AHMET YILMAZ


Ateistler, Neden Ateist?

Ateistler, Neden Ateist?


Ateistler, Neden Ateist?
               Kelimenin terim anlamını biliyorsunuzdur. Ateistler; Tanrı’nın olmadığını iddia edenler diye bilinir. Doğrudur efendim. Onlar inkârcılardır. Peki, neden inkâr ederler? Kimdir bunlar? Hayat tarzları nasıldır?
Her şeyden önce biz lisân- hâlimizle hak, doğru ve güzel olan dinimizi yaşamakla mükellefiz. İnsanlar cüz’î iradelerini / tercihlerini haktan yana kullandıktan sonra hidâyeti Cenâb-ı Allah yaratır. Tanıdığım ateistler var, çeşitli ateist forumlarında bulundum, yazdım, okudum. Hep aynı kargaşanın içerisindeler. Bir boşluktalar. Ama yine de o boşluğu dolduracak bir şeyler yapmaktan çekiniyorlar. Tabii ateistlerin tamamını aynı kefeye koymak haksızlık olur. Bazıları felsefî tartışmalara çok fazla kafa yormuşlar, hatta intihara kadar gitmişlerdir. Fakat çoğu, İslâm düşüncesindeki “İsbât-ı vâcib” yani Yüce Allah’ın varlığını kanıtlama delillerini yeterince anlamadıkları için ateist olmuşlardır. [Konuyla ilgili geniş bilgi için bk. H. Ömer Özsunar, ALLAH İNANCI VE DİNSİZ FELSEFÎ GÖRÜŞLER.]
Onlar da aslında biliyorlar Allah’ın olduğunu; her insan evrene bakarak kalbinde bunu hissedebilir. Maalesef insanlar rahat içindeyken nefislerine uyup inkâr edebiliyorlar, Allah yokmuş gibi yaşayabiliyorlar, fakat başları sıkışınca, ölümle burun buruna gelince vicdanlarının derinliklerindeki inanç ortaya çıkar, bir anda “Allah” derler. İnkârın çok çeşitli sebepleri olabilir. Mesela bazı kişiler işledikleri günahların cezasından korktukları için keşke Tanrı olmasaydı ya da Tanrı olmasaydı günahları serbestçe işleyebilirdik diye düşünürler. Onlar şunu isterler: Tanrı, biramı yudumlamama izin verecekse, zina yapmama müsaade edecekse, tamam kabul ediyorum O’nun varlığını. Allah’a şart koşuyorlar yani. Aslında diyorlar ki: Sen bunu bunu yap, bana yasak koyma, ben de senin varlığını tanıyayım. Akıllarınca işledikleri günahların cezasından kurtulmak için kalplerine gelen küçük bir şüpheyi büyütüp, ciddi bir şekilde araştırmayarak inkâra gidiyorlar. Tanrı olmazsa her an kendini gören bir melek inancı olmayacak, cehennem olmayacak, işledikleri günahlar da cezasız kalmış olacak, böylece serbest özgür bir dünya hayatı yaşayacak, her şey mubah olacak değil mi? Halbuki İnkârda 1 fayda varsa İnançsızlığın getireceği maddi manevi binlerce zarar var, buhranlar var. Tabii ki biz de insanız günah işleriz, ama karşılığını bulacağımızı da biliriz, Tövbe etmesini de.
Türkiye’deki ve Dünya’daki ateistlere baktığımız zaman sürekli olarak İslâm’a karışırlar. Neden peki diğer ilâhi dinlere pek karışmazlar? Çünkü, ateizme en ikna edici mantıklı cevapları her zaman İslâm vermiştir; İslâm âlimleri vaaz, sohbet ve eserlerinde devamlı Tevhidi yani Yüce Allah’ın varlık ve birliğini vurgulamış, küfür ve şirkin çirkin iç yüzünü ve onların mantıksızlığını göstermişlerdir.
Bir de onların şöyle bir savunmaları vardır; Sizin Tanrı’nız neden hep ceza vereceğim diyerek insanları korkutur? Hayır arkadaşım, bu yanlış. Allah, cezadan çok ödüller sunar bizlere. Şunu şunu yap der, mükâfatın şu şu olacak der.
