SEMA ÖNER


GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI


[22.10.2023 20:13] Annem: Sakın Allah'ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma! Yoksa zarara uğrayanlardan olursun. - Yûnus - 95. Ayet
[22.10.2023 20:13] Annem: Kimi bir işte görevlendirip (yaptığı işin karşılığı olarak) bir ücret verdiysek, onun bu ücret dışında alacağı her şey hainliktir. - Ebû Dâvûd, İmâre, 9-10
[22.10.2023 20:13] Annem: “Allah’ım! Gazabından rızana, cezandan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana tüm övgüleri saysam yine de bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.” - Müslim, Salât, 222
[22.10.2023 20:14] Annem: Tezhib, altınlama, yaldızlama anlamlarına gelen bir süsleme sanatıdır. Ancak tezhib sadece altınla değil, altının yanı sıra boya kullanılarak da yapılır. Bu sanatla uğraşanlara “müzehhib” denir. Tezhib, özellikle elyazmalarının tezyîn edilmesinde kullanılmış olsa da levhalar, murakka albümleri, ferman ve tuğralar da tezhiblenmiştir. Klasik süsleme sanatlarımızdan olan tezhib, ince işçiliği ve kullanıldığı malzemeler itibari ile de çok değerlidir. Tezhibin vazgeçilmez malzemesi olan altın, yerine göre sarı, kırmızı, yeşil ya da beyaz renkte uygulanır. Tezhibin yapıldığı kâğıt da kendine hastır. Bu kâğıtlar, hata yapıldığı vakit düzeltmeye elverişli olmaları için önce özel bir muhallebi ile aharlanır, ardından da fırçanın pürüzsüz bir şekilde kaymasını sağlamak amacıyla özel bir aletle mührelenir. Yapılan işçilik çok ince olduğu için, kullanılan fırçalar da çok incedir. Hatta tek bir kıldan oluşan fırçalar çok makbuldür.  - TEZHİB
[22.10.2023 20:15] Annem: Temettü Haccının Yapılış Şekli
46- Daha önce yazıldığı gibi Temettü Haccı, farz olan hac ile Umre'yi ayrı ayrı iki ihram ile toplayıp hac mevsiminde yapmaktır. Mikat dışından (uzaktan) gelen hacılar, ihramda fazla kalmamak için daha çok bu nevi hac etmeyi tercih ederler. Şöyle ki:
1) Bir afakî (mikat dışından gelen kimse) ihrama başladığı zaman: "Ya Rabbi! Ben umre yapmak istiyorum, bu umreyi bana kolaylaştır ve onu benden kabul buyur," diye umreye niyet ederek telbiyede bulunur, iki rekât namaz kılar. Diğer işleri de yerine getirir.
2) Mekke'ye girince, usulüne göre umre için Kâbeyi yedi defa tavaf eder. Sonra iki rekât namaz kılar. Daha sonra Safa-Merve arasında sa'y görevini yapar. Arkasından saçlarını traş eder veya kısaltır. Böylece umresini tamamlar.
3) Bu şekilde umresini yapmış olan kimse, ihramdan çıkmış olur. Artık ihrama girmemiş insanlar gibi Mekke'de kalır. Asıl elbiselerini giyer ve mubah olan diğer işleri yapabilir.
4) Umresini yapmış olan bu zat, Mina'ya çıkılacak gün veya daha önce Mekke'de tekrar ihrama girer ve (farz) hacca niyet eder, telbiyede bulunur. Artık yalnız ha
[22.10.2023 20:18] Annem: onlar, bu hastalık ile ve bu hastalığın artmasıyle kalmayacak, onlar için ahirette ve hatta dünyada pek elem verici, gayet acı bir azab da vardır. Bu azab bilhassa " " Nâfi', İbnü Kesir, Ebu Amr İbnü Âmir, Ebu Ca'fer ve Yakub kırâetlerinde tekzibden (yükezzibûn) okunur, yalan söyler olmaları veya doğruyu yalan saymaları sebebiyledir. Bunlar, devamlı yalan söylerler, imanları yokken "imanımız var" dedikleri gibi, eğriyi doğru, doğruyu eğri gösterirler. Azaplarına sebep de özellikle budur. Çünkü yalan, önce dünyada büyük bir vicdan azabına sebeptir. Yalancılar, su üstünde bir yonga gibi çalkalanır ve her an bir iğneli beşikte yatıyor gibi yaşar. Gerçi dünyada bu da bir alışkanlık olur ve o azab git gide bir çeşit tatlılığa döner, onu -adeta- kaşındırır. Bununla beraber bu kaşınmanın tadı bir uyuz hastalığının kaşıntıları gibi kanatan, boğucu elemlerle karışık bir taddır. Fakat bunun ve bu yalan alışkanlığının ahiretteki azabı büsbütün dehşet vericidir. Çünkü yalan söyleye söyleye kalp, devamlı yalancı intibalarla kaplanır. Ruh artık bununla gelişir. Ruhî hayat bir evham (kuruntular) âlemi, bir batıllık sahası olur kalır. Hak nuru oraya, ara sıra yanar döner bir yıldız böceği halinde görünen bir fener gibi gelir. Artık o kalp ve onun gözleri, kulakları fayda ve zararı, hayır ve şerri seçemez olur. Kâr der, zarara koşar; iyilik der, şerre koşar; bahçeyi ateş görür kaçar, ateşi cennet sanır atılır. Derken Hakk'ın rahmeti ile arasına kalın bir sur çekilir ve fakat bu surun ara sıra açılır bir kapısı bulunur, o açılırsa Hak nuru rahmet ve saadet oradan arasıra imrenmek için görünür ve kapanır.

"Müminlerle onlar (münafıklar)ın arasına bir duvar çekilir ki, onun bir kapısı vardır; içerisi rahmet, dış tarafı ise azabtır." (Hadid, 57/13) âyeti gereğince nihayet bir kapanır, bir daha açılmaz olur. Onlar bâtılın karanlığı içinde sonsuzluğa kadar hasretle yanarlar, sönmek bilmez kara bir ateş ile yanarlar. Bu âyette "Allah onların hastalığını artırmıştır." buyurulduğu gibi, diğer bir âyette de "Kalplerinde (şüphe ve nifak) hastalığı bulunanların ise, (indirilen sûre), inkârları yüzünden murdarlıklarına murdarlık katar ve onlar kâfir olarak ölüp giderler." (Tevbe, 9/125) buyurulmuştur ki, hastalık ile pisliğin ilişkileri de açıktır ve bütün bunlar ilâhî kanunlardır. İman eden kazanır, etmeyen de yanar, yakılır.

Bu münafıkları ortaya çıkartacak ve azaplarında şiddetlendirici sebepler olacak, bozgunculuklarına dal budak salan bazı çirkin vasıfları daha vardır. Şöyle
[22.10.2023 20:19] Annem: 11- Bu âyet yukardaki âyetine atfedilmiştir. Bunlara: "Şu yeryüzünde fesatçılık yapmayın, fesat çıkarmayın, ortalığı ifsat etmeyin." diye uyarı ve kötülükten yasaklama yapıldığı zaman "hayır biz fesatçı değil, ıslah edici adamlarız, fesat değil, yalnız ıslah ve ıslahat yapan kimseleriz" demektedirler, böyle demişlerdir ve böyle derler. Bilhassa Ebu's-Suûd'un da açıkladığı üzere, bunu derken yaptıkları fesatçılıkları, inkâr ile örtmek isterler. Bundan asıl maksatları ise yaptıkları şeylerin fesatçılık değil, bizzat ıslah olduğunu iddia etmektir. Çünkü bunlar hak ve gerçeği seçemediklerinden ve seçmek istemediklerinden, bozmayı düzeltmek sanırlar. Yeryüzünün bozulması, Allah'ın kullarının durumlarını bozan, gerek geçimleri ve gerek ahiretleriyle ilişkili işlerini çığırından, hedefinden çıkaran fitneler, harplerdir. Bozgunculuk da bunları ve bunlara sevkedici olan şeyleri ortaya çıkarmaktır. Münafıklar da böyle yapıyorlardı. Müminlerin içine karışıyorlar, sırlarını kâfirlere açıklıyor ve onları iman ehli aleyhine teşvik ediyorlardı. İnsanları tutuşturmak, müminleri bozmak, zarar vermek için fırsatlar icat etmek ve fırsatlardan istifade etmek gibi kötülükler yapıyorlardı. Müminler de bunları uyanıklıklarıyle gözden kaçırmıyorlar
[22.10.2023 20:20] Annem: 4139 - Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm 'a yardım talep etmek üzere bir adam gelip: "Ey Allah'ın Resulü! (Efendim) falana ait şu cariye var ya (onun yüzünden efendim bana sıkıntı veriyor)" dedi. Aleyhissalatu vesselam "Vah! Neyin var?" deyince adam: "Bela hasıl oldu. Köle (ben demek istiyor) efendinin cariyesine bakmıştı, efendi kıskançlıkla erkeklik uzvunu burdu (hadım etti)" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Adamı bana getir!" emretti. Efendi çağırıldı ama getirilemedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Öyleyse git, sen hürsün!" ferman buyurdu. Adam: "Ey Allah'ın Resûlü! (Efendimin kölesi olmamda direnmesi halinde) kim bana yardımcı olacak?" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Sana yardımcı olmak bütün müslümanlara terettüp eder" cevabını verdi."

