YAHUDİLERİN MÜSLÜMANLARA ŞİDDETLİ DÜŞMANLIKLARININ ALTINDA YATAN MÜHİM SEBEPLER ;
BENÎ İSRAÎL HAZRETİ İBRAHİM’İN OĞLU HAZRETİ İSHAK’IN SOYUNDAN GELMEKTEDİR LER.
HZ. İBRAHİM ( A S )
“HALİLULLAH ” yani Allah’ın dostu olarak anılır.
Hz. İbrahim’in (a.s.) diğer bir sıfatı da “EBU’L-ENBİYA” yani Peygamberler Babası’dır.
OĞULLARI ;
Hz. İsmail’in (a.s.) soyundan Peygamber Efendimiz; Hz.
İshak’ın (a.s.) soyundan da Benî İsraîl peygamberleri geldi.
HANIMLARI ;
Hz. İsmail’in (a.s.) annesi Hacer,
Hz. İshak’ın (a.s.) annesi Sare validemizdir.
Hz. İbrahim’in (a.s.) dinin adı Hanif’tir ve Müslüman olarak adlandırılır.
Hz. İbrahim’e (a.s.) 10 sayfa suhuf indirildi.
YAHUDİ KELİMESİ ,
Hazret-i Mûsâ'nın şeriatına tâbî olanlar mânâsında kullanılagelmiştir.
Kur'ân-ı Kerim'de Peygamber Efendimizin döneminde yaşayan, Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm-'ın şeriatına bağlı olan ve İsrailoğulları'nın devamı kabul edilen Yahudileri anlatmak için 'YEHûD', 'HÛD' ve '(ELLEZİNE) HÂDÛ' ifadeleri kullanılmıştır.
Peygamberleri, kendi emirlerini ulaştırmak maksadıyla Cenab-ı Hak gönderdiği gibi, hangi memlekete, hangi insanı peygamber olarak göndermeyi de yine O istemiştir. Bunda kulların bir tesir ve dahli yoktur.
Meselenin hikmet cihetine gelince; bir defa insanlığın ilk atası olan Hz. Âdem (as), Havva validemizle bugün Mekke yakınlarındaki Arafat Dağı yakınlarında buluşmuşlardır. İnsan neslinin çoğalması da yine bu civarda başlamıştır. Hz. Âdem (as)'in oğulları ne kadar çoğalmış olsalar da, meselâ kendisinden sonra peygamber olan iki oğlu Hz. Şit (as) ve Hz. İdris (as), Mekke'de tebliğ vazifelerini yürütmüşlerdir.
Yine Hz. Âdem (as)'le Hz. Nuh (as) arasında uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen, Hz. Nuh (as) bugünkü Küfe civarında yaşamış ve ümmetine tebliğ vazifesini orada yapmıştır. Hz. Salih, Hz. İshak, Hz. Eyyûb, Hz. İlyas (Aleyhimüsselam) Şam ve civarında, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. Davud, Hz. Süleyman ve Hz. İsa (Aleyhimüsselam) da Kudüs'te yaşamıştır. Hz. Hûd (as) Yemen'de, Hz. Musa (as) ve Hz. Yusuf (as) Mısır halkına peygamber olarak gönderilmiştir.
Kur'ân-ı Kerim'de İsrailoğullarından pek çok peygamber gönderildiği, bir zamanlar Allâh'ın yeryüzü hâkimiyetini kendilerine ihsan ettiği bildirilmiştir.
Ancak onlar peygamberlerini öldürmüşler (Hz Yahya ve
H Zekeriya )
Kendilerine Allâh'ın vermiş olduğu lütuf ve nimetleri azgınlık ve taşkınlık yapmak yolunda kullanarak zulmetmişlerdir.
İSRAİLOĞULLARINA GÖNDERİLEN PEYGAMBERLER ARASINDA
Hz.Yakup,
Hz.Yusuf,
Hz.Süleyman,
Hz.Zekeriya,
Hz.Musa,
Hz.Davud yer almaktadır
Onlar, Peygamber Efendimizi (s.a.v), O'na indirilecek din ve şeriatı, hattâ Peygamber Efendimizin ashâbını ve ümmetini çok iyi bilmekteydiler.
Kendilerine gelmiş peygamberler, onları hep bu peygambere îman ve itaat etmek üzere hazırlamıştı. Ancak onlar, son peygamberin kendi ırklarından çıkmaması üzerine, insanlar arasında O'na en büyük düşman kesilmiş ve inatları yüzünden çok az bir kısmı îman etmişti
Yahudilerin Hz. Muhammed (asm) Efendimize inanmamalarının sebebi yalnız onun İsrailoğullarından olmaması değildir.
Hadis, tarih ve siyer kitaplarından anlaşılıyor ki, inanmamalarının gerekçeleri arasında,
HASET,
EKONOMİK, RİYASET, MAKAM-MEVKİ gibi hususlar da vardır.
