Tarih: 21.06.2025 12:35

Notalar ve harflerden renklere yolculuk: Sinestezi

Facebook Twitter Linked-in

ANKARA (AA) - AA muhabiri, birleşik ya da çift duyu anlamına gelen "sinesteziye" dair merak edilen bilgileri konunun uzmanıyla görüşerek derledi.

Bir sesi sadece duymak yerine "tadabilen" ya da fiziksel bir temasmışçasına "hissedebilen" bu kişiler, sinestezi olduklarını ilk keşfettiklerinde diğer insanların "duyu dünyasının" farklılığından şaşkınlığa uğruyor.

Nörolojik bir durum olan "sinestezi", halihazırda insanın gördüğü, duyduğu, dokunduğu, tattığı veya kokladığı herhangi bir nesneyi istemsiz şekilde birden fazla duyu organıyla algılaması anlamına geliyor.

Sinestezi konusunda bugüne kadar 150'den fazla türden bahsedilse de renklerle ilgili olanlar ön planda olmak üzere, temelde 5 ana grup bulunuyor.

Sayılar, alfabe ve haftanın günleri gibi sıralı yapıların "renklerinin" algılandığı sinestezi türü varken notalar, müzik tonları, enstrüman tınıları ve ritim gibi ses içeren durumlarda da bazı insanlar "renk" hissedebiliyor.

İnsanların hissettiği duygularla tetiklenen renk algıları olduğu gibi bazı duyu ve kavramların görsellikle ilgisi olmayan tepkileri tetiklemesi de mümkün.

"Renkli işitme" türü sinesteziye sahip olan insanlarda, yüzde 50 ihtimalle farklı türlerdeki sinestezi de bulunabiliyor. Sinestezinin en sık görülen emarelerinden biri de haftanın günlerini "renkli" hissetmek. Bazıları ise harfleri, sayıları ve noktalama işaretlerini renkli olarak görüyor.

Öyle ki birden fazla duyuya aynı anda maruz kalan insanlar, günlük hayatlarında bile zorlanmaları nedeniyle daha izole bir hayat sürdürmeyi tercih edebiliyor.

Sinesteziye dair bilgiler 1800'lere kadar uzanıyor

ABD'li nörolog ve yazar Richard E. Cytowic'in "Synesthesia" kitabında yer verdiği bilgilere göre, sinestet birinin ilk fotoğrafı 1872 yılına ait. Buna göre Filozof Henry David Thoreau'nun 8 yaşındaki kızı Ellen Emerson için kelimelerin rengi vardı. O dönemde adı "sinestezi" olmasa da 1812'de yazılan tıbbi bir tezde de bu nörolojik duruma ilişkin belirtilere yer alıyor.

Bilim insanı Francis Galton'un Nature dergisinde 1880'de yazdığı makalede "görselleştirilmiş sayılardan" bahsetmesinin ardından sinesteziye ilgi yükseldi ve bu konuya yönelik çalışmalar da arttı.

AA muhabirine sinestezi hakkında bilgi veren Cytowic, 1980'li yıllardan itibaren bilim insanlarının ve medyanın sinesteziye yoğunlaşarak araştırmalar yaptığını kaydetti. Bilim dünyası, sinesteziyle beynin yapısına ve düzenine ilişkin düşünce şeklini ve çalışmalarını tekrar şekillendirdi. Sinestezi, her insanın dünyayı aynı görmediğinin ve hatta tatmadığının, hissetmediğinin, duymadığının ve koklamadığının bir göstergesi oldu.

Cytowic, "anestezinin" hissizlik anlamına geldiğini ve "sinestezinin" ise birleşik ya da çift his manasını içerdiğini belirterek bazı çocukların bu şekilde doğduğunu ve örneğin seslerin onların sadece duyduğu bir şey olmadığını anlattı.

Sinestezi ile doğanların etrafındaki insanları şaşırttığını kaydeden Cytowic, çoğu insanın yetişkinlik çağına geldiğinde bunu fark ettiğini çünkü bundan bahsettiklerinde ve insanlardan değişik tepki aldıklarında bunu düşündüklerini dile getirdi.

Cytowic, nüfusun yüzde 4'ünün sinestezi genini taşıdığını ve bunun 23 insandan birinde sinestezi olduğunu anlamına geldiğini aktararak "En yaygını haftanın günlerinin renklerini hissetmek. Ardından harf sinestezisi, harfler, sayılar ve noktalama işaretlerinin renkleri. Diğer türler, grafik işaretleri ve ardından da sese dayalı sinestezi geliyor." ifadelerini kullandı.

Sinestezide sesin bir görüntü oluşturduğunu ancak bir şeye bakıldığında bunun ses üretmediğini belirten Cytowic, sinestezinin tek yönlü olduğuna ve çift yönlü ilerlediği durumların çok nadir bulunduğuna dikkati çekti.

Sinestezisi olanlar herkesin dünyayı kendileri gibi gördüğünü düşünüyor

Cytowic, çoğu kişinin sinestet olduğunu anlamadığını ve bu durumu normal olarak değerlendirdiğine işaret ederek "Herkesin böyle olduğunu varsayıyorlar ve sadece bu konu hakkında bir şey söylediklerinde değişiyor." dedi.

