AHMET YILMAZ


Günün yazısı


[28.07.2023 19:01] Babam: GÜNÜN DUASI:
“Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır.” Amin. (Kehf Suresi-10)
Cumanın hayrı ve bereketi hepimizin üzerine olsun inşaAllah. 
Selam, dua, sağlık ve muhabbetle kalınız… 
[28.07.2023 19:01] Babam: 'Şu dünya hayatında en bahtiyar odur ki: 
Dünyayı bir misafirhane-i askerî telakki etsin,
ve öyle de iz'an etsin,
ve ona göre hareket etsin. 
Ve o telakki ile, en büyük mertebe olan mertebe-i rızayı çabuk elde edebilir. 
Kırılacak şişe pahasına, daimî bir elmasın fiyatını vermez; 
istikamet ve lezzetle hayatını geçirir. ' (9.Mektub.)
Cumamız mübarek olsun.
[28.07.2023 19:01] Babam: “(Kur’ân,) hayât-ı şahsiye ve ictimâiye-i beşeriyenin (insanların şahsî ve cem‘iyet hayatlarının) bütün nâfi‘ (faydalı) düsturlarını ve hikmet-i âliye-i kâinâtın (kâinâtın yüksek hikmetlerinin) bütün nûrânî (nûrlu) kānunlarını cem‘ etmekle (toplamakla) berâber, hiçbir müşevveşiyet (karışıklık) eseri görünmüyor. Elhak (hakîkaten), o kadar ecnâs-ı muhtelifeyi (karışık cinsleri) bir yerde toplayıp bir münâkaşa, bir karışık çıkmamak, Kahhâr birnizâm-ı i‘câzînin (son derece hâkim olan mu‘cizeli bir tertîbin) işi olabilir.” (Zülfikār, 25. Söz, 34)
 
Hayırlı Cumalar selam ve dua ile Tevfik Ertürk
[28.07.2023 19:01] Babam: Sizin en hayırlınız, Kur'an' Kerimi öğrenen ve öğreteninizdir.                                              Hadisi Şerif                                                      Hayırlı Cumalar.
[28.07.2023 19:01] Babam: Cumanın feyzi ve bereketi üzerimize olsun.hayırlı Cumalar.
[28.07.2023 19:02] Babam: Cumanın feyzi ve bereketinden faydalanan kullardan olmak dileğiyle Cumanız mübarek olsun
[28.07.2023 19:02] Babam: بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
 
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
 
Siz ey imana ermiş olanlar! Zorluklara sabırla katlanın ve birbirinizle sabırda yarışın, (doğru olanı yapmaya) her zaman hazır olun ve Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyun ki mutluluğa erebilesiniz!
Ali Imrān 200
Cumada yapılan duaların feyiz ve bereketi üzerinize üzerimize olsun.
[28.07.2023 19:02] Babam: Allah ım bizleri koru hakkımızda hayırlı olanı bize nasip et.
Bizleri her türlü musibetten beladan şerden kötülüklerden hastalıklardan tehlikelerden doğal afetlerden ve zararlı mahlukatlardan emin ve muhafaza eyle.
Cumamız  hayırlara ve dualarımızın kabul olmasına vesile olsun inşallah.
[28.07.2023 19:02] Babam: - Ey Muhammed, de ki: 'Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Yakında kimin düz yolun sahipleri olduğunu, kimin doğru yolu bulduğunu bileceksiniz!' 
Meryem süresi 135
[28.07.2023 19:02] Babam: Uğruna 
 
'Dinimizden koparıp yamadık dünyamızı,'
Koparma hususunda almadık hızımızı,
Madde bir tavşan oldu biz de peşinde tazı,
Gece gündüz koşturduk zengin olmak uğruna. 
 
Ne kalmışsa atadan hepsini ettik ters yüz,
Çok vaatte bulunduk ama tutmadık tek söz,
Bu mübarek ağzımız adeta oldu bir büz,
Bin türlü pislik yedik zengin olmak uğruna. 
 
Tüm değerlerimiz, aldık ayak altına,
Adeta tapar olduk biz makama, altına,
İnsani ilişkide hemen getirip gına,
Dostlara kuyu kazdık zengin olmak uğruna. 
 
Kapitalist aklıyla her şeyi ettik mubah,
Vicdanımız kurudu çekinmeden aldık ah,
Burun kıvırdık hemen biri deyince günah,
Ahreti biz unuttuk zengin olmak uğruna. 
 
Yersiz der zengin olduk hemen hemen hepimiz,
Bize ilahlık etti ha bu azgın nefsimiz,
Zengin ve de korkağız güçlü çıkmaz sesimiz,
Ruhumuzu kaybettik zengin olmak uğruna. 
 
M.Zeki GAYBERİ/Yersiz
20.07.2023
 
 
Vaat:Verilen söz.
Büz: ........
Gına:Bıkma,usanma.
Mubah:Serbest,sakıncasız.
[28.07.2023 19:02] Babam: mümin için 
her gün aşura 
her yer kerbala
Rabbim zalimlere fırsat vermesin inanlarıda zalımlere uyanlarda eylemesın 
Ya Rab bizleri kerbelada şehit olanların yüzü hürmetine her türlü kötülüklerden ve afetlerden ve zalimlerın şerinden muhafaza eyle.amin
[28.07.2023 19:02] Babam: **Bu asırda hayat-ı insaniye, 
hususan hayat-ı içtimaiyesi**
➖*Öyle dehşetli* 
➖*Fakat cazibeli ve elîm*
➖ *Fakat meraklı bir vaziyet almış ki*; 
➖*İnsanın ulvî latîfelerini ve*
➖ *Kalb ve aklını*, 
➖*Nefs-i emmaresinin arkasına düşürüp pervane gibi o fitne ateşlerine atıyor.
Aşure günlerinde ve cuma gününde yapılan duaların feyz ve bereketi üzerinize üzerinize olsun.
[28.07.2023 19:03] Babam: Ey Rabbimiz!                                         Bize dünyada, ve ahirette iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru.                İlâhî! Dil verdin, zikrinden ayırma;    Gönül verdin fikrinden çevirme.       İman verdin, daim eyle;.                    İhsan verdin, kaim eyle.                Allah’ım! Bizi her zaman;.                   Sana tevekkül edenlerden,                Saadete erişen kimselerden kıl.     Selam ve Dua ile Cuma gününün rahmeti ve bereketi üzerinize olsun İnşaallah Amin.
[28.07.2023 19:03] Babam: Sağlık ve Huzur İçinde,Gününüz Bereketli,Cumanız  Mübarek Olsun.Selam ve Dua İle...
[28.07.2023 19:03] Babam: Yerin, göğün, mülkün ve her türlü iyiliğin sahibi, Yüce Mevlam’ın ümidinizi kaybettiğinizde sizin için yazdığı kaderin, hayallerinizden daha güzel olduğunu hatırlatacağı, gönlünüzce bir gün olsun inşallah. Hayırlı cumalar.
[28.07.2023 19:03] Babam: Ey Rabbim! Bu mübarek cuma hürmetine Evimizden bereketi, dilimizden duayı, kalbimizden senin ve Resulünün sevgisini eksik etme. Dualarımızı kabul, ömrümüzü hayırlı kıl. Amin. Hayırlı cumalar. Selam ve duâ ile inşallah
[28.07.2023 19:03] Babam: Hayırlı cumalar..
 
Şaşırma insanın insana yaptığına!!
Bak ne diyor Allah;
 
“Bazılarınızı bazılarınızla imtihan edeceğiz.”(En’am 53)
[28.07.2023 19:03] Babam: Bismillahirrahmanirrahim 
Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve güzel hareket edin. Çünkü Allah güzellik ve iyilik edenleri sever. - Nihayet hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman, önceleri babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan kimisi: “ Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver!” Der. Onun İçin ahirettede hiçbir kısmet yoktur. - Yine onlardan: “ Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!” Diyenler vardır. - İşte onlar İçin, kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür. ( Bakara suresi 195-200-201-202 Ayetler)Cumanız mübarek olsun Rabbim dualarınızı kabul etsin.
[28.07.2023 19:03] Babam: Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tövbe edenlerdir.(Tirmizi kıyame 49) Cumanız Hayırlı ve mübarek olsun.
[28.07.2023 19:04] Babam: Mübârek  gece,
Mübarek gün...
 
Bugün Adem a.s.'ın tövbesinin kabul edildiği gün; 
 YA RABBİ ! 
Bizim de tevbelerimizi kabul et...!
 
Bugün Yusuf a.s.'ın kuyudan çıkarıldığı gün: YA RABBİ ! 
Bizi de nefislerimizin karanlık kuyularından çıkar..!
 
Bugün Musa a.s'n kavmini Firavun'un şerrinden kurtardığı gün;
 YA RABBİ ! 
Bizi de kötülerin şerrinden emin kıl...! 
 
Bugün Yunus a.s.'ın balığın karnından kurtulduğu gün;
 YA RABBİ ! 
Bizi de yutan nefis balığının karnından kurtar..! 
 
Bugün Eyüp a.s.'ın dertlerine şifa bulduğu gün;
YA RABBİ ! 
Bizim de dertlerimize şifa ver..!
 