Ebu Davud, Diyat 7, (4519); İbnu Mace, Diyat 29, (2680).

4140 - Sefine radıyallahu anh anlatıyor: "Ben Ümmü Seleme radıyallahu anha'nın kölesi idim. Bir gün bana: "Seni azad ediyorum, ancak yaşadığın müddetçe Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm 'a hizmet etmeni şart koşuyorum" dedi. "Sen bu şartı koşmasan da başka bir şey yapacak değilim!" dedim. Beni azad etti ve bana bu şartı koştu."

Ebu Davud, Itk 3, (3932); İbnu Mace, Itk 6, (2526).

4141 - İmam Malik'e ulaştığına göre, İbnu Ömer radıyallahu anhüma'ya azad etme şartıyla satın alınan rakabe-i vacibe'den sorulmuştu. "Hayır, olmaz" cevabını verdi."

Muvatta, Itk 12, (2, 778).

4142 - Fudale İbnu Ubeyd el-Ensari radıyallahu anh'tan anlatıldığına göre Fudale'ye, "üzerinde bir köle azad etme borcu bulunan kimsenin veled-i zira'yı azad etmesi caiz olur mu?" diye
[22.10.2023 20:21] Annem: Müslimânın önce yapacağı şey, hepimizden önce istenilen şey, emr olunanları yapmak, yasak edilenlerden sakınmakdır. Nitekim, sûre-i Haşrin yedinci âyetinde meâlen, (Resûlümün “sallallahü aleyhi ve sellem” getirdiği emrleri alınız, yapınız! Sizi nehy, men’ etdiği şeylerden kaçınınız!) buyuruldu. İhlâs elde etmekle emr olunduk. Fenâ hâsıl olmadan, ihlâs elde edilemez ve Zât-i ilâhîyi sevmedikçe, hâsıl olmaz. O hâlde, Fenâ makâmını ve bunun başlangıcı olan (Makâmât-i aşere)yi, ya’nî on şeyi elde etmek lâzımdır. [Fenâya kavuşmak için lâzım olan on şey, tevbe, zühd, tevekkül, kanâ’at, uzlet ya’nî dîni, ahlâkı bozan kimselerden, kitâblardan, gazetelerden, filmlerden sakınmak, zikr ya’nî her hareketde, Allahü teâlâyı unutmamak, teveccüh, sabr, murâkabe ve rızâdır.] Fenâ makâmı, her ne kadar, Allahü teâlânın ihsânı ise de, fekat bu ihsâna lâyık olmağa hâzırlanmak, başlangıclarını elde etmek için çalışmak lâzımdır. Evet ba’zı bahtiyârları, çalışmadan, sıkıntı çekip, kendini temizlemeden ve başlangıcları elde etmeden, fenâya kavuşdururlar. Bu bahtiyârlar iki dürlüdür: Yâ, yükseldiği makâmda bırakıp geri döndürmezler veyâ tâlibleri, nâkısları
[22.10.2023 20:23] Annem: Nafile Namazlar

Ana Sayfa
Namaz
Nafile Namazlar
İlgili
Nafile, farz ve vacip olan ibadet yerine getirildikten sonra, onlar dışında daha fazla sevap elde etme amacıyla yapılan ilave ibadeti ifade eder. Bunun ötesinde aşağıda görüleceği gibi nafile kapsamında yer alan sünnet namazları mümkün oldukça kılmak, kılmaya çalışmak, Peygamberimiz’e olan muhabbeti ve bağlılığı pekiştirme bakımından son derece yerinde bir tutum olur.

İlgili
Namaz Çeşitleri
3 Eylül 2021
Benzer yazı
Revatib Sünnetler
3 Eylül 2021
Benzer yazı
Geçerlilik Şartları
3 Eylül 2021
Benzer yazı
in Namaz Tags: nafile, nafile namazlar
Diğer Konular
Şehidlere Ait Hükümler
Cenaze Namazı
Şükür Secdesi
Tilavet Secdesi
Sehiv Secdesi
Namazların Kazası
[22.10.2023 20:26] Annem: Aslan Kovalaması

Ana Sayfa
A
Aslan Kovalaması
Rüyada Aslandan Kaçtığını Görmek
Rüyada Aslan Isırması
Rüyada Aslan Kovalamış olmasının Psikolojik Tabiri
Rüyada aslan kovalamış olması, şahıs için önem derecesi çok yüksek ve yaşamını değiştirmiş olacak kalitete bir hadisenin vuku bulacağını, karşılaşacağı kıymetli bir fırsatı simgelediği gibi, malik olacağı kuvvet yardımıyla etrafında lafı geçen birisi haline dönüşeceğini delalet eder. Aslan kısımından kovalanan şahsın başında ışıldayan talih güneşi ömrü boyunca onu takip eder ve şahıs tüm işlerde büyük muvaffakiyetler elde ettiği gibi, güclü, iktidarlı birisi haline gelir. Önem derecesi yüksek zümrelere mensup birisi ile evlilik yapılacağı, son derece büyük bir şirketin başına yönetici olmak suretiyle geçileceği manasına da gelmiş olan rüya zengin bir yaşamın da habercisidir.

 


Rüyada Aslandan Kaçtığını Görmek
Korkak ve çekingen tavırları sebebi ile rüyayı gören kişinin fırsatları doğru değerlendirmiş olamadığı ve bu sebeple içerisinde olduğu sorunlu vaziyetden hiç bir şekilde kurtulamadığını delalet eder. Aslandan kaçtığını gören kimseler hata evlilikler yapar veya kişiliğine hiç uymayan işlerde çalışmış olup mutsuz olurlar. Yaşam karşısında at gözlüğü ile bakıldığına ve hayatın kendine sunduğu fırsatları hiç bir şekilde yakalayamadığına dikkat çeken rüya, şahsın depresif bir ruh haline sahip çıkmasından ve tembelliğinden de sıyrılması için uyarıcı bir işaret taşır.

Rüyada Aslan Isırması
Rüyayı gören kişinin iş yaşamında son derece büyük bir rakiple karşı karşıya kalacağını ve alt olacağını bildirir. Hata atılımlar ve kararlar yüzünden işinden olunacağı manasına gelmiş olan rüya, cemiyet nazarında da itibarsız bir kimse olunacağını bildirir. Aslan ısırmış olması değişik bir değerlendirmeye göre de şahsın başka bir kişinin yardımı ile toparlanacağı ve kuvvet kazanıp, eskisinden de iyi bir hale geleceğini müjdeler.

Rüyada Aslan Kovalamış olmasının Psikolojik Tabiri
Ömrü boyunca kuvvetli şahıslara karşı pasif kalmış olan ve kendini savunamayan, ezik bir karaktere sahip çıkan şahısları simgeler. Aslan kovalamış olması çocukluğunda devamlı olmak suretiyle aşağılanmış olan ve dostları kısımından alay edilen bir çocuk olunduğunun da göstergesidir. Yetişkinlikte de geçmişteki sorunlarla baş edilemediğinin ve bu vaziyetlerin şahsın psikolojik halinde yara açık hale getirdiğinin da tabiridir.

in A
Diğer Konular
Azat
Azat etmek
Azık
Azil
Azmetmek
Azrail
[22.10.2023 20:27] Annem: ÂŞİR

Ana Sayfa
A
ÂŞİR
İslâm devletlerinde, şehir dışında durarak; müslüman tüccârdan o anda yanında bulunan ticâret malının zekâtını, müslüman olmayanlardan ise, gümrük denilen vergiyi toplayan me’mur.
Hükûmetin âşirlerle müslüman tüccardan zekâtları toplaması, onların bu ibâdeti yerine getirmelerine yardımcı olmak içindir. (İbn-i Hümâm) İslâm devletlerinde yaşayan zımmî (gayr-i müslim vatandaş) ve harbî (İslâm hükûmetinden izin alarak, müslüman memleketine giden pasaportlu gayr-i müslim) tüccârın, mal ve can güvenliklerinin korunmasına karşılık her çeşit ticâret mallarından alınan vergiler de âşirler tarafından toplanırdı. (İbn-i Âbidîn)
Amr bin Şuayb şöyle rivâyet etti: Müslüman olmayan Menbic halkı, hazret-i Ömer’e mektûb yazarak; “Bize memleketine girmemize izin ver, ticâret yapalım. Biz kazanır size de vergi veririz” dediler. Hazret-i Ömer, Eshâb-ı kirâmı (Peygamber efendimizin arkadaşlarını) toplayıp, mes’eleyi istişâre etti, görüştü. Uygun görülünce, âşirler vâsıtasıyla uşr (gümrük vergisi) denilen bir vergi almaya karar verdiler. Harbîlerden ilk gümrük vergisi, hazret-i Ömer zamânında alındı. (İmâm-ı Ebû Yûsuf)

