasi müdahalenin uzun vadeli etkilerine yönelik değerlendirmesinde Kersten, "UCM'nin işleyişine devletlerin siyasi müdahalesi her zaman vardı, sadece hiçbir zaman bu kadar zorlayıcı, açık ve yoğun olmamıştı." diye konuştu.

"Roma Statüsü, müdahaleye karşı araçlar sunuyor"

Profesör Akram, uluslararası adalet sistemine yönelik tehditlerin benzeri görülmemiş düzeyde olsa da Roma Statüsü'nün bu tür müdahalelere karşı araçlar sunduğunu belirtti.

Akram, "Tehdit düzeyi ve bu tehditlerin kamuya açık niteliği tırmandı ancak UCM'de savcılara ve tanıklara gözdağı verme çabaları her zaman vardı. Özellikle hükümetlerden, özellikle İsrail ve ABD hükümetlerinden, ayrıca İngiltere'den gelen gözdağı düzeyi eşi görülmemiş." ifadelerini kullandı.

Roma Statüsü'nün 70. maddesinin Mahkemeye müdahale durumunda harekete geçme yetkisi verdiğini vurgulayan Akram, "Mahkeme, bir yetkilisini görevini yapmaması için engelleyen veya gözdağı veren kişilere karşı yargı yetkisine sahip. Ayrıca bir Mahkeme yetkilisine görevini yaptığı için misilleme yapanlara karşı da yetkili." dedi.

"Birçok devletin ABD ve İsrail'in taleplerine uymaya istekli olduğu zamanlar geride kaldı"

Akram, Mahkemenin geçmişte benzer vakalarda harekete geçtiğini hatırlatarak, "Geçmişte Mahkemenin belirli kovuşturmalara müdahale eden kişiler için araştırma yürütüp tutuklama emri çıkardığı düzinelerce vaka var. En azından bir vakada, Orta Afrika Cumhuriyeti soruşturmasındaki Bemba davasında Mahkemeye müdahale suçundan mahkumiyet oldu." dedi.

UCM'nin, Mahkemeye ve Başsavcı'ya yönelik yıldırma ve saldırılar için Taraf Devletler Meclisini özel oturuma çağırması gerektiğini belirten Akram, "Bu tehditler ve gözdağı ve müdahaleyi ele almak ve Mahkeme ile personelini korumak için daha güçlü önlemler alınması konusunda Taraf Devletler Meclisiyle acil ve zamanında bir toplantı yapılmalı." değerlendirmesinde bulundu.

Akram, uluslararası konjonktürün değiştiğine işaret ederek, "Birçok devletin ABD ve İsrail'in taleplerine uymaya istekli olduğu zamanlar geride kaldı. Bence giderek daha fazla devlet, ABD ve İsrail'e karşı çıkmaya istekli hale geliyor." değerlendirmesinde bulundu.


Muhabir: Selman Aksünger




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
G-H1BEN5KZ8N