Bugün Yakup a.s.'ın ağlamaktan kör olan gözlerinin açıldığı gün;
YA RABBİ ! 
Bizim de kör olan kalp gözlerimizi aç..! 
 
Bugün İbrahim a.s.'ın Nemrut'un ateşinden kurtulduğu gün;
 YA RABBİ ! 
Bizi de cehennem ateşinden kurtar...! 
 
Âmiin...Âmiin...Âmiin YÂ RABBE'L ÂLEMİN...
 
 
'ÂŞÛRA GECESİNİN VE GÜNÜNÜN' 
Bütün Hayır ve Bereketlerine mazhar Olabilmek,
 
Korktuklarımızdan emîn, Umduklarımıza nâil olabilme Duasıyla...
 
 Cumamız mübarek olsun.
[28.07.2023 19:26] Babam: İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: 'Gelin, kitabımı okuyun!' - Hâkka - 19. Ayet
[28.07.2023 19:26] Babam: Herhangi bir Müslümanın başına yorgunluk, hastalık, düşünce, keder, acı ve kaygıdan diken batmasına varıncaya kadar her ne gelirse, - Buhârî, Merdâ, 1, 3, Müslim, Birr, 49
[28.07.2023 19:27] Babam: “İnsanlara bir nimet tattırdığımızda buna sevinirler; fakat kendi elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir bela gelse hemen ümitsizliğe düşerler.” - Rûm, 30/36
[28.07.2023 19:27] Babam: Yalan, bazen problemlerin en pratik çözümü olarak görülür maalesef. Nasreddin Hoca’nın fıkrasında olduğu gibi… Hoca, iki kilo et alır, hanımına verir ki akşama yahni pişirsin. Hanımı yahniyi pişirir, fakat dayanamayıp hepsini yer. Akşam hoca yahninin hevesiyle sofraya oturur, ancak önüne gelen tarhana çorbasıdır. Yahniyi sorunca, hanımı: “Eti kedi yedi Hoca” der. Ne de olsa hayvancığın ağzı var dili yok. Hocada bu yalana kanacak göz yoktur. “Getir şu kediyi de bir tartalım hanım” der. -Ve o an aslında bu fıkrada hiç anlatılmayan şey gerçekleşir. Hanımının biraz sonra yıkılacak itibarından önce aile içindeki o güvene dayalı ilişki sarsılır.Kediyi tartıp bakarlar ki zaten hayvancığız topu topu iki kilodur. Hoca sorar: “Hanım kedi buysa et nerede, et buysa kedi nerede?” Yalan kısa süreli “konfor” sağlar, ancak ardından o kısa süreli konfor uzun süreli bir pişmanlığa ve sıkıntılara dönüşebilir. En kötüsü de yalan söyleyen kişinin kaybettiği öz saygısı, itibar yitimi ve güven duygusunun sarsılmasıdır. - AİLE İÇİ İLİŞKİLERDE DÜRÜSTLÜK
[28.07.2023 19:27] Babam: “İnsanlara bir nimet tattırdığımızda buna sevinirler; fakat kendi elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir bela gelse hemen ümitsizliğe düşerler.” - Rûm, 30/36
[28.07.2023 19:36] Babam: Mikat İle İlgili Bilgiler
25- Hac için afaktan (Mikat dışından) gelenler için ihrama girecekleri belli yerler vardır ki, bunlar beş yerdir. Bunların her birine 'Mikat' denir. Çoğulu 'Mevakıt' dır. Bunlar: 'Zülhuleyfe, Zati Irk, Cuhfe, Karn, Yelemlem' denilen yerlerdir. Bu yerlere gelmeden önce ihrama girebilirler. Öyle ki, Süveyş yolu ile hacca gidenler 'Rabiğ' hizasında ihrama girerler. Burası Şamlıların mikatı olan ve Mekke'ye üç merhale uzakta bulunan, bugün izi kalmamış 'Cuhfe' kasabası yakınındadır.
26- Bir hac yolcusu, ihramsız
[28.07.2023 19:37] Babam: bi, hakiki her ilmin bir tek konusu vardır, Kur'ân'ın hikmet ilminin konusu ise Allah ile kâinat ve özellikle insanlar ve insanların işleri arasındaki ilişki ve bağlantıdır.
 
İşte bir ilahlık sıfatı ve kulluk ilişkisi ile özetlenen ve önce Fâtiha'da, sonra bütün Kur'ân'da tedrici olarak açıklanan bu ilişki tamamen besmeledeki nın mânâsıdır. daima bir fiile veya fiile benzeyen bir kelimeye taalluk eden ve onu bir isme bağlayan bir edat, bir cer edatıdır ki, asıl mânâsı yapıştırmaktır. Fakat bu yapıştırmanın; karıştırma ve beraberlik, yardım dileme, pekiştirme için kullanma ve yemin gibi birçok çeşitleri vardır ki, besmelede tefsirciler yalnız beraberlik veya yardım dileme mânâlarından birini gösterirler. Bu bâ'nın bağlacı hazf olunmuştur ki, o anda besmeleyle başlanacak olan fiil olacaktır. Başla, oku, başlıyorum, okuyorum gibi.
 
: 'İsim' aslında sözlük anlamıyla bir şeyin zihinde doğmasını sağlayan işaret ve alâmet demektir. Örfte tek başına anlaşılır bir mânâya delalet eden kelime diye tarif edilir ki, o mânâya veya onun dışta veya zihinde gerçekleşen asıl şekline müsemmâ denilir. Yaygın görüşe göre, ismin aslı
[28.07.2023 19:38] Babam: - Tirmizî'nin rivayeti şöyledir: 'Allah, sizden önce yaşamış olan bir kimseye rahmetiyle muamele etti. Çünkü bu adam satınca kolaylık gösterir, satın alınca kolaylık gösterir, alacağını isteyince (kabalık ve sertlik değil, anlayış ve) kolaylık gösterirdi.'
 
Tirmizî, Büyû 75. (1320).
 
200 - Tirmizî'nin Ebu Hüreyre'den kaydettiği bir rivayette Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurur: 'Allah, satıştaki müsâmahayı, satın alıştaki müsâmahayı, ödemedeki müsâmahayı sever'
 
Tirmizî, Büyû 75 (1319).
 
201 - Huzeyfe ve Ebu Mes'ud el-Bedrî (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittiklerini anlatır: 'Sizden önce yaşamış olan birisine,
[28.07.2023 19:43] Babam: yüksek mürşidine yazılmışdır. Yükselmedeki ve inişdeki hâllerden birkaçı bildirilmekdedir:
 
Yüksek kapınız hizmetçilerinin en aşağısı olan Ahmed sunar: Buradaki sevdiklerimizden biri, çok zemândan beri, olduğu yerde kalmışdı. Bu mektûbun yazıldığı gün, bu makâmdan çıkarılarak aşağı indirildiği anlaşıldı. Fekat tam indirilmemişdir. Bu makâmın altında kalmış olan derecelere de götürüldü. Bu üstdeki makâmdan inmeğe başlamışdır. Bundan sonra her ne hâl olursa açığa vurulacak ve yüksek huzûrunuza yazılacakdır. Bu hâle kavuşan da, hâli açıldıkdan sonra kendisi birşey yazarsa, doğru olur. Bu inişi kuvvetli olduğu için ve bu aşağı köleniz cüllâb [gülsuyu] şerbeti içerek hâlsizleşdiğim için bu inişin sonunu inceliyemedim. İnşâallahü teâlâ onu da bildirirler.
 
18
ONSEKİZİNCİ MEKTÛB
 
Bu mektûb, yine yüksek mürşidine yazılmışdır. Telvînden sonra olan temkîni, Vilâyetin üç mertebesini ve Vücûd-i teâlânın Zât-i teâlâdan ayrı olduğu bildirilmekdedir:
 
Yüksek kapınızın kölelerinin en aşağısı, günâhı çok Ahmed bin Abdülehad sunar ki, hâllerin ve ma’rifetlerin gelmeğe başladığı günden beri, bunları yüksek kapınıza bildirmek saygısızlığında bulundum ve çok ileri gitdim. Allahü teâlâ, yüksek teveccühlerinizin yardımıyla, hâllere bağlı kalmakdan kurtardı. Telvînden temkîne kavuşdurdu. Ya’nî değişik hâllerden kurtarıp sükûnete kavuşdurdu. Şimdi hayret, şaşkınlık ve üzüntüden başka elime hiçbirşey geçmiyor. Vasl yerine fasl ve kurb yerine bu’d hâsıl oldu. Ma’rifetler kalmadı. İlm gitdi. Cehl kapladı. Bu şaşkınlıkla mektûb da yazılamaz oldu. Yalnız, günlük olup bitenleri yazarak, kıymetli vaktlerinizi almağa da elim varmadı. Kalbimi soğukluk o kadar kapladı ki, hiçbirşeyle kızışamıyor. Tenbeller gibi hiçbir iş yapamıyorum. Fârisî beyt tercemesi:
 
Ben hiçim, hiçden de aşağı,
Hiçden bir iş hâsıl olur mu?
 