Mesela senin bir çocuğun var. Herkes çocuğunu çok sever değil mi? Ona öğütler verir, kötülüklerden korumak ister, hep iyiye ve doğruya yönlendirmek ister. Benim kardeşim var, ilkokul 1. sınıfta. Ona günlük yazdırıyorum. Zorla yazıyor yani, ama yazdığında şunu diyorum: Sana çikolata alacağım, bilgisayarla 2 saat kadar oynamana izin vereceğim, vb. Ama yapmazsan işte bunlardan mahrum kalacağın gibi, bugün televizyon izlemeyeceksin gibi küçük yaptırımlar uyguluyorum. İşte böyle ödüllendirme ve ceza dengesiyle sıkmadan, onu eğitip kâmil / mükemmel bir insan olmaya yönlendiriyorum, hayata hazırlıyorum.
Allah’ın şefkati, mahlûkātının yani yarattıklarının şefkatinden kat kat üstündür. Bu üstünlük sonucunda, vereceği ceza 1 ise, ödülleri kat be kat fazladır. O, bizim kötülüğümüzü istemez, hep faydalı, iyi ve güzel şeylere teşvik eder, yönlendirir; kötülüklerden sakındırır, nehyeder..
Peygamberler ve Kitaplar gönderilmesinin en önemli hikmeti / gayesi budur zaten. 1
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                
 Burada size Tevhidi yani Yüce Allah’ın varlık ve birliğini anlatan yaşanmış bir hikâye anlatacağım. Biraz uzun olabilir ama sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim:
Beyaz eşya pazarlamacısı kamyondan iner. Beyaz eşya satan dükkâna girer. Dükkânda dini bir konuda sohbet yapılmaktadır. Sohbet satıcının da dikkatini çekti ve kafasını uzatarak şöyle dedi:
– Merhaba, ben ateistim, sizinle dini konularda tartışabiliriz, dedi. Dükkânda bulunanlardan biri olan Necmi Abi:
– Hoş geldin Ateist kardeş, dedi. – Hoş bulduk efendim.
– Buyur gel oturalım, sohbet edelim. Ateist de oturur ve sohbet başlar.
– İsminiz nedir ateist kardeş? – Yıldırım.
– Merhaba Yıldırım, memnun oldum. Benim adım da Necmi.
– Sağ ol. – Sen akıllı, zeki birine benziyorsun, dedi Necmi Abi.
– Nerden bildin? Diye sordu Yıldırım. (Necmi abi baştan yağlama yapıyor ki kapı sonra gıcırdamasın.)
– Pazarlama müdürüsünüz, aptal adamı müdür yapmazlar. Oradan anladım, dedi.
– Teşekkür ederim.
– O yüzden sen ateist olamazsın. Ateistler Cenâb-ı Allah’ın verdiği aklı mantığı yeterince kullanmazlar. Çünkü şu kâinata baktığımızda her şey Allah’ın varlığını ve birliğini bize gösteriyor, bildiriyor dedi.
Yıldırım sessiz, beklemede.. Necmi abi cebinden gözlüğünü çıkardı. – Yıldırımcığım madem sohbet edicez, sevdim seni.
– Ben de sizi sevdim, severim konuşkan insanları, dedi Yıldırım.
Necmi abi gözlüğü göstererek: – Buna ne dersiniz Yıldırımcığım? – Gözlük deriz, dedi. – Biz de gözlük deriz.
Cebinden kalem çıkartıp: – Buna ne dersiniz?
– Kalem deriz, dedi. – Biz de kalem deriz, dedi Necmi abi.
Bu arada dükkân sahibi bir tepsi şeftali ortaya koydu sohbet esnasında afiyetle yensin diye. Necmi abi bir şeftaliyi eline alarak:
– Peki buna ne dersiniz Yıldırımcığım? dedi. – Şeftali deriz, dedi.
– Bak işte biz de şeftali diyoruz. Demek ki temel kavramlarda görüş ayrılığımız yok. Şimdi sen buna şeftali desen, ben patates desem, diğerine kalem desen, ben de baston desem, herhalde bu adamla sohbet edilmez deyip kalkıp giderdin. Demek ki mevcut var olan şeylere baktığımızda aynı şeyleri görebiliyoruz. Şimdi biz bu şeftaliyi nerden aldık Yıldırımcığım? – Manavdan, dedi.
– Hayır öyle değil. Yani denizden mi çıkardık, topraktan mı çıkardık, yoksa ağaçtan mı topladık? – Ağaçtan dedi. – Peki bu ağacın aslı nedir? – Nasıl yani? diye sordu Yıldırım.
– Yani bu ağaç aslında bir odun değil mi? – Evet doğru, biz ağaç diyoruz ama aslı odun.
– Peki bu odun şeftali yapmayı öğrenmek için okula gitti mi? Kursa gitti mi?
– Gitmez tabii ki, dedi.
– Aklı var mıdır bu odunun? Yani düşünüp desin ki: Yahu ben bu insanlara şeftali yapayım da âfiyetle yesinler. Yıldırım düşündü: – Aklı yok, dedi. Okula da gitmedi.