İlgili
ZEKÂT
9 Eylül 2021
Benzer yazı
Müste’min Kâfir
9 Eylül 2021
Benzer yazı
EMVÂL-İBÂTINA
9 Eylül 2021
Benzer yazı
in A, Â
Diğer Konular
Ayn-el-Yakîn
AZÂB
ÂZÂD
Âzâd Etmek
Âzâd Olmak
AZAMET
AZÎM (El-Azîm)
AZÎMET
AZÎZ (El-Azîz)
ÂYET
Copyright 2021 by Maviay.co
[22.10.2023 20:29] Annem: اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِى بِهِ فِى النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِى الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا âyetinin kuvvetli işaretini hem teyid hem letafetlendiren üç münasebet birden Ramazanda kalbime geldi. Kat’î bir kanaat verdi ki, مَيّت kelimesine tam münasib Said’dir. Bu âyet Risale-i Nur tercümanı olan Said’i “meyyit” ünvanıyla göstermesinin bir hikmeti budur ki:

Mevtin muammasını ve tılsımını Risale-i Nur ile o açmış, o dehşetli yüzün altında ehl-i imana çok ünsiyetli, sürurlu, nurlu bir hakikat keşfedip isbat etmiş. Ve mevt-âlûd hayat-ı fâniyede boğulan ehl-i ilhada karşı, bâkiyane hayat-âlûd muvakkat bir mevt-i zahirî ile galibane mukabele eder. كَمَنْ مَثَلُهُ فِى الظُّلُمَاتِ  sırrına mazhar olan ehl-i ilhad, gayr-ı meşru müştehiyatının ibahesiyle süslendirmesine mukabil; Risale-i Nur, mevti o aldatıcı, fâni hayata karşı çıkarıp lezzet ve zînetini zîr ü zeber eder. Ve der ve isbat eder ki: “Mevt ehl-i dalalet için i’dam-ı ebedîdir ve o dehşetli darağacından kurtaran ve mevti mübarek bir terhis tezkeresine çeviren yalnız Kur’an ve imandır.” İşte bunun içindir ki, bu hakikat-ı muazzama-i mevtiye Risale-i
[22.10.2023 20:31] Annem: İşaret: Şu tabiat ve kuva-yı umumiye tesmiye ettikleri emirler, kat’iyyen aklı ikna edecek ve fikre kendini beğendirecek ve nazar-ı hakikat ona ünsiyet edecek hiçbir mülâyemet ve münasebet yok iken ve şu kâinata illet ve masdar olmaya kabiliyeti mefkud iken, mahza Sâni’den tegafül ve intizamın ilcaından tevellüd eden yalnız ızdırar ile, veleh-resan-ı ukûl olan kudretin âsârını şu matbaa-misal olan tabiatın san’atından görmek, tabiatı mistar iken masdar tahayyül etmek; lâzım-ı eammın vücuduyla, melzum-u ehassın vücudunu intaca çalışan akîm bir kıyasın neticesidir. Evet şu kıyas-ı akîm, dalalet ve hayret vâdilerine çok yolları açmıştır.

Tenvir: Ef’al-i ihtiyariyenin nazzamı olan şeriat ve kanun şu kadar hark ve muhalefetle beraber birçok cühhal-i vahşiye; âdeta şeriatı bir hâkim-i ruhanî ve nizamı bir sultan-ı manevî tevehhüm edip, bir tesiri tahayyül eder. Evet bir taburun veya askerin muttarid olan harekâtını ve yeknesak olan etvarlarını ve birbiriyle rabtolunan ahvallerini müşahede eden vahşi bir adam, şu efrad-ı adîdeyi veyahut heyet-i askeriyeyi, manevî bir iple merbut zannederse; acaba garib görünecek midir? Veyahut bir bedevi veya
[22.10.2023 20:31] Annem: İşte bu mezkûr hakikatları ve şehadetleri ifade manasıyla, Birinci Makam’ın altıncı mertebesinde:

لاَ اِلهَ اِلاَّ اللّهُ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الَّذِى دَلَّ عَلَى وُجُوبِ وُجُودِهِ فِى وَحْدَتِهِ اِجْمَاعُ جَمِيعِ اَنْوَاعِ اْلاَشْجَارِ وَ النَّبَاتَاتِ الْمُسَبِّحَاتِ النَّاطِقَاتِ بِكَلِمَاتِ اَوْرَاقِهَا الْمَوْزُونَاتِ الْفَصِيحَاتِ وَ اَزْهَارِهَا الْمُزَيَّنَاتِ الْجَزِيلاَتِ وَ اَثْمَارِهَا الْمُنْتَظَمَاتِ الْبَلِيغَاتِ بِشَهَادَةِ عَظَمَةِ اِحَاطَةِ حَقِيقَةِ اْلاِنْعَامِ وَ اْلاِكْرَامِ وَ اْلاِحْسَانِ بِقَصْدٍ وَ رَحْمَةٍ وَ حَقِيقَةِ التَّمْيِيزِ وَ التَّزْيِينِ وَ التَّصْوِيرِ بِاِرَادَةٍ وَ حِكْمَةٍ مَعَ قَطْعِيَّةِ دَلاَلَةِ حَقِيقَةِ فَتْحِ جَمِيعِ صُوَرِهَا الْمَوْزُونَاتِ الْمُزَيَّنَاتِ الْمُتَبَايِنَةِ الْمُتَنَوِّعَةِ الْغَيْرِ الْمَحْدُودَةِ مِنْ نُوَاتَاتٍ وَ حَبَّاتٍ مُتَمَاثِلَةٍ مُتَشَابِهَةٍ مَحْصُورَةٍ مَعْدُودَةٍ ❊

denilmiş.

Sonra, seyahat-ı fikriyede bulunan o meraklı ve terakki ile zevki ve şevki artan dünya yolcusu, bahar bahçesinden bir bahar kadar bir güldeste-i marifet ve iman alıp gelirken; hayvanat ve tuyur âleminin kapısı hakikat-bîn olan aklına ve marifet-aşina olan fikrine açıldı.

Yüzbin ayrı ayrı seslerle ve çeşit çeşit dillerle onu içeriye çağırdılar, “Buyurun” dediler. O da girdi ve gördü ki: Bütün hayvanat ve kuşların bütün nevileri ve taifeleri ve milletleri, bil’ittifak lisan-ı kal
[22.10.2023 20:32] Annem: Hem Vak’a-i Cemel, hem Vak’a-i Sıffîn, hem Vak’a-i Havariç hâdiselerini haber vermiş.

Hem Hazret-i Ali (R.A.) Hazret-i Zübeyr ile seviştiği bir zaman dedi: “Bu sana karşı muharebe edecek, fakat haksızdır.”

Hem Ezvac-ı Tahiratına demiş: “İçinizde birisi, mühim bir fitnenin başına geçecek ve etrafında çoklar katledilecek.” وَتَنْبَحُ عَلَيْهَا كِلاَبُ الْحَوْئَبِ

İşte şu sahih, kat’î hadîsler; otuz sene sonra Hazret-i Ali’nin Hazret-i Âişe ve Zübeyr ve Talha’ya karşı Vak’a-i Cemel’de.. ve Muaviye’ye karşı Sıffîn’de.. ve Havaric’e karşı Harevra’da ve Nehrüvan’da muharebesi, o ihbar-ı gaybiyenin bir tasdik-i fiilîsidir.

Hem Hazret-i Ali’ye: “Senin sakalını senin başının kanıyla ıslattıracak bir adamı” ihbar etmiş. Hazret-i Ali o adamı tanırmış; o da Abdurrahman İbn-i Mülcem-ül Haricî’dir.

Hem Haricîlerin içinde Züssedye denilen bir adamı, garib bir nişanla alâmet olarak haber vermiştir ki; Havariçlerin maktulleri içinde o adam bulunmuş; Hazret-i Ali, onu hakkaniyetine hüccet göstermiş. Hem mu’cize-i Nebeviyeyi ilân etmiş.

Hem Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm; Ümm-ü Seleme’nin, daha diğerlerin rivayet-i sahihi ile haber vermiş ki: “Hazret-i Hüseyin, Taff yani Kerbelâ’da katledilecektir.” Elli sene sonra, aynı vak’a-i ciğersûz vukua gelip, o ihbar-ı gaybîyi tasdik etmiş.

Hem mükerreren ihbar etmiş ki: “Benim Âl-i Beytim, benden sonra يَلْقَوْنَ قَتْلاً وَ تَشْرِيدًا yani; katle ve belaya ve nefye maruz kalacaklar.” Ve bir derece izah etmiş, aynen öyle çıkmıştır.