Sözümüze gelelim. Şimdi (Hakk-ul-yakîn) ile şereflendirdiler. Burada ilm ve ayn, ya’nî bilmek ve görmek birbirine perde değildirler. Fenâ ile bekâ bir aradadır. Hayret, şaşkınlık içinde ilm ve şü’ûr vardır. Gayb etmiş iken kavuşmuşdur. İlm ve ma’rifet varken cehl ve dalgınlık içindedir. Fârisî mısra’ tercemesi:
 
Çok şaşılır. Hem kavuşdum, hem şaşkın oldum.
 
Allahü teâlâ yalnız kendi sonsuz merhametiyle yüksek derecelerde ilerletiyor. (Vilâyet makâmı)nın üstünde (Şehâdet makâmı) var. Vilâyetin, şehâdet makâmı yanındaki yeri, sûretlerin tecellîsinin zâtın tecellîsi yanındaki yeri gibidir. Hattâ, bu ikisi arasındaki uzaklık, o ikisi arasındaki uzaklıkdan kat kat çokdur. Bunu önceden de bildirmişdim. Şehâdet makâmının üstünde (Sıddîklık makâmı) var. Bu iki makâm arasındaki uzaklık, kelime ile anlatılabilenden dahâ çok ve işâret olunabilenden dahâ büyükdür. Sıddîklık makâmının üstünde, yalnız (Peygamberlik makâmı) vardır “alâ ehlihessalâtü vesselâm”. Sıddîklık makâmı ile peygamberlik makâmı arasında başka makâm yokdur ve olamaz. Başka makâm olamıyacağı, açık ve doğru olan keşfle anlaşılmakdadır. Ehlüllahdan, ya’nî Evliyâdan birçoğu, bu iki makâm arasında bir makâm dahâ bulunduğunu söylemişler ve buna (Kurbet) makâmı demişlerdir. Buraya ulaşdırmakla da şereflendirdiler. Bu makâmın ne olduğunu bildirdiler. Çok uğraşdıkdan ve pek yalvardıkdan sonra, önce o büyüklerin söyledikleri gibi gösterdiler. Sonra iç yüzünü bildirdiler. Evet, yükselirken Sıddîklık makâmı hâsıl oldukdan sonra bu makâm hâsıl olmakdadır. Fekat iki makâmın arasında bulunması, üzerinde durulacak birşeydir. Yüksek kapınıza kavuşduğum zemân, inşâallahü teâlâ, işin iç yüzünü geniş olarak sunacağım. Bu makâm çok yüksekdir. Yükselirken, geçilen konaklar içinde bundan dahâ üstünü bilinmiyor. Allahü teâlânın vücûdünün, ya�
[28.07.2023 19:44] Babam: TİCARİ HAYAT
 
Ana Sayfa
Hukuki ve Ticari Hayat
TİCARİ HAYAT
İlgili
  
 
  Hukuki ve Ticari Hayat
 
 
 
 
III. TİCARİ HAYAT
 
İslam dini tabii ve fıtri bir din olduğundan bu dinde, insanların imkan ve kabiliyetlerine göre çalışıp kazanmaları, gerekli iş birliğini ve iş bölümünü sağlamaları ve ihtiyaçları doğrultusunda harcama yapmaları tabii karşılanmış, ancak bu konuda bazı temel ölçü ve ilkeler getirilerek iş ve ticaret hayatının düzen ve güven içinde, haksızlık ve suistimalden uzak olarak işlemesine yardımcı olmak istenmiştir. İslam’ın ticari hayatla ilgili getirdiği ilkeler, esasen hukuki alanda koyduğu kuralların bir parçasını teşkil eder ve hepsi birden fıkhın muamelat ahkamını oluşturur. Bunun için de klasik kaynaklarda böyle bir ayırıma rastlanmaz. Bununla birlikte günümüzde ticari hayat, ayrı yasal düzenlemelere konu olan, farklı örf ve adetlerin cereyan ettiği önemli bir alan olduğundan burada ayrıca ele alınması tercih edilmiştir. Bu itibarla burada, daha önce sözü edilen ilke ve amaçlar ve hukuki hayatta geçerli prensiplere ilave olarak ticari hayata ilişkin dini hükümlere ve İslam kültür ve geleneğine temas edilecek, bu çerçevede gündeme gelebilecek çeşitli güncel meselelere ve kazanç yollarına açıklama getirilmeye çalışılacaktır.
 
 
 
İlgili
İLKELER ve AMAÇLAR
8 Eylül 2021
Benzer yazı
Helal Kazanç
8 Eylül 2021
Benzer yazı
Vekalet
8 Eylül 2021
Benzer yazı
in Hukuki ve Ticari Hayat
Diğer Konular
Kar Haddi
Hava Parası
Borsa ve Hisse Senedi
Sigorta
Helal Kazanç
Faiz Yasağı
[28.07.2023 19:48] Babam: Atölye
 
Ana Sayfa
A
Atölye
Rüyada Atölye Açmak
Rüyada Atölye Maliki Olmak
Rüyada Atölye Görmenin Psikolojik Yorumu
Rüyada atölye görmek, önem derecesi yüksek bir vazifeye atanmış olan rüyayı gören kişinin kendini geliştirmiş olmak için yeni fırsatları en güzel biçimde değerlendirmiş olup, kurslara katılacağını, seminer ya da konferanslarda bulunacağını delalet eder. Bilimsel cepheden gelişme, kariyer mevzusunda sağlıklı bir ilerlemiş olma manasına gelmiş olan rüya takım çalışmış olmaları yapılacak bir işe sahip çıkmak ya da bu şekilde bir işe girmiş olmak biçiminde de tabir edilir. Uzun sürmüş olacak bir çalışmış olmaya, sabırlı davranmış olmak gerektiğine de dikkat çeken rüya şahsın duraklamış olma devirini atlatmış olup daha dinamik bir yaşama adım atacağını, bu yoğun süreçte aile yaşamına lazım olan ihtimam, gösteremeyeceğini ve aşkın çalışmış olmak yüzünden sağlık ile alakalı değişik sorunlar yaşanabileceğini de işaret eder. Atölye umumilikle şahsa taze kan getirmiş olacak ve heyecan hissettirmiş olacak bir hadisenin habercisidir.
 
 
 
 
Rüyada Atölye Açmak
Ufak bir atölye açık hale getirdiğini gören kimseler birikimlerini kendisi işlerini kurmuş olmak için harcarlar ve ufak başlamış oldukları işleri giderek daha da büyütürler. Büyük bir atölye açık hale getirdiğini görmüş olmaksa birçok hamlen yapılacağı bir evrede olunduğuna, şahsın her dakikasını planlayarak hareket etmesine rağmen birçok işe yetişemeyeceği kadar yoğun bir hayata sahip çıkacağına belirtitir. İyi giden sağlığın da işaretçisi olan rüya birçok sportif faaliyetin ve toplumsal etkinliğin içinde olunacağının da işaretçisidir.
 
Rüyada Atölye Maliki Olmak
Eş değerlendirmelere sahip çıkan rüya şahsın kuvvetini ortaya koyabileceği bir mevkiye geleceğinin göstergesidir. Bilhassa iş sahasında bugüne değinmiş ol edindiği deneyimleri göstermiş olma fırsatı bulamamış olanlar için karşılarına çıkmış olacak bir talih ile yaşamlarının dönüm noktalarından birini yaşayacaklarını bildirmiş olan güzel bir rüyadır.
 
Rüyada Atölye Görmenin Psikolojik Yorumu
Atölye umumilikle alakası çok dağınık olan, her yenilik karşısında derhal heyecanlanmış olan ve sabırsız davranmış olarak her istediğinin derhal olması için uğraş vermiş olan şahısları işaret eder. Bu rüya şahsın sanatçı bir ruhsal yapıya malik olduğunu ve aşkın duyarlı olması sebebi ile hissiyatlarının çok acele incindiğini de anlatır.
 
in A
Diğer Konular
Azat
Azat etmek
Azık
Azil
Azmetmek
Azrail
[28.07.2023 20:44] Babam: Âdet Zamânı
 
Ana Sayfa
A
Âdet Zamânı
Kadında ve ergenlik çağına gelmiş olan kızlarda hayız (âdet) kanı görüldüğü andan kesilmesine kadar olan günlerin sayısı.
Hanefî mezhebinde âdet zamânı en çok on gündür. En az üç gündür. Şâfiî ve Hanbelî mezheblerinde en çoğu on beş gün, en azı bir gündür. (İbn-i Âbidîn)
Bir kadının âdet ve temizlik zamânı çok defâ her ay aynı gün sayısında olur. Burada bir ay demek, bir âdet görmenin başından, ikinci âdet görmeye kadar geçen zaman demektir. Âdet zamânı belli olan kadın, bir kerre başka sayıda âdet kanı görürse, âdet zamânı değişir.
(İbrâhim Halebî)
 
İlgili
Sahîh Kan
9 Eylül 2021
Benzer yazı
İDDET
9 Eylül 2021
Benzer yazı
HAYZ (Hayız)
9 Eylül 2021
Benzer yazı
in A, Â
Diğer Konular
Ayn-el-Yakîn
AZÂB
ÂZÂD
Âzâd Etmek
Âzâd Olmak
AZAMET
AZÎM (El-Azîm)
AZÎMET
AZÎZ (El-Azîz)
ÂYET
Copyright 2021 by Maviay.co
[28.07.2023 20:45] Babam: Mukaddime
Birkaç işaretle başka yerlerde yani Yirmiikinci, Ondokuzuncu, Yirmialtıncı Sözlerde izah edilen birkaç mes’eleye işaret ederiz.
 