– Yani Yıldırımcığım, bu odun öyle bir şey üretiyor ki tadı, rengi, kokusu hoşumuza gidiyor, içindeki vitamin vücudumuzu besliyor.
– Yıldırımcığım bu şeftaliyi bize bizi tanıyan biri mi verebilir, yoksa bu odun mu verebilir? 2
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             
 Yıldırım dondu kaldı. Durdu, düşündü:
– Sen, dedi. Bir deryâsın. Necmi abi gülümseyerek:
– Ben deryâ değilim, esas deryâ olan bizim OKUDUĞUMUZ KUR’ÂN TEFSİRİ KİTAPLARIDIR.
İşte Yıldırımcığım; Bizi tanıyan, seven, acıyan ve neyden hoşlandığımızı bilen bir Rabbimiz var. O şeftaliye kokuyu veren kim ise, burnumuza da o kokuyu alma kabiliyeti veren odur. Tadını veren, dilimize tat alma kabiliyeti vermiş. İşte O, bizim Rabbimizdir, Allah’ımızdır.
Necmi abi devam ederek:
– Mesela dedi ineğin süt vermesi! İnek bizi tanımaz. Arının bal vermesi! Arı bizi tanımaz.
Şimdi biz bilim adamlarını toplayıp desek ki: Ey profesörler, bu arılar var ya çok terbiyesiz şeyler, biz balını almaya gidince bizi sokuyorlar. Biz bundan sonra arı balı yemek istemiyoruz. Bize siz bal yapın, bize profesör balı yapın, biz ondan yemek istiyoruz desek. Bize arı gibi bal yapabilir mi profesörler?
– Yapamazlar dedi.
– Peki profesörün yapamadığı balı, bir sinek (yani arı) nasıl yapabiliyor?
Kur’ân’da Nahl (Bal arısı) sûresi var. Orda Allah diyor ki:
Ben arıya vahyediyorum, emrediyorum o da insanlar için şifalı olan balı üretiyor. Kur’ân’da altı yerde şifa kelimesi geçer. Dört yerde dinî-ahlâkî (et-Tevbe 9/14; Yûnus 10/57; el-İsrâ 17/82; Fussılet 41/44), iki yerde bedenî (en-Nahl 16/69; eş-Şuarâ 26/80) hastalıkların tedavisi ve ilâcı mânasında yer almaktadır. Bu âyetlerde Allah’ın Peygambere vahyettiği Kur’ân’ın inananlar için şifa olduğu söylenir, diğerinde ise Allah’ın arılara vahyettiği balın bütün insanlara şifa olduğu söylenir.
Yıldırım iyice şaşkın vaziyette bakıyor. Necmi abi devam ederek:
– Mesela 5 kişilik bir taksi, saat kulesinin etrafında kendi kendine döner mi?
– Tabii ki dönmez, dedi Yıldırım.
– Peki 5 kişilik taksi kendi kendine dönmezken 8 milyarlık dünya gayet intizamla kendi kendine nasıl dönüyor? Demek ki onu döndüren birisi var.
– Yıldırımcığım hiç baklava baklavacısız baklavalaşır mı? – Yıldırım gülümseyerek “Hayır”, dedi.
– İşte maalesef modern bilim baklavayı görüyor ama baklavacıyı görmek istemiyor. Resmi görüyor ama onu yapan ressamı tanımak, bilmek istemiyor.. Böyle akılsız mantıksız şey olmaz!
“Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz biliyorsun. Nasıl oluyor ki nihâyetsiz derecede muntazam olan şu memleket hâkimsiz olur?”
– Yahu siz nereye takılıyorsunuz? İkna edici ne güzel şeyler söylediniz. Hocanız kim, bu bilgileri hangi kitaplardan öğrendiniz? dedi Yıldırım.
– Sevgili kardeşim benim Hocam Bediüzzaman’dır, ben onun yazdığı GENÇLİK REHBERİ, KÜÇÜK SÖZLER, ASÂ-YI MÛSÂ gibi eserleri okuyorum dedi Necmi abi.
Yıldırım: – Peki o kimdir? Dedi. Necmi abi de: – Sen bize takıl neşelenirsin, dedi. – Belli ya çok neşeli bir insansın, muhabbetin güzel, bir odundan neler çıkardın.
– Ooo bu da bir şey mi Yıldırımcığım, biz de daha ne odunlar var dedi Necmi abi..
Gülüşerek tekrar görüşmek üzere vedalaşıp ayrıldılar..
https://ozgurdurus.wordpress.com/2007/04/11/ateistler-neden-ateist/
DÜZENLEYEN: H. ÖMER ÖZSUNAR Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Öğretmeni Gaziantep