Ayrıca onların
YANLIŞLARININ GÖSTERİLMESİ,
KİTAPLARINI TAHRİF ETTİKLERİNE VURGU YAPILMASI gibi konular da çok önemlidir.
BUNLARIN;
Nefsani arzularına düşkünlükleri,
fesat çıkarmaya meyilleri, Hakk’a karşı kibir ve inatları pek kuvvetlidir.
Peygamberleri yalanlama ve öldürmede,
isyan ve ihtilal yapmada, fitne ateşini körüklemede maharet ve alışkanlıkları pek çoktur.
YÜCE ALLAH KUR'AN-I KERİM'DE MAİDE SURESİNİN 82. AYETİ KERİMESİNDE
بسم الله الرحمن الرحيم
لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَانًا وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
İnsanlar içinde mü’minlere en şiddetli düşmanlık besleyenlerin yahudiler ve Allah’a şirk koşanların olduğunu görürsün.
Yine insanlar içinde mü’minlere sevgi, şefkat ve alaka bakımından en çok yakınlık duyanların ise “Biz hıristiyanız” diyenler olduğunu görürsün. Çünkü onların içinde ilim ve ibâdetle meşgul dürüst din âlimleri ve kendilerini Allah’a adamış rahipler vardır. Onlar, gerçekler karşısında büyüklenmezler.
BİRİNCİSİ ;
Allah Resûlü (s.a.s.) Mekke-i Mükerreme’de müşriklerin, ashâbına kötülük yapmalarından endişe etmekteydi.
Bir çıkış yolu olarak Hz Ali nin ağabeyi Cafer b. Ebî Talib ve İbn Mes’ûd’u ashâbından bir grup ile birlikte Necaşi’ye gönderdi. Onlara: “O sâlih bir kraldır; zulmetmez ve yanında kimseye zulmedilmez. Ona gidin. Umulur ki Allah bu şekilde müslümanlara bir ferahlık ve kurtuluş müyesser kılar” buyurdu.
Cafer ve yanındakiler Necâşî’nin yanına varınca onlara ikramda bulundu ve: “Size indirilen Kur’an’dan bir şeyler biliyor musunuz?” diye sordu. “Evet” dediler. “O halde onlardan okuyun” dedi. Etrafında papaz ve rahipler de vardı.
Cafer (r.a.) MERYEM SÜRESİNİ okumaya başladı. Her bir âyeti okuduğunda burada zikredilen gerçekleri tanıyıp bildikleri için gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Hatta Necâşî, yerden bir ot parçası alarak: “Vallahi, Allah Teâlâ’nın İncil’de Hz. Meryem ve Hz. İsa hakkında bahsettiği ile bu ayetler arasında şu kadarcık bile bir fark yok” dedi. Hz. Cafer kıraatini tamamlayıncaya kadar da ağlamaya devam ettiler. Bunun üzerine bu âyet-i kerîmeler nâzil oldu. (Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 205-206; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XII, 57)
İKİNCİSİ ;
Habeş kralı Necâşî, tebaasının seçkinlerinden 30 kişilik bir heyeti Resûl-i Ekrem (s.a.s.) göndermişti. Efendimiz onlara Kur’ân’dan YÂSÎN SÛRESİNİ okudu. Orada bulunanların kalpleri inceldi, ağladılar ve: “Allah’a yemin ederiz ki biz bunları biliyoruz. Bunlar İsa’ya indirilenlere ne kadar çok benziyor” deyip iman ettiler. Bunun üzerine bu âyet-i kerîmeler indirildi. Bu hey’et, Necâşî’ye dönüp olanları ona da anlattılar ve o da müslüman oldu.
NECÂŞÎ MÜSLÜMAN OLARAK ÖLDÜ.
Onun ölüm haberi Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’e ulaşınca Medine’de onun için giyâbî cenaze namazı kıldırdı.
(Taberî, VII, 3-6; Vâhidi, s. 206)
MÜ'MİNLERE EN AMANSIZ DÜŞMANLIK YAPANLAR VE YAPACAK OLANLAR YAHUDİLER VE MÜŞRİKLERDİR.
DÜŞMANLIĞIN ŞİDDETİ AÇISINDAN YAHUDİLER MÜŞRİKLERDEN DE ÖNDE GELMEKTEDİR .
ÇÜNKÜ BUNLARIN DÜNYA HIRSI HEPSİNDEN DAHA FAZLADIR.
Yüce Allah Bakara suresi 96 ayeti kerimesinde şöyle buyurmaktadır
بسم الله الرحمن الرحيم
وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلٰى حَيٰوةٍۚ وَمِنَ الَّذٖينَ اَشْرَكُوا يَوَدُّ اَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ اَلْفَ سَنَةٍۚ وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِهٖ مِنَ الْعَذَابِ اَنْ يُعَمَّرَؕ وَاللّٰهُ بَصٖيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ
Yemin olsun ki, onları insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun; müşriklerden de çok; her biri ister ki bin sene yaşasın. Oysa çok yaşatılması hiç kimseyi azaptan kurtaramaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür.