Birinci İşaret
Hikâyedeki sersem adamın o emin arkadaşıyla, üç hakikatları var.
 
Birincisi: Nefs-i emmarem ile kalbimdir.
 
İkincisi: Felsefe şakirdleriyle, Kur’an-ı Hakîm tilmizleridir.
 
Üçüncüsü: Ümmet-i İslâmiye ile millet-i küfriyedir.
 
Felsefe şakirdleri ve millet-i küfriye ve nefs-i emmarenin en müdhiş dalaleti, Cenab-ı Hakk’ı tanımamaktadır. Hikâyede nasıl emin adam demişti: “Bir harf kâtibsiz olmaz, bir kanun hâkimsiz olmaz.” Biz de deriz:
 
Nasılki bir kitab, bâhusus öyle bir kitab ki; her kelimesi içinde küçük kalemle bir kitab yazılmış, her harfi içinde ince kalem ile muntazam bir kaside yazılmış. Kâtibsiz olmak, son derece muhaldir. Öyle de şu kâinat nakkaşsız olmak, son derece muhal ender muhaldir. Zira bu kâinat öyle bir kitabdır ki, her sahifesi çok kitabları tazammun eder. Hattâ her kelimesi içinde bir kitab vardır. Her bir harfi içinde bir kaside vardır. Yeryüzü bir sahifedir, ne kadar kitab içinde var. Bir ağaç bir kelimedir, ne kadar sahifesi vardır. Bir meyve bir harf; bir çekirdek, bir noktadır. O noktada koca bir ağacın proğramı, fihristesi var. İşte böyle bir kitab, evsaf-ı celal ve cemale, nihayetsiz kudret ve hikmete mâlik bir Zât-ı Zülcelal’in nakş-ı kalem-i kudreti olabilir. Demek âlemin şuhuduyla, bu iman lâzım gelir. İllâ ki, dalaletten sarhoş olmuş ola…
 
Hem nasılki bir hane ustasız olmaz. Bâhusus öyle bir hane ki; hârika san’atlarla, acib nakışlarla, garib zînetlerle tezyin edilmiş. Hattâ herbir taşında, bir saray kadar san’at dercedilmiş. Ustasız olmak, hiçbir akıl kabul edemez, gayet mahir bir san’atkâr ister.
 
Bâhusus o saray içinde sinema perdeleri gibi her saatte hakikî menziller teşkil edilip, kemal-i intizamla elbise değiştirdiği gibi değiştiriyor. Hattâ herbir hakikî perde içinde, müteaddid küçük küçük menziller icadediliyor. Öyle de şu kâinat nihayetsiz hakîm, alîm, kadîr bir sâni’ ister. Çünki şu muhteşem kâinat öyle bir saraydır ki: Ay, Güneş lâmbaları; yıldızlar, mumları; zaman, bir ip, bir şerittir ki, o Sâni’-i Zülcelal her sene bir başka âlemi ona takıp, gösteriyor. O taktığı âlemin içinde üçyüzaltmış tarzda muntazam suretlerini tecdid ediyor. Kemal-i intizamla ve hikmetle değiştiriyor. Yeryüzünü bir sofra-i nimet yapmış ki, her bahar mevsiminde, üçyüzbin enva’-ı masnuatıyla tezyin ediyor. Hadd ü hesaba gelmez enva’-ı ihsanatıyla dolduruyor. Öyle bir tarzda ki, nihayet ihtilat içinde ve karışmış oldukları halde, nihayet derecede imtiyaz ve farkla birbirlerinden ayrılıyor. Başka cihetleri buna kıyas et… Nasıl, böyle bir sarayın Sâni’inden gaflet edilebilir?
 
Hem nasılki bulutsuz, gündüz ortasında, Güneşin deniz yüzünde bütün kabarcıklar üstünde ve karada bütün parlak şeylerde ve kar’ın bütün parçalarında cilvesi göründüğü gibi ve aksi müşahede edildiği halde Güneşi inkâr etmek, ne derece acib bir divanelik hezeyanıdır. Çünki o vakit bir tek Güneşi inkâr ve kabul etmemekle; katarat sayısınca, kabarcıklar mikdarınca, parçalar adedince, hakikî ve bil’asale güneşçikleri kabul etmek lâzım geliyor. Her zerrecikte (ki ancak bir zerre sıkışabildiği halde) koca bir Güneşin hakikatını içinde kabul etmek lâzım geldiği gibi, aynen öyle de: Şu sıravari içinde her zaman hikmetle değişen ve düzgünlük içinde her vakit tazelenen şu muntazam kâinatı görüp, Hâlık-ı Zülcelal’i evsaf-ı kemaliyle tasdik etmemek, ondan daha berbad bir dalalet divaneliğidir, bir mecnunluk hezeyanıdır. Zira herşeyde, hattâ herbir zerrede bir uluhiyet-i mutlaka kabul etmek lâzımdır. Çünki meselâ havanın herbir zerresi; herbir çiçek ile herbir meyveye, herbir yaprağa girer ve işleyebilir. İşte şu zerre, eğer memur olmazsa, bütün girebildiği v
[28.07.2023 20:45] Babam: Mektub
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
 
اَلَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ اِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ اِيمَانًا وَ قَالُوا حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
 
Şu mektub  فَقُولاَ لَهُ قَوْلاً لَيِّنًا sırrına mazhar olmuş, şiddetli yazılmamış.
 
Çoklar tarafından sarihan ve manen gelen bir suale cevabdır.
 
(Şu cevabı vermek benim için hoş değil, arzu etmiyorum. Her şey’imi, Cenab-ı Hakk’ın tevekkülüne bağlamıştım. Fakat ben kendi halimde ve âlemimde rahat bırakılmadığım ve yüzümü dünyaya çevirdikleri için, Yeni Said değil, bilmecburiye Eski Said lisanıyla, şahsım için değil, belki dostlarımı ve Sözlerimi ehl-i dünyanın evham ve eziyetinden kurtarmak için; hakikat-ı hâli hem dostlarıma, hem ehl-i dünyaya ve ehl-i hükme beyan etmek için “Beş Nokta”yı beyan ediyorum.)
 
BİRİNCİ NOKTA: Denilmiş: “Ne için siyasetten çekildin? Hiç yanaşmıyorsun?”
 
Elcevab: Dokuz-on sene evveldeki Eski Said, bir mikdar siyasete girdi. Belki siyaset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhude yoruldu.. ve gördü ki; o yol meşkuk ve müşkilâtlı ve bana nisbeten fuzuliyane, hem en lüzumlu hizmete mani ve hatarlı bir yoldur. Çoğu yalancılık ve bilmeyerek ecnebi parmağına âlet olmak ihtimali var. Hem siyasete giren, ya muvafık olur veya muhalif olur. Eğer muvafık olsa; madem memur ve meb’us değilim, o halde siyasetçilik bana fuzulî ve malayani bir şeydir. Bana ihtiyaç yok ki, beyhude karışayım. Eğer muhalif siyasete girsem, ya fikirle veya kuvvetle karışacağım. Eğer fikirle olsa, bana ihtiyaç yok. Çünki mesail tavazzuh etmiş, herkes benim gibi bilir. Beyhude çene çalmak manasızdır. Eğer kuvvet ile ve hâdise çıkarmak ile muhalefet etsem, husulü meşkuk bir maksad için binler günaha girmek ihtimali var. Birinin yüzünden çoklar belaya düşer. Hem on ihtimalden bir-iki ihtimale binaen günahlara girmek, masumları günaha atmak; vicdanım kabul etmiyor diye Eski Said, sigara ile beraber gazeteleri ve siyaseti ve sohbet-i dünyeviye-i siyasiyeyi terketti. Buna kat’î şahid, o vakitten beri sekiz senedir bir tek gazete ne okudum ve ne dinledim. Okuduğumu ve dinlediğimi, biri çıksın söylesin. Halbuki sekiz sene evvel, günde belki sekiz gazete Eski Said okuyordu. Hem beş senedir bütün dikkat ile benim halime nezaret ediliyor. Siyasetvari bir tereşşuh gören söylesin. Halbuki benim gibi asabî ve اِنَّمَا الْحِيلَةُ فِى تَرْكِ الْحِيَلِ düsturuyla, en büyük hileyi hilesizlikte bulan pervasız, alâkasız bir insanın, değil sekiz sene, sekiz gün bir fikri gizli kalmaz. Siyasete iştihası ve arzusu olsaydı; tedkikata, taharriyata lüzum bırakmayarak top güllesi gibi sadâ verecekti.
 
İKİNCİ NOKTA: Yeni Said ne için bu kadar şiddetle siyasetten tecennüb ediyor?
 
