Kim yerel kim ulusal?
Teknoloji bir taraftan hayatımızı değiştirirken bir taraftan da kavramlar üzerinden etkili oluyor. Türkiye özel televizyon yayıncılığıyla 21 yıl önce tanıştı. Tüm ülke nüfusunun tek kanallı ekrana mahkûm olduğu günleri 30 yaşın üzerindeki herkes hatırlar. 1970'li yıllardan itibaren yaygın bir şekilde evlerimize girmeye başlayan televizyon 1980'li yıllardan buyana en parlak dönemini yaşıyor.
1990'dan sonrasına ise özel yayıncılık dönemi denilebilir. İnsanlar bu yıllarda yayıncılıkta çoğulculukla tanıştı. Farklı seslerin ekrana geldiği bu yıllarda, ana haber bültenlerinden sonra başlayan canlı açıkoturum programları gece yarılarına kadar sürüyor, halk bu tür programları soluksuz izliyordu. İkibinli yıllara doğru ise müzik eğlence programları revaçta oldu. Televizyon yayıncılığının son on yılı ise dizi furyası ile geçti. Dizilerin saltanatının daha ne kadar süreceğini şimdiden tahmin etmek mümkün değil.
İçerik noktasında az gelişmiş her toplum gibi kalitesizlik hakim olurken, teknik açıdan Türkiye tam anlamıyla çağ atladı. Yüzlerce hatta binlerce televizyon kanalı izleme fırsatı tanıyan uydu yayıncılığı son yıllara damgasını vuran yayıncılık türü oldu. Karasal analog yayınlar ikibinli yıllardan itibaren tahtını uydu yayıncılığına bıraktı. Türk insanının yüzde sekseninden fazlası halihazırda yayınları uydudan almaktadır. T anteni veya çatı anteni olarak adlandırılan eski tip antenlerin ise bir buçuk yıllık bir ömrü kaldı. Çünkü karasal sayısal yayın 6112 sayılı kanun gereği Mart 2013'de tarih oluyor.
Teknolojinin kavramlar üzerindeki etkisi yayıncılık açısından işte tam da buradan başlıyor. Daha on yıl öncesine kadar evinde, işyerinde televizyon izlemek isteyen kişi televizyonun olmazsa olmaz parçası olarak bir de çatı anteni alırken, günümüzde artık bir uydu çanak bir de receiver almak zorunda. Tabi televizyon izlemek için henüz yaygın olmamasına rağmen başka alternatifler de var. Kablo yayın, IP yayın gibi. Kısacası yakın bir zamanda yasal mecburiyetten dolayı kalkacak olan karasal analog daha şimdiden unutuldu. Konya'da frekans kargaşası olmadığından diğer illere oranla Karasal Analog daha yaygın bulunmaktadır. Büyükşehirler, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu bölgeleriyle birlikte ilçe, belde ve köylerde ise Karasal Analog yayın tamamen bitmiştir.
Durum böyle olunca yeni Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki 6112 sayılı kanun kavramsal tanımlamalara yeni açılımlar getirdi. Televizyon yayıncılığı UYDU ORTAMI, KABLO ORTAMI VE KARASAL ORTAM diye üçe ayrıldı. Bu yeni düzenlemeyle birlikte yerel, bölgesel ve ulusal televizyon kavramları, KARASAL ORTAM'ın unsurları haline geldi. Tercih edilmeyen ve 1.5 yıl sonra tamamen tarih olacak Karasal Analog yayınların yerine düşünülen sayısal karasal yayının tutmayacağı ise daha bugünden belli. Bu yeni gelişmeler ve yeni yasal düzenlemelerle birlikte bir açıdan yerel, bölgesel ve ulusallık da tarih olmuş oldu. Bundan böyle bir televizyonun büyüklüğü yayın yaptığı ortamlara göre belirlenecek. Bir de içeriklerine göre… Geleceğin iki önemli yayıncılık türü UYDU VE İNTERNET ORTAMI olacaktır. Ülkemizde Uydu Yayıncılığının yaygınlığını bir süre daha devam ettireceği ardından da hızla yerini internet yayıncılığına bırakacağı kanısındayım. Hayatımıza TİVİBU olarak giren dünyada ise IPTV olarak bilinen (Internet Protocol Adres) yüksek standartlı internet yayıncılığı yeni teknolojik buluşlar olmadığı takdirde geleceğin yayıncılık sistemi olarak televizyon severlere göz kırpmaktadır.
İşte tam da bu aşamada yerellik, bölgesellik ve ulusallık kavramları tartışılmaya başlandı. Uydudan sadece Türkiye değil dünyanın önemli bir kesimine yayın yapan veya internet üzerinden tüm dünyadan izlenen bir kanalı hangi statüye koymak gerekir? Bu durumdaki bir kanal ulusallığı da aşarak uluslar arası bir statüye kavuşmuş olmaz mı?
Teknoloji, kavramsal tanımlamalarda da hızına erişilmez bir ivme kazanmış durumda. Her yenilik tanımlamalara yeni boyutlar getirmekte. Eskide birkaç asır arayla doğmuş insanlar başta kavramsal tanımlamalar açısından olmak üzere bir çok alanda yabancılık çekmezken, şimdi aralarında 10 yaş farkı olanlar birbirlerini anlamıyorlar. Anlamak için çağı takip etmek, teknolojinin hızına erişmek gerekiyor.