Şu makamda bir mühim sual vardır ki; denilir ki: “Hazret-i Ali, o derece hilafete liyakatı olduğu ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a karabeti ve hârikulâde cesaret ve ilmi ile beraber, neden hilafette tekaddüm ettirilmedi ve neden onun hilafeti zamanında İslâm çok keşmekeşe mazhar oldu
[22.10.2023 20:34] Annem: işaret eden otuzüçüncü âyetin istihracına dair Hâfız Ali’nin bir fıkrasıdır)

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Aziz Üstadım Hazretleri!

Dün akşam namazını kılarken ikinci rek’atta, Fatiha-i Şerife’den sonra

شَهِدَ اللّهُ اَنَّهُ لاَ اِلهَ اِلاَّ هُوَ وَالْمَلئِكَةُ وَاُولُوا الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ لاَ اِلهَ اِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

âyetini okurken, hiç düşünmediğim, akıl ve kalbimde bir şey, taharriye bir sebeb yokken, birdenbire ruhun penceresine şu azîm âyet-i kerimenin Risale-i Nur’a, müellifine bir münasebet-i maneviye ile işareti gösterildi. Namazdan sonra düşündüm. Hakikaten kuvvetli bir münasebet-i maneviyesi var. Şöyle ki:

Bu kâinatta, vahdaniyet-i İlahiyeyi cinn ve ins ve ruhaniyata karşı kat’î bir surette gösterip isbat eden birinci, Kur’an-ı Azîmüşşan olduğu gibi; bu asırda ikinci, üçüncü derecede kemal-i adaletle ve sadık ve musaddak hüccetlerle vahdaniyeti vâzıh ve bahir bir surette, kâinat safahatında ins ü cinnin enzarına arzedip isbat eden Risale-i Nur; bütün tabakat-ı beşere hem medrese, hem mekteb, hem kışla, hem hakîm, hem hâkim olarak, en âmî avamdan en ehass-ı havassa kadar ders verip, talim ve terbiye etmesi bizce meşhud olmasıyla, bu âyet-i kerimenin bir mevzuu, bir mâsadakı da Risale-i Nur olmasına şübhesiz bir kanaat veriliyor.

İkinci kelime-i tevhidden sonra “El-Aziz-ül Hakîm” isimleriyle Cenab-ı Hak (Celle Celalühü) zâtını tavsif buyurup, ikinci derecede aynı isimlerin mazharı olan Risalet-ün Nur şahs-ı manevîsine işaret etmesi Kur’an-ı Azîmüşşan’ın şe’nine yakışır bir keyfiyettir. Çünki belki bütün dünyaya muhalif olarak fakr-ı haliyle beraber izzet-i ilmiyeyi muhafaza için ölümden beter musibetlere karşı göğüs geren, tahammül eden Risale-i Nur tercümanı olduğu gibi; zeminde ve semavatta hikmetle tasarrufatın muammasını açan yine Risale-i Nur olduğu sadık ve musaddaktır. Bu kuvvetli münasebet-i maneviyeyi teyid eden bir emaresi de şudur ki:

اُولُوا الْعِلْمِ makam-ı cifrîsi ikiyüz ondört (214) olup, Risale-i Nur’un bir ismi olan “Bedîüzzaman”ın (şeddeli “ze”, lâm-ı aslî sayılır) makamı olan ikiyüz ondörde tam tamına tevafuku ve müellifinin hakikî ve daimî ismi olan Molla Said’in makamı olan ikiyüz onbeşe bir tek farkla tevafuku, elbette bu kelime-i kudsiyenin her asra baktığı gibi, bu asra da medar-ı nazar bir ferdi Resail-in Nur olduğuna bir emare olduğu gibi; وَ اُولُوا الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ (okunmayan ikinci vav ve hemze sayılmaz) makamı olan altıyüzbir (601) adediyle, Risale-i Nur’un beşyüz doksandokuz (599) makamına ve Resail-in Nur makamına yalnız iki farkla, iki ismine tevafuku dahi bir emare olduğu ve شَهِدَ اللّهُ اَنَّهُ لاَ اِلهَ اِلاَّ هُوَ وَالْمَلئِكَةُ وَاُولُوا الْعِلْمِ cümle-i tevhidiye-i kudsiyesinin makam-ı cifrîsi ve ebcedîsi olan bin üçyüz altmış (1360) adediyle 14(Haşiye) tam tamına bu acib isyan, tuğyan ve temerrüd asrının ve garib küfran ve galeyan ve ilhad zamanının bu senesine ve bulunduğumuz bu tarihe tevafuku ve tetabuku elbette kuvvetli bir emaredir ki; bu pek büyük ve geniş ve âmm olan tevhid ve şehadetin medar-ı nazar ehemmiyetli efradı ve mâsadakları, her zamandan ziyade bu şehadete muhtaç bu asrın bu vaktinde bulunacaktır. Ve şimdilik o şehadeti tesirli bir surette isbat eden Resail-in Nur o efraddan birisi ve hususî medar-ı nazar olduğuna pek çok emareler ve işaretler ve beşaretler vardır. َاللّهُ اَعْلَمُ بِالص�
[22.10.2023 20:35] Annem: hikmet-i hilkatini unutup, vazife-i fıtriyesini terkederek kendine mana-yı ismiyle baksa, kendini mâlik itikad etse; o vakit emanette hıyanet eder, وَ قَدْ خَابَ مَنْ دَسَّيهَا altında dâhil olur. İşte bütün şirkleri ve şerleri ve dalaletleri tevlid eden enaniyetin şu cihetindendir ki; semavat ve arz ve cibal tedehhüş etmişler, farazî bir şirkten korkmuşlar. Evet ene ince bir elif, bir tel, farazî bir hat iken, mahiyeti bilinmezse, tesettür toprağı altında neşvünema bulur; gittikçe kalınlaşır. Vücud-u insanın her tarafına yayılır. Koca bir ejderha gibi, vücud-u insanı bel’ eder. Bütün o insan, bütün letaifiyle âdeta ene olur. Sonra nev’in enaniyeti de bir asabiyet-i nev’iye ve milliye cihetiyle o enaniyete kuvvet verip; o ene, enaniyet-i nev’iyeye istinad ederek, şeytan gibi, Sâni’-i Zülcelal’in evamirine karşı mübareze eder. Sonra kıyas-ı binnefs suretiyle herkesi, hattâ herşeyi kendine kıyas edip, Cenab-ı Hakk’ın mülkünü onlara ve esbaba taksim eder. Gayet azîm bir şirke düşer. اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ mealini gösterir. Evet nasıl mîrî malından kırk parayı çalan bir adam, bütün hazır arkadaşlarına birer dirhem almasını kabul ile hazmedebilir. Öyle de “Kendime mâlikim.” diyen adam, “Herşey kendine mâliktir.” demeye ve itikad etmeye mecburdur.

İşte ene, şu hainane vaziyetinde iken; cehl-i mutlaktadır. Binler fünunu bilse de, cehl-i mürekkeble bir echeldir. Çünki duyguları, efkârları kâinatın envâr-ı marifetini getirdiği vakit, nefsinde onu tasdik edecek, ışıklandıracak ve idame edecek bir madde bulmadığı için sönerler. Gelen herşey, nefsindeki renkler ile boyalanır. Mahz-ı hikmet gelse, nefsinde abesiyet-i mutlaka suretini alır. Çünki şu haldeki ene’nin rengi, şirk ve ta’tildir, Allah’ı inkârdır. Bütün kâinat parlak âyetlerle dolsa; o ene’deki karanlıklı bir nokta, onları nazarda söndürür, göstermez. Onbirinci Söz’de mahiyet-i insaniyenin ve mahiyet-i insaniyedeki enaniyetin, -mana-yı harfî cihetiyle- ne kadar hassas bir mizan ve doğru bir mikyas ve muhit bir fihriste ve mükemmel bir harita ve câmi’ bir âyine ve kâinata güzel bir takvim, bir ruzname olduğu gayet kat’î bir surette tafsil edilmiştir. Ona müracaat edilsin. O Söz’deki tafsilata iktifaen kısa keserek mukaddimeye nihayet verdik. Eğer mukaddimeyi anladınsa gel, hakikata giriyoruz.

İşte bak: Âlem-i insaniyette, zaman-ı Âdem’den şimdiye kadar iki cereyan-ı azîm, iki silsile-i efkâr; her tarafta ve her tabaka-i insaniyede dal budak salmış, iki şecere-i azîme hükmünde… Biri, silsile-i nübüvvet ve diyanet; diğeri, silsile-i felsefe ve hikmet, gelmiş gidiyor. Her ne vakit o iki silsile imtizac ve ittihad etmiş ise, yani silsile-i felsefe, silsile-i diyanete dehalet edip itaat ederek hizmet etmişse; âlem-i insaniyet parlak bir surette bir saadet, bir hayat-ı içtimaiye geçirmiştir. Ne vakit ayrı gitmişler ise, bütün hayır ve nur, silsile-i nübüvvet ve diyanet etrafına toplanmış ve şerler ve dalaletler, felsefe silsilesinin etrafına cem’olmuştur. Şimdi şu iki silsilenin menşe’lerini, esaslarını bulmalıyız.