Elcevab: Milyarlar seneden ziyade olan hayat-ı ebediyeye çalışmasını ve kazanmasını; meşkuk bir-iki sene hayat-ı dünyeviyeye lüzumsuz, fuzulî bir surette karışma ile feda etmemek için.. hem en mühim, en lüzumlu, en saf ve en hakikatlı olan hizmet-i iman ve Kur’an için şiddetle
[28.07.2023 20:47] Babam: Cehennem’i bildirir. Evet nasılki imanın mahiyeti eğer tecessüm etse, lezzetleriyle bir cennet-i hususiye şekline girebilir ve Cennet’ten bu noktadan gizli haber verir. Aynen öyle de: Risale-i Nur’da delilleriyle isbat ve baştaki mes’elelerde dahi işaret edilmiş ki; küfrün ve bilhâssa küfr-ü mutlakın ve nifakın ve irtidadın öyle karanlıklı ve dehşetli elemleri ve manevî azabları var.. eğer tecessüm etse, o mürted adama bir hususî cehennem olur. Ve büyük Cehennem’den bu cihette gizli haber verir. Ve bu fidanlık dünya mezraasındaki hakikatcikler âhirette sünbüller vermesi noktasından, bu zehirli çekirdek, o zakkum ağacına işaret eder. “Ben onun bir mâyesiyim.” der. “Ve beni kalbinde taşıyan bedbaht için o zakkum ağacının bir hususî nümunesi, benim meyvem olur.”
 
Madem küfür hadsiz hukuka bir tecavüzdür, elbette hadsiz bir cinayettir. Öyle ise hadsiz bir azaba müstehak eder. Madem bir dakika katl, onbeş sene cezada (sekiz milyona yakın dakikada) hapis azabını çekmesini adalet-i beşeriye kabul edip maslahata ve hukuk-u âmmeye muvafık görür. Elbette bir küfür bin katl kadar olması cihetiyle, bir dakika küfr-ü mutlak, sekiz milyara yakın dakikalarda azab çekmesi, o kanun-u adalete muvafık geliyor. Bir sene ömrünü o küfürde geçiren, iki trilyon sekizyüzseksen milyara yakın dakikada azaba müstehak ve خَالِدِينَ فِيهَا اَبَدًا sırrına mazhar olur. Her ne ise…
 
Kur’an-ı Hakîm’in Cennet ve Cehennem hakkındaki mu’cizane izahatı ve Kur’an’ın tefsiri ve ondan gelen Risale-i Nur’un Cennet ve Cehennem’in vücudlarına dair hüccetleri, daha başka beyana ihtiyaç bırakmamışlar.
 
وَيَتَفَكَّرُونَ فِى خَلْقِ السَّموَاتِ وَاْلاَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هذَا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
 
رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا ❊ اِنَّهَا سَاءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا ❊
 
gibi pek çok âyetlerin ve başta Resul-i Ekrem (A.S.M.) ve umum peygamberler ve ehl-i hakikatın, her vakit dualarında, en ziyade اَجِرْنَا مِنَ النَّارِ ❊ نَجِّنَا مِنَ النَّارِ ❊ خَلِّصْنَا مِنَ النَّارِ ve vahy ve şuhuda binaen onlarca kat’iyyet kesbeden Cehennem’den bizi hıfzeyle demeleri gösteriyor ki; nev’-i beşerin en büyük mes’elesi Cehennem’den kurtulmaktır. Ve kâinatın pekçok ehemmiyetli ve muazzam ve dehşetli bir hakikatı Cehennem’dir ki; bir kısım o ehl-i şuhud ve keşif ve tahkik onu müşahede eder. Ve bir kısmı tereşşuhatını ve gölgelerini görür, dehşetinden feryad ederler. “Bizi ondan kurtar” derler.
 
Evet bu kâinatta hayır-şer, lezzet-elem, ziya-zulmet, hararet-bürudet, güzellik-çirkinlik, hidayet-dalalet birbirine karşı gelmesi ve içine girmesi, pek büyük bir hikmet içindir. Çünki şer olmazsa, hayır bilinmez. Elem olmazsa, lezzet anlaşılmaz. Zulmetsiz ziya, ehemmiyeti olmaz. Soğukla, hararetin dereceleri tahakkuk eder. Çirkinlik ile, hüsnün tek bir hakikatı, bin hakikat ve binler çeşit hüsün mertebeleri vücud bulur. Cehennem’siz Cennet’in pek çok lezzetleri gizli kalır. Bunlara kıyasen, herşey bir cihette zıddıyla bilinebilir. Ve bir tek hakikatı, sünbül verip çok hakikatlar olur. Madem bu karışık mevcudat dâr-ı fâniden dâr-ı bekaya akıp gidiyor; elbette nasılki hayır, lezzet, ışık, güzellik, iman gibi şeyler Cennet’e akar. Öyle de şer, elem, karanlık, çirkinlik, küfür gibi zararlı maddeler Cehennem’e yağar. Ve bu mütemadiyen çalkanan kâinatın selleri o iki havuza girer, durur. Kerametli Yirmidokuzuncu Söz’ün âhirindeki remizli nüktelerine havale ederek kısa kesiyoruz.
 
Ey bu Medrese-i Yusufiyede benim ders arkadaşlarım! Bu dehşetli haps-i ebedîden kur
[28.07.2023 20:47] Babam: ve çok hazîn halette iken, iman ve Kur’andan gelen bir mededle فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّهُ لاَ اِلهَ اِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ âyeti imdadıma yetişti ve gayet emniyetli ve selâmetli bir gemi hükmüne geçti. Ruh, kemal-i emniyetle ve sürurla o âyetin içine girdi. Evet anladım ki; âyetin mana-yı sarihinden başka bir mana-yı işarîsi, beni teselli etti ki, sükûnet buldum ve sekinet verdi. Evet nasılki mana-yı sarihi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a der: “Eğer ehl-i dalalet arka verip senin şeriat ve sünnetinden i’raz edip Kur’anı dinlemeseler, merak etme! Ve de ki: Cenab-ı Hak bana kâfidir. Ona tevekkül ediyorum. Sizin yerlerinize ittiba edecekleri yetiştirir. Taht-ı saltanatı herşeyi muhittir. Ne âsiler, hududundan kaçabilirler ve ne de istimdad edenler mededsiz kalırlar!” Öyle de mana-yı işarîsiyle der ki: Ey insan ve ey insanın reisi ve mürşidi! Eğer bütün mevcudat seni bırakıp fena yolunda ademe giderse, eğer zîhayatlar senden müfarakat edip ölüm yolunda koşarsa, eğer insanlar seni terkedip mezaristana girerse, eğer ehl-i gaflet ve dalalet seni dinlemeyip zulümata düşerse, merak etme! De ki: Cenab-ı Hak bana kâfidir. Madem o var, herşey var. Ve o halde, o gidenler ademe gitmediler. Onun başka memleketine gidiyorlar. Ve onların bedeline o Arş-ı Azîm sahibi, nihayetsiz cünud u askerinden başkalarını gönderir. Ve mezaristana girenler mahvolmadılar, başka âleme gidiyorlar. Onların bedeline başka vazifedarları gönderir. Ve dalalete düşenlere bedel, tarîk-ı hakkı takib edecek muti’ kullarını gönderebilir. Madem öyledir, o herşeye bedeldir. Bütün eşya, bir tek teveccühüne bedel olamaz! der.
 
İşte şu mana-yı işarî vasıtasıyla; bana dehşet veren üç müdhiş cenaze, başka şekil aldılar. Yani: Hem Hakîm, hem Rahîm, hem Âdil, hem Kadîr bir Zât-ı Zülcelal’in taht-ı tedbir ve rububiyetinde ve hikmet ve rahmeti içinde hikmetnüma bir seyeran, ibretnüma bir cevelan, vazifedarane bir seyahat suretinde bir seyr ü seferdir, bir terhis ve tavziftir ki, böylece kâinat çalkalanıyor, gidiyor, geliyor!..
 
BEŞİNCİ NÜKTE: قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللّهُ âyet-i azîmesi, ittiba-ı Sünnet ne kadar mühim ve lâzım olduğunu pek kat’î bir surette ilân ediyor. Evet şu âyet-i kerime, kıyasat-ı mantıkıye içinde, kıyas-ı istisnaî kısmının en kuvvetli ve kat’î bir kıyasıdır. Şöyle ki: Nasıl mantıkça kıyas-ı istisnaî misali olarak deniliyor: “Eğer güneş çıksa, gündüz olacak.” Müsbet netice için denilir: “Güneş çıktı, öyle ise netice veriyor ki: Şimdi gündüzdür.” Menfî netice için deniliyor: “Gündüz yok, öyle ise netice veriyor ki: Güneş çıkmamış.” Mantıkça, bu müsbet ve menfî iki netice kat’îdirler. Aynen böyle de: Şu âyet-i kerime der ki: “Eğer Allah’a muhabbetiniz varsa, Habibullah’a ittiba edilecek. İttiba edilmezse, netice veriyor ki: Allah’a muhabbetiniz yoktur.” Muhabbetullah varsa, netice verir ki: Habibullah’ın Sünnet-i Seniyesine ittibaı intac eder.
 