ALINTIDIR…
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         3

Zam söylentisi bile yetti! Hem hastalar hem eczacılar zorda! Bazı ilaçlarda tedarik sıkıntısı yaşanıyor

Instagram, içerik kısıtlaması tartışmalarının gölgesinde 14 yaşına giriyor

Yeni mahsul "kırma yeşil zeytin" damakları tatlandırmaya başladı

Misyon Bank, Türkiye'yi bölgesel saklama merkezi yapmayı hedefliyor

Deniz Harp Okulu öğrencilerinin "askeri turbo fan modülü" TEKNOFEST'te birinci oldu

Bakan Bayraktar, kıtalar arası enerji çalışmalarına ilişkin paylaşım yaptı

İTÜ öğrencileri geliştirdikleri sosyal robotu TEKNOFEST'te sergiliyor

KARDEMİR günlük 72 döküm üretimiyle rekor kırdı

Borsa günü yükselişle tamamladı

Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu yerelde üretim ve tüketim hedefiyle üreticileri destekliyor

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 7 6 0 1 15 19
2.Fenerbahçe 7 5 1 1 11 16
3.Beşiktaş 6 5 0 1 10 16
4.Samsunspor 7 5 2 0 5 15
5.İstanbul Başakşehir 7 4 1 2 5 14
6.Göztepe 7 3 1 3 5 12
7.Eyüpspor 7 3 1 3 4 12
8.Bodrum FK 8 3 4 1 -2 10
9.Trabzonspor 7 1 0 6 1 9
10.Alanyaspor 7 2 2 3 -2 9
11.Kasımpaşa 8 1 2 5 -2 8
12.Konyaspor 7 2 3 2 -2 8
13.Sivasspor 8 2 4 2 -3 8
14.Antalyaspor 8 2 4 2 -6 8
15.Rizespor 8 2 5 1 -11 7
16.Gazişehir Gaziantep 6 1 4 1 -4 4
17.Kayserispor 7 0 3 4 -7 4
18.Hatayspor 7 0 4 3 -6 3
19.Adana Demirspor 7 0 6 1 -11 1