İşte diyanet silsilesine itaat etmeyen silsile-i felsefe ki, bir şecere-i zakkum suretini alıp, şirk ve dalalet zulümatını etrafına dağıtır. Hattâ kuvve-i akliye dalında; Dehriyyun, Maddiyyun, Tabiiyyun meyvelerini, beşer aklının eline vermiş. Ve kuvve-i gazabiye dalında; Nemrudları, Firavunları, Şeddadları 5(Haşiye) beşerin başına atmış. Ve kuvve-i şeheviye-i behimiye dalında; âliheleri, sanemleri ve uluhiyet dava edenleri semere vermiş, yetiştirmiş. O şecere-i zakkumun menşei ile silsile-i nübüvvetin ki bir şecere-i tûbâ-i ubudiyet hükmünde bulunan o silsilenin, küre-i zeminin bağında mübarek dalları: Kuvve-i akliye dalında enbiya ve mürselîn ve evliya ve sıddıkîn meyvelerini yetiştirdiği gibi.. kuvve-i dafia dalı
[22.10.2023 20:38] Annem: BEŞİNCİ KELİME: Meşveret-i şer’iyeden aldığım ders budur: Şu zamanda bir adamın bir günahı, bir kalmıyor. Bazan büyür, sirayet eder, yüz olur. Bir tek hasene bazan bir kalmıyor. Belki bazan binler dereceye terakki ediyor. Bunun sırr-ı hikmeti şudur:

Hürriyet-i şer’iye ile meşveret-i meşrua, hakikî milliyetimizin hâkimiyetini gösterdi. Hakikî milliyetimizin esası, ruhu ise İslâmiyet’tir. Ve hilafet-i Osmaniye ve Türk Ordusunun o milliyete bayraktarlığı itibariyle, o İslâmiyet milliyetinin sadefi, kal’ası hükmündedir. Arab-Türk hakikî iki kardeş, o kal’a-i kudsiyenin nöbettarlarıdır.

İşte bu kudsî milliyetin rabıtasıyla, umum ehl-i İslâm bir tek aşiret hükmüne geçiyor. Aşiretin efradı gibi İslâm taifeleri de, birbirine uhuvvet-i İslâmiye ile mürtebit, alâkadar olur. Birbirine manen, lüzum olsa maddeten yardım eder. Güya bütün İslâm taifeleri bir silsile-i nuraniye ile birbirine bağlıdır. Nasılki bir aşiretin bir ferdi bir cinayet işlese, o aşiretin bütün efradı, o aşiretin düşmanı olan başka aşiretin nazarında bütün efradı müttehem olur. Güya herbir ferd o cinayeti işlemiş gibi, o düşman aşiret onlara düşman olur. O tek cinayet
[22.10.2023 20:38] Annem: Yirmi Üçüncü ve Yirmi Dördüncü Ayetlerin Tefsiri
Nübüvvet Hakkında
وَاِنْ كُنْتُمْ فِى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلَى عَبْدِنَا فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ وَادْعُوا شُهَدَاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ ❊

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ

Gayet kısa bir meali: Yani “Abdimiz üzerine inzal ettiğimiz Kur’anda bir şübheniz varsa, Kur’anın mislinden bir sure yapınız; hem de Allah’tan başka, işlerinizde kendilerine müracaat ettiğiniz şüheda ve muinlerinizi de çağırınız, yardım etsinler. Eğer sözünüzde sadık iseniz hepiniz beraber çalışınız, Kur’anın mislinden bir sure getiriniz. Eğer bir misil getiremediğiniz takdirde, zâten getiremezsiniz ya, öyle bir ateşten sakınınız ki; odunu, insanlar ile taşlardır.”

Mukaddeme

Kitabın evvelinde beyan edildiği gibi, Kur’an-ı Kerim’in takib ettiği esas maksad dörttür. Birinci maksadı olan “tevhid”, evvelki
[22.10.2023 20:39] Annem: Nazif’in o havalideki kardeşlerimizin namına tebriki ve Nazif’in sarsılmaz sadakat ve irtibatı ve kuvvetli ümidleri bize tam bir nefes aldırdı. Onun hususî rakibleri bulunduğu için telaşlı idim.

Sadakatı hârika olduğu gibi, cesareti de o nisbette olan Halil İbrahim’in (R.H.) doğrudan doğruya benim adresime gönderdiği tebrikini aldım. Onu ve Nur’un dikkatli avukatı başta olarak onların umumuna selâm ve bayramlarını tebrik ederiz.

Medrese-i Nuriye kahramanlarından Şükrü Efe’nin, kuşların ve serçelerin alâkadarlıklarını gösteren mektubu, kahraman marangozun teyidini teyid etti, bizi de memnun etti.

Atabey kardeşlerimizden, Lütfü vârislerinden Ali Osman’ın mektubundaki sualine cevab vermeğe vakit bulamadık.

İşte bu mezkûr kardeşlerimizin her biri temsil ettikleri kendilerine ve arkadaşlarına ayrı ayrı ruh u canımızla maddî ve manevî bayramlarını tebrik ediyoruz ve büyük Re’fet kardeşimize, binler safalar ile geldin deriz
[22.10.2023 20:39] Annem: اَيْوَاهْ اِينْ زِنْدِگَانِى هَمْ چُو خَابَسْتْ

وِينْ عُمْرِ بِى بُنْيَادْ هَمْ چُو بَادَسْتْ

اِنْسَانْ بَزَوَالْ دُنْيَا بَفَنَا اَسْتْ آمَالْ بِى بَقَا آلاَمْ بَبَقَا اَسْتْ

بِيَا اَىْ نَفْسِ نَافَرْجَامْ وُجُودِ فَانِى ىِ خُودْرَا فَدَا كُنْ

خَالِقِ خُودْرَا كِه اِينْ هَسْتِى وَدِيعَه هَسْتْ

وَ مُلْكِ اُو وَ اُو دَادَه فَنَا كُنْ تَا بَقَا يَابَدْ

اَزْ آنْ سِرِّى كِه ، نَفْىِ نَفْىْ اِثْبَاتْ اَسْتْ

خُدَاىِ پُرْكَرَمْ خُودْ مُلْكِ خُودْرَا مِى خَرَدْ اَزْ تُو

بَهَاىِ بِى گِرَانْ دَادَه بَرَاىِ تُو نِگَاهْ دَارَسْتْ

(Haşiye): Bu Farisî münacat, kısalığına rağmen çok uzun hakikatleri ihtiva etmektedir. Ankara’da otuzbeş sene evvel tab’ edildiği vakit, Afgan Sefiri Sultan Ahmed çok beğenmiş ve Afgan Şah’ına bir aded bu münacattan hediye göndermiştir. Türkçe tercümesi “İhtiyarlar Risalesi”nde ve “Onyedinci Söz”de olduğundan tercüme edilmedi
[22.10.2023 20:40] Annem: Onbeşinci Söz’ün Zeyli
[Yirmialtıncı Mektub’un Birinci Mebhası]

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ اِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Hüccet-ül Kur’an aleş-şeytan ve hizbihi… İblisi ilzam, şeytanı ifham, ehl-i tuğyanı iskât eden “Birinci Mebhas”: Bîtarafane muhakeme içinde şeytanın müdhiş bir desisesini kat’î bir surette reddeden bir vakıadır. O vakıanın mücmel bir kısmını on sene evvel Lemaat’ta yazmıştım. Şöyle ki:

Bu risalenin te’lifinden onbir sene evvel Ramazan-ı Şerifte İstanbul Bayezid câmi-i şerifinde hâfızları dinliyordum. Birden şahsını görmedim, fakat manevî bir ses işittim gibi bana geldi. Zihnimi kendine çevirdi. Hayalen dinledim. Baktım ki, bana der:

“Sen, Kur’anı pek âlî, çok parlak görüyorsun. Bîtarafane muhakeme et, öyle bak. Yani bir beşer kelâmı farzet bak… Acaba o meziyetleri, o zînetleri görecek misin?” dedi.

Hakikaten ben de ona aldandım. Beşer kelâmı farzedip, öyle baktım. Gördüm ki: Nasıl Bayezid’in elektrik düğmesi çevrilip söndürülünce ortalık karanlığa düşer. Öyle de o farz ile Kur’anın parlak ışıkları gizlenmeğe başladı. O vakit anladım ki, benim ile konuşan şeytandır. Beni vartaya yuvarlandırıyor. Kur’andan istimdad ettim. Birden bir nur kalbime geldi. Müdafaaya kat’î bir kuvvet verdi. O vakit şöylece şeytana karşı münazara başladı.