Evet Cenab-ı Hakk’a iman eden, elbette ona itaat edecek. Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en müstakimi ve en kısası, bilâ-şübhe Habibullah’ın gösterdiği ve takib ettiği yoldur. Evet bu kâinatı bu derece in’amat ile dolduran Zât-ı Kerim-i Zülcemal, zîşuurlardan o nimetlere karşı şükür istemesi, zarurî ve bedihîdir. Hem bu kâinatı bu kadar mu’cizat-ı san’atla tezyin eden o Zât-ı Hakîm-i Zülcelal, elbette bilbedahe zîşuurlar içinde en mümtaz birisini kendine muhatab ve tercüman ve ibadına mübelliğ ve imam yapacaktır. Hem bu kâinatı hadd ü hesaba gelmez tecelliyat-ı cemal ve kemalâtına mazhar eden o Zât-ı Cemil-i Zülkemal, elbette
[28.07.2023 20:48] Babam: Ve keza insanın elindeki ihtiyar pek dardır. Havâssının en genişi hayal olduğu halde, o hayal akıl ve aklın semerelerini ihata edemez. Bunları, bu kadar büyük iken, nasıl daire-i ihtiyarına idhal edip, onlarla iftihar ediyorsun?
 
Ve keza şuurî olmaksızın, senin lehine ve aleyhine çok fiiller cereyan etmektedir. O fiiller şuurî oldukları halde, şuurun taalluk etmediğinden sabit olur ki, o fiillerin fâili bir Sâni’-i Zîşuur’dur. Ne sen fâilsin ve ne senin esbabın… Binaenaleyh mâlikiyet davasından vazgeç. Kendini mehasin ve kemalâta masdar olduğunu zannetme. Ve kat’iyyen bil ki, senden sana yalnız noksan ve kusur vardır. Çünki sû’-i ihtiyarınla, sana verilen kemalâtı bile tağyir ediyorsun. Senin hanen hükmünde bulunan cesedin bile emanettir. Mehasinin hep mevhubedir; seyyiatın meksûbedir. Binaenaleyh لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللّهِ de.
 
Üçüncü Hastalık: “Gurur”dur.
 
Evet gurur ile insan maddî ve manevî kemalât ve mehasinden mahrum kalır. Eğer gurur saikasıyla başkaların
[28.07.2023 20:48] Babam: Biz de, bütün kuvvetimizle bunu tasdik ediyoruz. Çünki bunu kendimizde ve gördüğümüz dostlarımızda tecrübelerle müşahede ettik. Hattâ çokları meraklarından, cemaati belki de namazı terkeder derecede ifratla, tam namaz vaktinde konuşan radyoyu dinliyor. Mimsiz medeniyetin sefahet ve dalalet ve İslâm’a ettiği ihanet cezası olarak mütemadiyen başına gelen tokatlara ve boğuşmalarına ve geniş siyaset dairelerine alâkadarane dikkat etmekle; ve nefesi zehirli ve başı sarhoş şahıslardan radyoda ders almak, kudsî ve mühim vazifelerine de tam zarar ediyorlar.
 
Risale-i Nur şakirdlerinden
 
Emin, Feyzi
 
* * *
 
(Ahmed Nazif’in bir fıkrasıdır)
 
Kıymetli Üstadım!
 
Yüksek şahsiyetinizin aczi ve fakrı içinde inayet-i Rabbaniye ve rahmet-i İlahiye ile Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın i’cazlarını güneşin parlak ve keskin
[28.07.2023 20:49] Babam: نَهْتَدِىَ لَوْلاَ اَنْ هَدَينَا اللّهُ لَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ
 
اَللّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ مِنَ اْلاَزَلِ اِلَى اْلاَبَدِ عَدَدَ مَا فِى عِلْمِ اللّهِ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ وَ سَلِّمْ
 
Hulusi
 
* * *
 
(Sabri’nin Yirmibirinci ve Yirmiikinci Sözler’i yazdığı vakit yazdığı mektubun bir fıkrasıdır)
Bil’umum Risalât-ül Envâr her biri ayrı ayrı mevzularda, hadd ü hesaba gelmeyen müşkilleri halletmeleriyle beraber bendeniz şöyle tasavvur ediyorum ki: Nur deryasından nûş etmek isteyen bir kimse, Birinci ve Yirmibirinci ve Yirmiikinci Sözleri alsa, diğerlerine eli yetişmezse dahi maraz-ı kalbîyi def’ u ref’e, ruhu tenvir u tesrire kâfi bulunduğu meşhud ve müsellemdir. Zira Birinci Söz tevhid miftahıdır. Yirmibir’in birinci şıkkı da mirkat-ı Cennet’tir. İkinci şıkkı da emraz-ı kalbiyenin tedavisi için nazirsiz bir şifahane-i eczadır. İksir ilâçlarıyla bilâ-istisna herkeste bulunan vesvese marazını tedavi ve kal’ eder. Kalb ve ruhta Kur’an-ı Hakîm’in ebedî ve nâmütenahî füyuzat ve envârından gelen ravzât-ı inşirahiyeyi küşad ile saadet-i ebediyeye îsal edecek bir râh-ı necat ve selâmettir. Yirmiiki ise; Bürhanlarıyla, Lem’alarıyla insan olanın akaid-i diniyesini tahkim ve tarsine emsalsiz bir rehber bulunduğunu arzederim efendim.
 
Sabri
 
* * *
 
(Şu fıkra Hüsrev’in mektubundandır)
Sevgili ve Muhterem Üstadım,
 
Sözlerinizin (yani Risalelerinizin) her biri birer derya-yı azîmdir. Sözlerinizden pek çok feyz alıyorum. O kadar ki, okudukça tekrar etmeyi istiyorum. Ve tekrarında duyduğum İlahî bir zevki tarif edemeyeceğim. Bugün Sözlerinizden değil hepsini, bir tanesini alan insaf ile okursa, hakkı teslime ve münkir ise gittiği yolu terke, fâsık ise tövbeye mecbur olacağına kat’iyyen ümidvarım.
 
Hüsrev
 
* * *
 
(Şu fıkra Re’fet Bey’in mektubudur)
Sözleriniz mürşidane ve çok yüksek olduğundan gayet dikkatli ve tahlil ederek okunmak îcab ediyor. Serdeylediğiniz delail-i akliye ve mantıkıye o kadar tatlı ve hayretbahştır ki; İnsan okudukça okuyor ve nâmütenahî bir zevk-i manevî hissederek hiç elinden bırakmak istemiyor. Bu sebeble bir defa okumak kâfi değil. Hepsi yanında bulunup daima okumalıdır.
 
Re’fet
 
* * *
 
(Şu fıkra dahi Sabri Efendi’nin mektubudur)
Üstadım Efendim
[28.07.2023 20:50] Babam: Evet sevgili üstadımız! Biz kendimize bakıyoruz, Risale-i Nur’a muhatab olamıyoruz. Buna rağmen, ihtiyaç şiddetlendikçe, Hâlık-ı Rahîm’in merhametli tecellilerini müşahede ediyoruz. Kalb-i üstad parlak bir âyine, bir mazhar, bir ma’kes.. lisan-ı üstad âlî bir mübelliğ, bir muallim, bir mürşid.. hâl-i üstad tecessüm etmiş en güzel bir örnek, bir nümune, bir misal oluyor. Tavaif-i beşerin ihtiyaçları yazılıyor, gösteriliyor. İşte yedi seneden beri ateş püsküren zalim beşerin hâli, bugün daha çok ızdırablı bir hale girmiş bulunuyor. Her bir zîidrak, acaba yarın ne olacak düşüncesiyle kulaklarını radyoların ağızlarına koymuşlar, mütehayyir duruyorlar. Şarkta Japonların mağlub olmasıyla, dünyanın salah-u selâmete ve emn ü emana kavuşması beklenirken; deccalane bir hareket şimalde kendini gösterdiği görülüyor. Şu vaziyet herkesi heyecana, endişeye sevkediyor. İstikbalin zulmetlere gittiği zannıyla, merakla radyoları takibe koşturuyor. Lillahilhamd Risale-i Nur’un âlî beyanatı, her ihtiyaçlı zamanlarımızda ihtiyacımıza koşuyor. En yüksek, en belig beyanatıyla ruhlarımızı teskin ediyor, hakikî dersleriyle kalblerimizi tatmin ediyor.
 
İşte, bu günde meydana çıkan bu dehşetli cereyanı, ancak ve ancak Hristiyanlık âleminin Müslümanlıkla ittihadı; yani İncil, Kur’an ile ittihad ederek ve Kur’ana tâbi’ olması neticesi elde edilecek semavî bir kuvvetle mağlub edileceği iş’ar buyuruluyor ki, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın da vüruduna intizar etmek zamanının geldiğini mana-yı işarî ile ihtar ediyor. Mesmuata göre; bugünkü Amerika, aktar-ı âleme tedkikat için gönderdiği dört heyetten birisini, bugünkü beşeriyetin saadetini temin edecek sâlim bir din taharrisine memur etmiştir. Bu ise, müceddidliğini mahkeme lisanıyla her tarafa ilân eden Risale-i Nur, bu muzdarib, perişan beşeriyetin en büyük bir saadeti olacağına imanımız pek kuvvetlidir.
 