Bir kadının 7 yaşındayken arkadaşına "A harfinin en güzel pembeye" sahip olduğunu söylediğini ve dostunun bunu "garip" olarak nitelendirerek onunla bir daha konuşmadığını anlatan Cytowic, ilk hastasının da "tatları" yüzünde ve ellerinde hissettiğini; yiyeceklerin ağırlıklarını, şeklini, yapısını ve sıcaklığını hissedebildiğini dile getirdi.

"Çoğu sinestet bu durumu seviyor"

Çoğu insan için sinestezinin harika bir şey olduğuna işaret eden Cytowic, "Bunu kesinlikle çok seviyorlar. Çok duygulu konuşuyorlar, duygusal olarak etkilenmiş şekilde. Bir sokak ismine harika; belli bir sayıya lezzetli diyorlar. Bu onlar için güzel, onların gündelik hayatının bir parçası." diye konuştu.

Cytowic, sinestet olan Vladimir Nabokov, David Hockney ve Wassily Kandinsky gibi sanatçılar olduğunu belirterek "Sinestet insanların grubuna baktığımızda, onların diğer insanlardan daha fazla bir tür yaratıcı amaçlı konularla ilgilendiğini görürüz. Yabancı bir dil konuşurlar, müzik aleti çalarlar, el sanatları ya da zanaatkarlıkla ilgilenirler. Çeviri yaparlar. Bence bunun nedeni, sinestezinin metafor için bir gen olması ve bizi bir tür olarak daha zeki hale getirmesi." değerlendirmesini yaptı.

Sinestet insanların beyninin farklı bölgelerinde aşırı bir bağlantı bulunduğuna işaret eden Cytowic, sayı ve renkler arasında normal insanların algılayamadığı bir ilgi gördüklerini belirtti.

"Sinestezi sizin yaptığınız bir şey değil, size olan bir şey"

Cytowic, sinestezinin yoğun ve dikkat dağıtıcı olduğunun altını çizerek "Sinestezi sizin yaptığınız bir şey değil, size olan bir şey. O nedenle bazen dikkati dağıtıcı olabilir. Özellikle yoğunsa ya da birkaç çeşidi varsa. Bir tür sinesteziniz varsa ikinci, üçüncü ya da dördüncüsünün olma ihtimali yüzde 40-50 oluyor. En dikkat dağıtıcı olduğu vakit ise çift yönlü olduğu zaman." dedi.

Çift yönlü sinesteziye dair İngiltere'de bir müzik öğretmeninin hikayesini anlatan Cytowic, "Julie Roxburgh, bir müzik öğretmeni ve görece sessiz münzevi bir hayat yaşıyor. BBC, Londra'da onu bir belgesel çekimi için Piccadilly Circus'a götürdü ve o da bunu kabul etti. Akşam saatlerinde trafik, hareket, işaretlerin ışıkları, insanlar, araba kornaları vardı. O da ne gördüğünü, hissettiğini ve tattığını tasvir ediyordu. En sonunda 'Buradan hemen gitmezsem, bayılacağım. Bu çok fazla' dedi." diye konuştu.

Cytowic, Kandinsky'nin 4 farklı türde sinestezisi olduğunu belirterek onun için mavinin "karanlık ve yumuşak"; turuncunun ise "asabi" renkler olduğunu anlattı.

Notalardan fırça darbelerine

Kandinsky, müzik dinlediğinde renkler görüyor ve resim yaparken müzik duyuyordu. Müzik, Kandinsky'nin soyut resimlerinin gelişiminde çok önemli bir rol oynadı.

Kandinsky, yaşadığı dönemde yaygın renk teorilerini keşfetmek için orijinal müzik notaları, ışıklandırma ve çeşitli medya araçlarını kullanan deneysel performans temelli eserler yaptı. Bunların en ünlüsü ise "The Yellow Sound" olarak biliniyor.

Arkadaşı besteci Arnold Schönberg'ün eserlerini dinleyerek resim yapan Kandinsky, eserlerini isimleri de çoğunlukla müzikle ilgili kavramlardan oluşuyor. Kandinsky, 1911'de Schönberg'ün bir konserine gitmesinin ardından "Impressions III" adlı eserini çizdi. Onun için notaların bir rengi vardı ve eseri müziğin tuvale yansımasıydı.

Cytowic, en ilginç sanatçılardan birinin de Hockney olduğunu belirterek "Çünkü operaları resmetmeye başlayana kadar sinestezisi olduğunu fark etmemişti. Opera setlerini resmetti ve o zamana dek eserleri sessizdi." dedi.

Sinestezinin öğrenilebilen bir durum olmadığını kaydeden Cytowic, "Sizde vardır ya da yoktur. Kendini eğiterek bunu öğrenemezsiniz. Bu şekilde işlemiyor." dedi.


Muhabir: Tuğba Altun




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
G-H1BEN5KZ8N