Dedim: Ey şeytan! Bîtarafane muhakeme, iki taraf ortasında bir vaziyettir. Halbuki hem senin, hem insandaki senin şakirdlerin, dediğiniz bîtarafane muhakeme ise; taraf-ı muhalifi iltizamdır. Bîtaraflık değildir, muvakkaten bir dinsizliktir. Çünki Kur’ana kelâm-ı beşer diye bakmak ve öyle muhakeme etmek, şıkk-ı muhalifi esas tutmaktır. Bâtılı iltizamdır, bîtarafane muhakeme değildir. Belki, bâtıla tarafgirliktir.

Şeytan dedi ki: Öyle ise ne Allah’ın kelâmı, ne de beşer kelâmı deme. Ortada farzet, bak
[22.10.2023 20:40] Annem: Lem’a
بِاسْمِهِ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Aziz sıddık kardeşlerim Hoca Sabri, Hâfız Ali, Mes’ud, Mustafalar, Hüsrev, Re’fet, Bekir Bey, Rüşdü, Lütfüler, Hâfız Ahmed, Şeyh Mustafa vesaire… Sizlere meraklı ve medar-ı sual olmuş “Dört Küçük Mes’ele”yi malûmat kabîlinden muhtasar bir surette beyan etmekliğe kalbimde bir hatıra hissettim.

BİRİNCİSİ: Kardeşlerimizden Çaprazzade Abdullah Efendi gibi bazı adamlar, ehl-i keşiften rivayeten bu geçen Ramazanda Ehl-i Sünnet ve Cemaat için bir ferec, bir fütuhat olacağını haber verdikleri halde zuhur etmedi. Böyle ehl-i velayet ve keşif, neden hilaf-ı vaki’ haber veriyorlar? Benden sordular. Ben de birden sünuhat kabîlinden olarak verdiğim cevabın muhtasarı şudur:

Hadîs-i şerifte vârid olmuştur ki: “Bazan bela nâzil oluyor; gelirken karşısına sadaka çıkar, geri çevirir.” Şu hadîsin sırrı gösteriyor ki: Mukadderat, bazı şeraitle vukua gelirken geri kalır. Demek ehl-i keşfin muttali olduğu mukadderat mutlak olmadığını, belki bazı şeraitle mukayyed bulunduğunu ve o şeraitin vuku bulmamasıyla o hâdise de vukua gelmiyor. Fakat o hâdise, ecel-i muallak gibi Levh-i Ezelî’nin bir nevi defteri hükmünde olan Levh-i Mahv-İsbat’ta mukadder olarak yazılmıştır. Gayet nadir olarak Levh-i Ezelî’ye kadar keşif çıkar. Ekseri oraya çıkamıyor. İşte bu sırra binaen, geçen Ramazan-ı Şerifte ve Kurban Bayramında ve daha başka vakitlerde istihraca binaen veya keşfiyat nev’inden verilen haberler, muallak oldukları şeraiti bulamadıkları için vukua gelmemişler ve haber verenleri tekzib etmiyorlar. Çünki mukadder imiş, fakat şartı gelmeden o da vukua gelmemiş. Evet Ramazan-ı Şerifte bid’aların ref’ine Ehl-i Sünnet ve Cemaatin ekseriyetle hâlis duası bir şart ve bir sebeb-i mühim idi. Maalesef câmilere Ramazan-ı Şerifte bid’alar girdiğinden, duaların kabulüne sed çekip ferec gelmedi. Nasılki sâbık hadîsin sırrıyla: Sadaka, belayı ref’ eder. Ekseriyetin hâlis duası dahi, ferec-i umumîyi cezbeder. Kuvve-i cazibe vücuda gelmediğinden, fütuhat da verilmedi.

İKİNCİ MERAKLI SUAL: Bu iki ay zarfında heyecanlı bir vaziyet-i siyasiye karşısında bana, hem alâkadar olduğum çok kardeşlerime kavî bir ihtimal ile ferah verecek bir teşebbüs etmek lâzımken, o vaziyete hiç ehemmiyet vermeyerek bilakis beni tazyik eden ehl-i dünyanın lehinde olarak bir fikirde bulundum. Bazı zâtlar hayret içinde hayrette kaldılar. Dediler ki: “Sana işkence eden bu mübtedi’ ve kısmen münafık baştaki insanların takib ettikleri siyaseti nasıl görüyorsun ki ilişmiyorsun?”

Verdiğim cevabın muhtasarı şudur ki: Bu zamanda ehl-i İslâmın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir dalaletle kalblerin bozulması ve imanın zedelenmesidir. Bunun çare-i yegânesi: Nurdur, nur göstermektir ki, kalbler ıslah olsun, imanlar kurtulsun. Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa, o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenadır. Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslah etmez. O vakit küfür kalbe girer, saklanır; nifaka inkılab eder. Hem nur, hem topuz.. ikisini, bu
[22.10.2023 20:41] Annem: Evet nasılki o Rahman, o rahmetin vâhidiyetiyle ve ihatasıyla, kâinatın mecmuunda ve zeminin yüzünde celalinin haşmetini gösteriyor. Öyle de, ehadiyetin cilvesiyle herbir zîhayatta, hususan insanda bütün nimetlerin nümunelerini o ferdde toplayıp, o zîhayatın âlât u cihazatına geçirip tanzim ederek, mecmu-u kâinatı (parçalanmadan) o tek ferde, bir cihette aynı hanesi gibi verdirmesiyle dahi, cemalinin hususî şefkatini ilân eder ve insanda enva’-ı ihsanatının temerküzünü bildirir.

Hem nasılki bir kavunun (meselâ) her bir çekirdeğinde, o kavun temerküz ediyor. Ve o çekirdeği yapan zât elbette odur ki; o kavunu yapar, sonra ilminin hususî mizanıyla ve hikmetinin ona mahsus kanunuyla o çekirdeği ondan sağar, toplar, tecessüm ettirir. Ve o tek kavunun tek ve vâhid ustasından başka hiçbir şey, o çekirdeği yapamaz ve yapması muhaldir. Aynen öyle de, rahmaniyetin tecellisiyle kâinat bir ağaç, bir bostan ve zemin bir meyve, bir kavun ve zîhayat ve insan bir çekirdek hükmünde olduğundan; elbette en küçük bir zîhayatın hâlıkı ve rabbi, bütün zeminin ve kâinatın hâlıkı olmak lâzım gelir
[22.10.2023 20:41] Annem: Nur’un eski talebesi merhum Lütfü’nün arkadaşı

Zeki

* * *

(Hüsrev’in bir fıkrasıdır)
Muhterem Efendim, sevgili Üstadım!

Yirmidokuzuncu Mektub’un bir kısmını nasıl bulduğum ferman buyuruluyor. Bu hususta ne yazabilirim, ne gibi bir fikir dermeyan edebilirim? Risalelerin her birisinin nurları bir; fakat mevzuları ayrı, güzellikleri ayrı, latiflikleri ayrı, zevkleri ayrıdır. Bu risalenin nuru diğer risaleler gibi her tarafı parlak, her köşesi güzeldir. Bilhâssa ruhlarımızı sızlatan, kalblerimizi ağlatan bu hâl-i müessife dolayısıyla, sevgili Üstadımdan bir şifa-yı âcil bekliyordum. Bu şifayı Yedinci, Sekizinci, Dokuzuncu Nükteler beklediğim devayı vermiş ise de, binler maslahat ve faideleri içinde yalnız bir maslahat için bile olmadığı halde tebdil edilen şeair-i İslâmiyeden bazıları, bizi çok me’yus ve müteessir ediyor
[22.10.2023 20:49] Annem: Bir Ayet:
Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O'ndan ister (O'na muhtaçtır). O her an yaratma halindedir.
(Rahmân, 55/29)

Bir Hadis:
Allah'ın rızası, anne babanın rızasındadır. Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.
(Tirmizî, "Birr", 3)

Bir Dua:
Allah'ım! Nimetinin yok olmasından, verdiğin afiyetin bozulmasından, ansızın cezalandırmandan ve öfkene sebep olan her şeyden Sana sığınırım.
(Ebû Dâvud, "Vitir", 32)

T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı
[22.10.2023 20:49] Annem: Diyanet Takvimi Ön Yüz:
Her insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. (İsrâ, 17/13)
…Rabbim! Girilecek yere doğrulukla girmemi, çıkılacak yerden de doğ- rulukla çıkmamı sağla, bana tarafından yardımcı bir güç ver! (İsrâ, 17/80) 


Diyanet Takvimi Arka Yüz:
TEMEL ATARKEN VEYA İŞ YERİ AÇARKEN DUA
Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile. Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve selam, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e, onun âline ve ashabının üzerine olsun. Ey kapıları açan Allah’ım! Bize hayırlı kapılar aç. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Bize rahmetinle helal, temiz ve bol rızıklar ihsan eyle. Rızık verenlerin en hayırlısı sensin. Bugün burada temelini attığımız inşaatı, müesseseyi hayırla ikmal ve itmam etmeyi nasip eyle. Bu teşebbüsümüzü hakkımızda hayırlı, bereketli ve devamlı eyle. Halis niyetle attığımız bu adımları boşa çıkmaktan koru. Dünya ve ahiret mutluluğuna vesile eyle. Hayırlı iş ve kazançlar elde etmeyi, bolluk ve bereketlere ulaşmayı ihsan eyle. Her türlü kötülüklerden, kesada uğramaktan, hile ve art niyetlerden, zarardan, fitnelerden, fesat, haset ve kıskançlıktan koru. Hayırlara vesile kıl, güçleştirme kolaylaştır, mübarek eyle ya Rabbi! Âmin.