Sevgili üstadımız başımızda ve en âlî hakikatları taşıyan ve Kur’anın en yüksek ve mübarek tefsiri bulunan Risale-i Nur elimizde oldukça, sevinçlerimiz hadd ü hududa alınmaz.
 
İşte bu hakikatların herbir cüz’ü, saha-i faaliyete çıksa, her tarafta merakla, zevkle kendini okutturuyor. Buna bâriz deliller pek çok var. Hususuyla, inkâr-ı haşr mefkûresini mağlub eden Onuncu Söz matbu’ nüshaları; ve bilhâssa gizli tab’edildiği halde kendini serbest okutan ve takviye-i imanda pek yüksek hârikaları taşıyan Âyet-ül Kübra risaleleri; ve inkâr-ı uluhiyet mefkûresini zîr ü zeber eden
[28.07.2023 20:50] Babam: i Hakîm’in kâinat denilen büyük bir saati vardır. Bu saatin milleri, feleklerin çeşit çeşit deveranından ibarettir. İşte bu deveranlar; günleri, seneleri, ömr-ü beşeri, dünyanın beka müddetini gösteriyorlar.
 
Binaenaleyh her geceden sonra sabahın, her kıştan sonra baharın gelmesi gibi, haşrin sabahı, o büyük saatten doğacağına delil ve işarettir.
 
Sual: Kâinatta görünen şu nev’î kıyametlerde eşya aynıyla iade edilmiyor. Halbuki büyük kıyamette neden ecsam aynıyla iade edilir?
 
Elcevab: İnsanın bir ferdi, başka mahlukatın bir nev’i gibidir. Zira insandaki o nur-u fikir, emellerine, ruhuna öyle bir inkişaf, öyle bir inbisat vermiştir ki, bütün zamanları yutsa doymaz. Zira ondaki o yüksek fikir, insanın mahiyetini ulvî, kıymetini umumî, nazarını küllî, kemalini gayr-ı mahsur, lezzet ve elemini daimî kılmıştır. Başka nev’lerin ferdleri ise, böyle değildir. Onların mahiyetleri cüz’î, kıymetleri şahsî, nazarları mahdud, kemalleri mahsur, lezzet ve elemleri ânîdir. Bundan anlaşılıyor ki, insanın bir ferdi, sair mahlukatın bir nev’i hükmündedir. Binaenaleyh, o nev’lerde görünen şu kıyametlerin ve haşir ve neşirlerin keyfiyetleri nasılsa, efrad-ı insaniye de öyledir.
 
Altıncı Bürhan: Saadet-i ebediyeye işaret eden bürhanlardan biri de, insandaki gayr-ı mütenahî istidadlardır. Evet Cenab-ı Hak tarafından mükerrem kılınan insanın cevher-i ruhunda ekilen ve rakamlara sığmayan istidadlar var. Bu istidadların altında, hesaba gelmeyen kabiliyetler var. Ve bunlardan neş’et eden hadde gelmeyen meyiller var. Ve bunlardan husule gelen gayr-ı mütenahî efkâr ve tasavvurat var. İşte bunların herbirisi haşr-i cismanînin arkasındaki saadet-i ebediyeye, şehadet parmaklarını uzatarak gösteriyorlar.
 
Yedinci Bürhan: Evet Rahman ve Rahîm olan Sâni’-i Hakîm’in rahmeti, rahmetlerin en büyüğü olan saadet-i ebediyenin geleceğini tebşir ediyor. Zira rahmet, ancak saadet-i ebediye ile rahmet olur. Ve nimet, ancak o saadet ile nimet olur. Evet bütün nimetleri nıkmetlere çeviren ebedî ayrılmaktan doğan ve umumî matemlerden yükselen o belalardan, kâinatı bilhâssa şuurlu olan mahlukatı kurtaran şey, saadet-i ebediyenin gelmesidir. Çünki bütün nimetlerin, rahatların, lezzetlerin ruhu olan saadet-i ebediye gelmezse, umum kâinatın şehadetiyle sabit olan ve güneş gibi parlayan
[28.07.2023 20:51] Babam: وإن شككت فيما أقول فيه، انظر إلى الفرائد الساقطة من فيه...
 
ويحق أن يقال في تأليفه:
 
بديع النسج والاسداء إنشا ❊ من التعييب والتّعْيير حاشا
 
كتابًا باللآلي قد توشا ❊ أناسي النصوص قد تحشّا
 
مريء الصدق والحق المبين ❊ ويومي للكنوز تحت غين
 
ولذي الدين والأحباب زين ❊ كما للقالي والحساد شين
 
يمزق عن وجوه الحق مينا ❊ يعمّى لذوي الالحاد عينًا
 
محك للنحول من نقول ❊ وقيد للعقول من فحول
 
جدير بالتقلّد في نحور ❊ محافظة الحدود والثغور
 
خليق بالتقلد في العناق ❊ لضرب الفرق في رأس النفاق
 
على الطرف متى يُسطر سُطُر ❊ ه لا يغشاه طول الدهر عور
 
على القلب بان تكتب أحرى ❊ وأن تجعل مكان الحبر تبرًا
 
صغير الجرم تبرى المثال ❊ كمرقاةٍ الى أوج الكمال
 
كثير الرموز والمعنى دقيق ❊ وعن دركه ذو الطعن سحيق
 
هلال الشكّ معناه فحدد ❊ بكحل ضدّه العين فراود
 
وإني لا يكون ذا كذا كا ❊ ويختصم بكتفيه السماكا
[28.07.2023 20:51] Babam: şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyasından ihtifa etmiş olan Kadîr-i Zülcelal! Ey Kādir-i Mutlak! Kur’an-ı Hakîminin dersiyle ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın talimiyle anladım: Nasılki gökler, yıldızlar, senin mevcudiyetine ve vahdetine şehadet ederler.. öyle de; cevv-i sema bulutlarıyla ve şimşekleri ve ra’dları ve rüzgârları ve yağmurlarıyla, senin vücub-u vücuduna ve vahdetine şehadet ederler.
 
Evet camid, şuursuz bulut, âb-ı hayat olan yağmuru, muhtaç olan zîhayatların imdadına göndermesi, ancak senin rahmetin ve hikmetin iledir. Karışık tesadüf karışamaz. Hem elektriğin en büyüğü bulunan ve fevaid-i tenviriyesine işaret ederek ondan istifadeye teşvik eden şimşek ise, senin fezadaki kudretini güzelce tenvir eder. Hem yağmurun gelmesini müjdeleyen ve koca fezayı konuşturan ve tesbihatının gürültüsüyle gökleri çınlatan ra’dat dahi, lisan-ı kal ile konuşarak seni takdis edip, rububiyetine şehadet eder. Hem zîhayatların yaşamasına en lüzumlu rızkı ve istifadece en kolayı ve nefesleri vermek, nüfusları rahatlandırmak gibi çok vazifeler ile tavzif edilen rüzgârlar dahi; cevvi âdeta bir hikmete binaen “levh-i mahv ve isbat” ve “yazar, ifade eder, sonra bozar tahtası” suretine çevirmekle, senin faaliyet-i kudretine işaret ve senin vücuduna şehadet ettiği gibi, senin merhametinle bulutlardan sağıp zîhayatlara gönderilen rahmet dahi; mevzun, muntazam katreleri kelimeleriyle, senin vüs’at-i rahmetine ve geniş şefkatine şehadet eder.
 
Ey Mutasarrıf-ı Fa’al ve ey Feyyaz-ı Müteâl! Senin vücub-u vücuduna şehadet eden bulut, berk, ra’d, rüzgâr, yağmur; birer birer şehadet ettikleri gibi; heyet-i mecmuasıyla keyfiyetçe birbirinden uzak, mahiyetçe birbirine muhalif olmakla beraber, birlik, beraberlik, birbiri içine girmek ve birbirinin vazifesine yardım etmek haysiyetiyle, senin vahdetine ve birliğine gayet kuvvetli işaret ederler. Hem koca fezayı mahşer-i acaib yapan ve bazı günlerde birkaç defa doldurup boşaltan rububiyetinin haşmetine ve o geniş cevvi, yazar değiştirir bir levha gibi ve sıkar ve onunla zemin bahçesini sulattırır bir sünger gibi tasarruf eden kudretinin azametine ve herbir şeye şümulüne şehadet ettikleri gibi; umum zemine ve bütün mahlukatına cevv perdesi altında bakan ve idare eden rahmetinin ve hâkimiyetinin hadsiz genişliklerine ve herşeye yetişmelerine delalet eder. Hem fezadaki hava, o kadar hakîmane vazifelerde istihdam ve bulut ve yağmur, o kadar alîmane faidelerde istimal olunur ki; herşeye ihata eden bir ilim ve herşeye şamil bir hikmet olmazsa, o istimal, o istihdam olamaz.
 
Ey Fa’alün Limâ Yürîd! Cevv-i fezadaki faaliyetinle her vakit bir nümune-i haşir ve kıyamet göstermek, bir saatte yazı kışa ve kışı yaza döndürmek, bir âlem getirmek, bir âlem gayba göndermek misillü şuunatta bulunan kudretin; dünyayı âhirete çevirecek ve âhirette şuunat-ı sermediyeyi gösterecek işaretini veriyor.
 