KALPLERİ SON DERECE KASVETLİDİR
YÜCE ALLAH MAİDE SURESİ 13 AYETİ KERİMESİNDE
بسم الله الرحمن الرحيم
فَبِمَا نَقْضِهِمْ مٖيثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةًۚ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهٖۙ وَنَسُوا حَظاًّ مِمَّا ذُكِّرُوا بِهٖۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَٓائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَلٖيلاً مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْؕ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنٖينَ
Ahidlerini bozdukları için onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar. Kendilerine bildirilenlerden (Tevrat) önemli bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azı hariç olmak üzere onlardan daima bir hainlik görürsün. Sen yine de onları affet, hoş gör. Çünkü Allah iyilik edenleri sever.
İMANSIZLIK, MENFAATPERESTLİK VE GÜNAHLAR YÜZÜNDEN O KALPLER TAŞ GİBİ, TAŞTAN DAHA KATI HALE GELMİŞTİR
YÜCE ALLAH BAKARA SURESİ'NİN 74.AYETİ KERİMESİNDE
بسم الله الرحمن الرحيم
ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُمْ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَهِيَ كَالْحِجَارَةِ اَوْ اَشَدُّ قَسْوَةًؕ وَاِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الْاَنْهَارُؕ وَاِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَٓاءُؕ وَاِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِؕ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; artık kalpleriniz taş gibi, hatta daha da katıdır. Taşın öylesi var ki ondan ırmaklar kaynar; öylesi de var ki çatlayıp bağrından su fışkırır; bazı taşlar da var ki Allah korkusuyla yuvarlanıp düşer. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.
MÜ ’MİNLERE MUHABBET BESLEME AÇISINDAN EN YAKIN OLANLAR İSE “BİZ HIRİSTİYANIZ ” DİYEN KİMSELERDİR.
ASLINDA ÇOĞUNLUK İTİBARİYLE BUNLAR MÜ ’MİN DEĞİLDİR VE MÜSLÜMANLARA KARŞI DÜŞMANLIK BUNLARDA DA MEVCUTTUR.
FAKAT YAHUDİ VE MÜŞRİKLERLE MUKAYESE EDİLDİĞİNDE ÖBÜRLERİNİN DÜŞMANLIK YÖNLERİ ÖNDE GİTMEKTEDİR , BUNLARIN İSE MÜ’MİNLERİ SEVEBİLME KABİLİYETİ FAZLADIR.
Bu âyet-i kerîmede yahudilere nispetle hıristiyanlardan daha fazla kimsenin hidâyete ereceğine işaret vardır ki tarihi gerçekler de bunun doğruluğuna şâhitlik yapmaktadır.
Âyet-i kerîmede hıristiyanların müslümanlara daha yakın olmalarının sebepleri şöyle haber verilmektedir:
› Hıristiyanlar arasında kıssîslerin yani ilim ve ibâdetle meşgul olan keşişlerin bulunmasıdır. Bunlar ilmî ve dinî araştırmalar itibariyle Hıristiyanların önde gelen bilginleri ve ibâdetle meşgul olan kişileridir.
› Onlar arasında ruhbanların bulunmasıdır. Ruhban, “râhipler” demektir. Allah ve âhiret korkusuyla mânastırlarda ibâdete çekilen, nefislerini ezen ve dünyayı terk eden kişilere bu isim verilmektedir.
› Hıristiyanların, yahudi ve müşriklere göre gerçekleri kabulde daha ılımlı ve mütevazı insanlar olmalarıdır. Tevazu, insanın Yüce Allah’ın kudreti karşısında kendi küçüklüğünün ve aczinin idraki içinde olması, bu sebeple bir yandan O’na itaat etmesi, diğer yandan O’nun yaratıklarına karşı şefkat ve merhametle muamele etmesini ifade eder. Dolayısıyla burada alçak gönüllü olmayı ve kendine kötülük edene bile müsamaha ile davranmayı esas kabul eden Hıristiyanlığın, bu anlayışa diğer dinlere nispetle daha yakın olduğuna dikkat çekilmiştir. Özellikle dini kaynaklarından öğrenen, ilim ve amele ehemmiyet veren âlimlerin ve dünyaya ait arzulardan arınmaya çalışan rahiplerin, mânevîyat önderlerinin varlığı, Hıristiyanların kibirlerini kıran ve onları mü’minleri sevmeye yaklaştıran mühim bir sebep olduğu anlaşılmaktadır.
Bu konudaki ilim sahiplerinin görüşüne göre bu iki grup (Gayrı Müslim ler ) birleştikleri zaman bugünler olduğu gibi zararları çok daha fazla olmaktadır.
Rabbim Ülkemizi cümlemizi ve tüm İslam alemini gayrimüslimlerin,zalimlerin müşriklerin,katillerin Şerlilerin ve kısacası Allah'tan korkmayanların şerrinden muhafaza eylesin