T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı
[22.10.2023 20:59] Annem: ŞİİR...........(Ahmet Gülmen - Eskişehir)........  PAZAR DESTANI

Bugün pazar kuruldu,

Ev eksiği soruldu,

Hanım verdi bir liste,

Bey okuyup yoruldu:

Helva, yoğurt, kaymak al!

Kaliteli yağ ve bal,

Pahalıdır iyi mal,

Çarşı-pazar gez getir!

Kahve, şeker, çay lâzım,

Tursil, persil, fay lâzım,

Salataya pay lâzım,

Biber, sirke, tuz getir!

Halı, kilim alalım,

Büfe, koltuk bulalım,

Dolap, divan kuralım,

Birkaç takım düz getir!

İki kilo pastırma,

Yedi paket makarna,

Sekiz külâh dondurma,

Erimeden, tez getirl

Çilek, kiraz gelmiştir,

Elma, armut ermiştir,

Kavun, karpuz sermiştir,

Beşer, onar muz getir!

Bardak, tabak yarıldı,

Çanak, çömlek kırıldı,

Yaralı el sarıldı,

İlâç, merhem, toz getir!

İnek, öküz, tay bulup,

Keklik, tavşan, toy vurup,

Koyun, keçi, koç tutup,

Horoz, tavuk, kaz getir!

Sedef düğme yapılır,

Elmas, yakut bakılır,

Altın, gümüş takılır,

Pek çok değil az getir!

Aman, sucuk hoş olsun,

Beyin, ciğer yaş olsun,

Böbrek, dalak, baş olsun,

Kıyma, ciğer, dil de al!

Pasta, börek etlidir,

Helva, lokum tatlıdır,

Baklavalar katlıdır,

Listesinden sil de al!

Telefonum cep olsun,

Bilgisayar yazılsın,

Çocuklara alınsın,

Kanaryalı zil de al!

Beş tencere, üç tava,

Çelik olsun bir kova,

Bak, bugün sıcak hava,

Ayran, şerbet, bal da al!

Arpa, buğday almalı,

Çuval pirinç dolmalı,

Mısır patlar olmalı,

Haşhaş, susam bul da al!

Kitap, defter karışsın,

Kalem, silgi yakışsın,

Uhu, kola yapışsın,

Dosya, kağıt, pul da al!”

Liste düştü yayıldı,

Daha pek çok sayıldı,

Toplar iken kağıdı,

Bey düşerek bayıldı.

Hanım koştu kaldırdı,

Biraz hava aldırdı,

Bey kendine gelince,

Şaka diye yalvardı.

“Liste ağır oldu çok,

İsteklerin aslı yok,

Mutluyuz evimizde,

Şükür karnımız da tok.”

Dün şaka böyle bitti,

Sabah bey işe gitti,

İsteklerini yazıp,

Bir şaka da o etti.

Akşam eve gelince,

Girip selâm verince,

Hanımına uzattı,

Cevap yerli yerince:

“Gündüz işler görülsün,

Çamaşırlar serilsin,

Ütülenip dürülsün,

Biraz koku sür de gel!

Ilık su hazır olsun,

Sabun, havlu konulsun,

Fırça, macun bulunsun,

Seccademi ser de gel!

Halı, kilim serilsin,

Bütün işler görülsün,

Yine sofra kurulsun,

Birkaç dakka dur da gel!

Elmaları soyalım,

Armutları sayalım,

Bir tabağa koyalım,

Çocuklara ver de gel!

Kahveler olsun sütlü,

Üzeri çok köpüklü,

Fincanlar türlü-türlü,

Her eksiği gör de gel!”

Şakalar burda bitti,

Hanım mutfağa gitti,

Geldi bir fincan kahve,

Bey, çok teşekkür etti.

Nemli gözler buğlandı,

Tatlılığa bağlandı,

Zaten başta var olan,

Evde huzur sağlandı.


22.10.2023 - Türkiye Takvimi - https://play.google.com/store/apps/details?id=turkiyetakvimi.takvim
[22.10.2023 21:00] Annem: • Seyyid Muhammed Raşid el-Hüseynî Hazretlerinin Vefatı (1993)
'İnsanın evini yıkan en büyük düşmanı kişinin nefsidir. Onun için insanın kendinden haberi olmalı, nefsin tuzaklarına düşmemeye çalışmalıdır.' Seyyid Muhammed Raşid el-Hüseynî [kuddise sırruh

Semerkand Takvimi
[22.10.2023 21:00] Annem: Helâli Aramanın Fazileti

Helâli aramak farzdır. Mümin, helâl ve temiz olan şeyleri tüketmek zorundadır. Yediği veya kullandığı şeyler temiz olmalıdır. İlk insan olan Hz. Âdem’den [aleyhisselâm] kıyamete kadar bütün müminlere helâl ve temiz şeylerin yenmesi emredilmiştir. Nitekim Allah Teâlâ peygamberlere,  Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyin, faydalı iş işleyin  (Mü’minûn 23/51) buyurmuştur. Müminlere de,  Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helâl ve temiz olanlarından yiyin; şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü o apaçık düşmanınızdır  (Bakara 2/168) diye buyurmuştur. Ayrıca helâl kazanç sağlamak en faziletli ameldir. Nitekim Allah Resûlü [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurmuştur:  En faziletli amel helâl kazançtır.  Yine helâl aramak ve yemek insana ihlâsı kazandırır, ihlâs da cenneti kazandırır.

Bir gün Peygamber Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem],  Helâlinden yiyen, sünnete göre yaşayan ve kötülüğünden insanların emin olduğu kişi cennete girer!  buyurdu. Sahâbe-i kirâm,  Ey Allah’ın resûlü! Bugün senin ümmetin içinde böyleleri çok!  dediler. Allah Resûlü [sallallahu aleyhi vesellem],  Bu söylediğim husus benden sonraki asırlarda olacaktır!  buyurdu.