Ey Kadîr-i Zülcelal! Cevv-i fezadaki hava, bulut ve yağmur, berk ve ra’d; senin mülkünde, senin emrin ve havlin ile, senin kuvvet ve kudretinle müsahhar ve vazifedardırlar. Mahiyetçe birbirinden uzak olan bu feza mahlukatı, gayet sür’atli ve âni emirlere ve çabuk ve acele kumandalara itaat ettiren âmir ve hâkimlerini takdis ederek, rahmetini medh ü sena ederler.
 
Ey Arz ve Semavatın Hâlık-ı Zülcelali! Senin Kur’an-ı Hakîminin talimiyle ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın dersiyle iman ettim ve bildim ki: Nasıl semavat yıldızlarıyla ve cevv-i feza müştemilatıyla senin vücub-u vücuduna ve senin birliğine ve vahdetine şehadet ediyorlar. Öyle de: Arz bütün mahlukatıyla ve ahvaliyle senin mevcudiyetine ve vahdetine, mevcudatı adedince şehadetler ve işaretler eder.
 
Evet zeminde hiçbir tahavvül ve ağaç ve hayvanlarında her senede urbasını değiştirmek gibi hiçbir tebeddül -cüz’î olsun, küllî olsun- yoktur ki; intizamıyla, s
[28.07.2023 20:51] Babam: Bedîüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Van’daki Horhor Medresesi’nin bahçesinden Van Kal’ası ve mağaraların görünüşü.)
 
İngiliz Meclis-i Meb’usanında Müstemlekât Nâzırı, elinde Kur’an-ı Kerim’i göstererek söylediği bir nutukta:
 
Bu Kur’an, İslâmların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur’anı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur’andan soğutmalıyız, diye hitabede bulunmuş.
 
İşte bu müdhiş haber, onda tarifin fevkinde bir tesir uyandırmıştı. İstidadı şimşek gibi alevli, duyguları ve bütün letaifi uyanık ve ilim, irfan, ihlas, cesaret ve şecaat gibi hârika inayet ve seciyelere mazhar olan Bedîüzzaman’ın, bu havadis üzerine: “Kur’anın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya isbat edeceğim ve göstereceğim!” diye kuvvetli bir niyet ruhunda uyanır ve bu saikle çalışır. 10(Haşiye)
 
Bedîüzzaman Şarkî Anadolu’da “Medresetüzzehra” namında bir dârülfünun açmak, ya Van’da veyahut da Diyarbakır’da dârülfünun derecesinde bir medrese tesisine çalışmak için İstanbul’a geldi. İstanbul’a gelişini bir muharrir şöyle tasvir etmişti: “Şarkın yalçın kayalıklarından, bir ateşpare-i zekâ, İstanbul âfâkında tulû’ etti.”
 
İstanbul’a gelmeden evvel bir gün Tahir Paşa:
 
-Şark ülemasını ilzam ediyorsun, fakat İstanbul’a gidip o denizdeki büyük balıklara da meydan okuyabilecek misin? demişti.
 
 
(Resim: İstanbul'daki Şekerci Hacı)
 
İstanbul’a gelir gelmez ülemayı münazaraya davet etti. Bunun üzerine İstanbul’daki meşhur âlimler grup grup ziyarete gelip sualler soruyorlar ve o hepsinin de cevablarını sahih olarak veriyordu. Bundan maksadı, Şarkî Anadolu’daki ilm ü irfan faaliyetine nazar-ı dikkati celbetmekti. Yoksa Molla Said, kat’iyyen hodfüruşluğu sevmezdi. Her türlü gösteriş ve alayişten müberra olarak hareket ederdi. İlim, cesaret, hâfıza ve zekâ itibariyle pek hârika idi. Aynı derecede belki daha ziyade olarak hâlis ve muhlis idi. Tasannu ve tekellüften kat’iyyen hoşlanmazdı. İstanbul’daki ikametgâhının kapısında şöyle bir levha asılı idi: “Burada her müşkil halledilir, her suale cevab verilir, fakat sual sorulmaz.”
 
11(Haşiye).
 
İstanbul’da grup grup gelen ülemanın suallerini cevablandırıyordu. Genç yaşında böyle bilâ-istisna bütün suallere cevab vermesi ve gayet mukni’ ve belig ifade ve hârika hal ve tavırlarıyla, ehl-i ilmi hayranlıkla takdire sevkediyordu. Ve “Bedîüzzaman” ünvanına bihakkın lâyık görüyorlar ve bu fevkalâde zâtı, bir “nadire-i hilkat” olarak tavsif ediyorlardı.
 
Hattâ bu zamanlarda Mısır Câmi-ül Ezher Üniversitesi reislerinden meşhur Şeyh Bahit Efendi İstanbul’a bir seyahat için geldiğinde; Kürdistan’ın sarp, yalçın kayaları arasından gelerek İstanbul’da bulunan Bedîüzzaman Said Nursî’yi ilzam edemeyen İstanbul üleması, Şeyh Bahit’ten bu genç hocanın ilzam edilmesini isterler. Şeyh Bahit de bu teklifi kabul ederek bir münazara zemini arar. Ve bir namaz vakti Ayasofya Câmiinden çıkıp
[28.07.2023 20:52] Babam: Bin üçyüz yirmiyedi (1327) rumi senesi Atabey’de sünnet ve hıfz cem’iyetlerinden birinde müşarün’ileyh Osman-ı Hâlidî Hazretlerinin evlâdlarından sonuncusu Ahmed Efendi merhumdan, “Müceddid, müceddid diyorsunuz, nerede ve kimdir?” îrad olunan suale cevaben: “Evet, şimdi mevcuddur ve hem otuz beş yaşlarındadır.” demiştir.
 
Sâniyen: Isparta’nın Yenice Mahallesinden ve kardeşlerimizden Nuri tarafından merhum mumaileyh Ahmed Efendi’den “Pederiniz, benim evlâdımdan birisi o müceddidle mükâleme ve musafahada olacaktır demiş, nasıldır?” diye sorulmuş. Cevaben Ahmed Efendi merhumun “Evet doğrudur, ben onunla görüştüm.” cevabında bulunması, işbu keşfiyat ve beyanata medar olmuştur. Müşarün’ileyh Osman-ı Hâlidî Hazretlerinin müstesna tesbihat ve tahmidatının biri وَ اَنْ لَيْسَ لِْلاِنْسَانِ اِلاَّ مَا سَعىَ âyet-i kerimesinin fazl-u tevfikine sığınarak Isparta’nın cenubunda, dağda Sidre nam mevkide erbaîn eyyam-ı mübarekesini tes’id ve hasr-ı tesbihata niyetle kırk günlük iaşeye tahsis ettiği ki, herbir gün için elli dirhem mikdarında bir bezdirme ekmeğinden kırk tane olan bir tahsisatı bir-iki günde yer ve kırk günde daha yemek yemeden o mevki-i mahsusada imrar-ı evkat ve tesbihatta
[28.07.2023 20:53] Babam: yirmiyedi (1327) rumi senesi Atabey’de sünnet ve hıfz

FATF Başkanı Kumar: "Türkiye, kara para aklama ve terörün finansmanıyla mücadelede önemli adımlar attı"

Türkiye'nin Almanya'ya kiraz ihracatı "EURO 2024" ile 5'e katlandı

EPDK, elektrik tarifelerinde fiyat artışına gidildiğini duyurdu

TCMB’den TL ticari kredilerde sağlıklı fiyat oluşumunu destekleyecek adım

Ticaret Bakanı Bolat: Gri listeden çıkarılmış olmak uyguladığımız politikaların başarılı olduğunun göstergelerinden biri

Trafiğe kayıtlı motosiklet sayısı 5,5 milyonu geçti

Türkiye gri listeden çıkarıldı

Dünya Bankası enerji verimliliğini hızlandırmaya yönelik bölgesel girişim başlattı

TCMB ekonomistlerinin sektörel enflasyon beklentilerini değerlendirdiği blog yazısı yayınlandı

Yetki belgesiz emlak işletmelerine 29,2 milyon lira ceza uygulandı

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 38 33 2 3 66 102
2.Fenerbahçe 38 31 1 6 68 99
3.Trabzonspor 38 21 13 4 19 67
4.İstanbul Başakşehir 38 18 13 7 14 61
5.Kasımpaşa 38 16 14 8 -3 56
6.Beşiktaş 38 16 14 8 5 56
7.Sivasspor 38 14 12 12 -7 54
8.Alanyaspor 38 12 10 16 3 52
9.Rizespor 38 14 16 8 -10 50
10.Antalyaspor 38 12 13 13 -5 49
11.Gazişehir Gaziantep 38 12 18 8 -7 44
12.Adana Demirspor 38 10 14 14 -7 44
13.Samsunspor 38 11 17 10 -10 43
14.Kayserispor 38 11 15 12 -13 42
15.Hatayspor 38 9 15 14 -7 41
16.Konyaspor 38 9 15 14 -13 41
17.Ankaragücü 38 8 14 16 -6 40
18.Fatih Karagümrük 38 10 18 10 -3 40
19.Pendikspor 38 9 19 10 -31 37
20.İstanbulspor 38 4 27 7 -53 16