Semerkand Takvimi
[22.10.2023 21:01] Annem: “Kim sıkıntıya düşer de halini insanlara açarsa sıkıntıdan kurtulamaz. Fakat her kim düştüğü sıkıntıdan dolayı ihtiyacını Allah’a arzedip havale ederse Allah’ın er veya geç bir rızık vereceği umulur.”
(Ebu Davud, Zekat 28)
[22.10.2023 21:01] Annem: "Ey Rabbimiz! Bizi, inkar edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin."
Mümtehine Sûresi 5.Ayet
[22.10.2023 21:01] Annem: RİKAB 
Rikab "boyun" mânasına gelen rakabe kelimesinin çoğuludur. Zekâtın
sarf yerlerine ilişkin açıklamanın yer aldığı âyette, boyunduruk altındaki
kimseler için pay ayrılmasından söz edilir. Âyetin bu ifadesi, o dönemden
itibaren zekâtın sosyal bir vâkıa olarak İslâm toplumunda da yaygın olan
köleliğin tedrîcen kaldırılması yönünde harcanması şeklinde anlaşılmıştır. Bu anlayış, aynı zamanda İslâm dininin insan hürriyetine önem vermiş ve
müslümanları bu istikamette yönlendirmiş olmasının da tabii sonucudur.
İslâm'ın doğuş yıllarında kölelik bütün dünyada yaygın bir halde idi. İnsanlar
zorla kaçırılıp köleleştiriliyor, borçlu borcundan, suçlu suçundan dolayı
köle yapılıyordu.
İslâm hür insanların bu ve benzeri yollarla köle yapılmasını yasaklamıştır.
Kölelik kaynaklarından biri de düşman esirlerinin köleleştirilmesidir.
Ancak İslâm bu kaynağı da son derece daraltmış, haklı ve meşrû bir savaşta
alınan esirlerin önce fidye karşılığı veya karşılıksız salıverilmelerini emretmiş
(bk. Muhammed 47/4), devlet başkanına da, düşmanın esirleri köleleştirdiği
öğrenildiğinde, müslümanlar için yarar gördüğünde alınan esirleri köleleştirme
yetkisi vermiştir. Bu çok sınırlı cevaza karşın İslâm, kölelerin hürriyetlerine
kavuşabilmeleri için birçok düzenleme ve önlem getirmiştir. Bu
çerçevede olmak üzere köleleri hürriyetlerine kavuşturmak için zekâttan pay
ayırmıştır.
İlgili hadis ve ilk devir uygulamalarını değerlendiren fakihler, "rikab" teriminin
kapsamına hangi çeşit kölelerin girdiği konusunda farklı görüşler
ileri sürmüşler ise de, bu fona efendisiyle hürriyet anlaşması yapan kölelere
yardımdan (mükâteb), devlet başkanının zekât geliriyle köleler satın alıp
âzat etmesine kadar geniş bir kullanım alanı sağlandığı görülür.
Kölelik sistem ve uygulamasının günümüzde kalktığını göz önüne alan
İslâm bilginleri, âyetin bu hükmünün tatbik imkânı konusunda değişik bakış
açılarını gündeme getirmişlerdir. Bu seçenekler daha ziyade bu fonun savaş
esirlerine veya ağır borç yükü altında ezilen kimselere tahsisi yönündedir.
Âyetin bu fonu, temel insan haklarının başında gelen insan hürriyetinin sağlanmasına
ayırdığı dikkate alınınca, âyete günümüzde işlev kazandırmanın en
uygun yolunun bu fonun dünya ölçeğinde insan haklarının iyileştirilmesinde
kullanılması olduğu söylenebilir. ...Daha az
[22.10.2023 21:01] Annem: Kim bir günah kazanırsa, onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. [Nisa Sûresi.111]
[22.10.2023 21:01] Annem: İNSANLARLA İYİ GEÇİNMEK
İnsanlar topluluk halinde yaşadıkları için birbirleri ile iyi ge- çinmek, birbirlerinin haklarına saygı göstermek zorundadır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de; “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenler- dir. Allah, iyilik edenleri sever.” (Âl-i İmrân,3/134) buyurularak iyi geçinmenin gerçek mü'minlerin özellikleri olduğu dile getiril- mektedir.
İnsanlarla iyi geçinmek, çatışma ve kavgalardan ziyade, uyum içinde beraberce birbirini sevme, öfke ve hırs beslememe ve mutlu zamanlar geçirmek şeklinde de ifade edilmektedir.
İnsanlara yapılacak en faydalı ihsan, en kıymetli hediye, tatlı dil ve güler yüzdür.
Müslümanlar, yalnız birbirleriyle değil, bütün insanlarla hoş geçinmelidir.

DİNÎ KAVRAMLAR
İSTİLÂM
Kâ’be’yi tavaf ederken Hacerü’l- Esved’i öpmek, yaklaşmak mümkün olmaması halinde Hacerü’l-Esved’e karşı el kal- dırıp işaret ederek selamla- mak demektir. Kâ’be’yi tavafa Hacerü’l-Esved’in bulunduğu Rüknü’l-Yemânî köşesinden baş- lanır. Tavafa başlamadan önce, hangi tavafın yapılacağına niyet edilir, Hacerü’l-Esved istilâm edilir ve Kâ’be sol tarafa alınıp dua okuyarak tavafa başlanır. Hatîm'in dışından, Kâ’be’nin etrafı dolaşılır. Hacerü’l-Esved’in hizasına gelindiğinde, tekrar istilâm edilir.

ÖZLÜ SÖZ
İnsan dış gözüyle bakar, fakat iç gözüyle görür. (İmam Gazzâli)
[22.10.2023 21:02] Annem: Bunun üzerine Musa asasini yere atti O hemen apaçik bir ejderha oluverdi!  (A'RAF/107)

Bunun üzerine Musa asâsini ativerdi; bir de ne görsünler, asâ apaçik koca bir yilan (oluvermis)!  (ŞUARA/32)
[22.10.2023 21:02] Annem: Enes (radıyallahu anh) buyurdu ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) mescide girmişti ki, iki direk arasına gerilmiş bir ip gördü. "Bu da ne?" diye sordu. Bu, Zeyneb (radıyallahu anh)'in ipidir, namaz kılarken uykusu gelince buna takılıyor (ip onun düşmesini önlüyor)" dediler. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):"Hayır (olmaz öyle şey) çözün ipi. Şevkiniz varken namaz kılın, uykunuz gelince de yatın" emretti. 
Buhârî, Teheccüd 18; Müslim, Müsâfirîn 219, (784); Ebu Dâvud, Salât, 308, (1312); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 17, (3, 218).
[22.10.2023 21:02] Annem: Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. [Bakara Sûresi.183]
[22.10.2023 21:03] Annem: “Allah’ım! Kötü ahlaktan, nefsânî arzulardan, kötü işlerden ve ayıp şeylerden beni uzaklaştır.” (Ibn Hibbân, Ed’iye, No:960)
[22.10.2023 21:03] Annem: Anne-baban yaşlanınca elinden geldiği kadar onlara yardım et. Çünkü ebeveynin, sen küçükken türlü türlü zahmetini çektiler. Devamlı onların hayır duasını al. Beddua ederlerse dünyan da, ahiretin de yıkılır. Anne-babanın rızası Allah'ın rızasıdır. Onların öfkelenmesi Allah'ın gazabıdır.[İmam Gazali]
[22.10.2023 21:03] Annem: BAHÎL

Cimri. (Bkz. Cimrilik) Bahîl, Allahü teâlâdan, Cennet'ten ve insanlardan uzaktır. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî) Cömert olan câhil, Allahü teâlâya, bahîl olan âbidden (çok ibâdet edenden) daha sevimlidir. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî) Allahü teâlâ kıyâmet günü, üç kimse ile konuşmayacak, hepsine çok acı azâb yapacaktır. Zinâ eden ihtiyâr, başa kakan bahîl ve kibirli olan fakir. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî)
[22.10.2023 21:04] Annem: Bumin

T. Göktürk hakanı

 

    Kısaltmalar:
    A. Arapça,
    F. Farsça,
    FR. Fransızca,
    IB. İbranice,
    İ. İtalyanca,
    Moğ. Moğolca,
   T. Türkçe,
    Y. Yunanca,
    E.T. Eski Türkçe
[22.10.2023 21:04] Annem: Hamile bir bayan namaz kılarken zorlanmakta ise namazlarını oturarak veya ima ile kılabilir mi?

Hastalığından dolayı namazda rüku ve secde yapamayan kişi oturduğu yerden kolayına geldiği şekilde, mesela bağdaş kurarak veya ayaklarını yana veya öne doğru uzatarak oturup namazını kılar. Ayaklarını yana veya kıbleye uzatarak da olsa yere oturamayan kişi, ayakta veya tabure, sandalye, sedir vb. yerlere oturarak namazını ima ile kılabilir.

Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) basur hastalığı olan birinin nasıl namaz kılacağının sorulması üzerine; “Durabilirsen ayakta, gücün yetmezse oturarak ona da gücün yetmezse yan üstü uzanarak kıl” buyurdu (Ebu Davud, Salat, 181). Bu durumda olan bir kimse usulüne göre, namazını ima ile kılar. İma ile namaz kılan kişi rükuda başını biraz, secdede ise rükudan biraz daha fazla eğer. Bununla birlikte, vücudun baş ile birlikte eğilmesiyle de ima yapılmış olur. Bir kişi ayakta durmaya gücü yettiği halde, rüku ve secdeye gücü yetmiyorsa, ayakta veya oturarak ima edebilir; ancak oturarak ima etmesi daha uygundur. Başı ile ima etmeye gücü yetmeyen kimse namazını kazaya bırakır; gözleri, kaşları veya kalbiyle ima ederek namaz kılamaz (Mevsıli, el-İhtiyar, İstanbul, ts. , I, 76-78).

Hamile olan bayan, namazda rüku ve secde yapması kendisine veya karnında çocuğuna zarar verecekse, yukarıda anlatılanlardan kendisine uygun gelen şekilde namazını kılar.
[22.10.2023 21:05] Annem: 49 
Emaneti Yerine Getirmek
bozulmasına, çürümesine sebep olur. Dolayısıyla Müslüman-
ların münafıklık alameti olan bu vasıflardan uzak durmaları 
gerekmektedir. Zaman zaman “acaba bu alametlerden birisi 
bende var mı?” diye kendisini muhasebe etmesi, ehlini, ço-
cuklarını, dost ve akrabalarını da bu tehlikeye karşı uyarması 
gerekir. Bu alametlerden birisinin kendisinde olduğunu fark 
eden mü’minin hemen tevbe-istiğfar ederek kendisini temizle-
mesi icap eder. Esasında bu davranış da bir tür emanete riayet-
tir. Zira mü’min bir günah işlediğinde ondan pişmanlık duyup 
tevbe-istiğfar etmesi gerekliliği bir emirdir ve emre riayet de 
mü’min üzerinde bir emanettir. 
Hz. Peygamber (s.a.s.), şu hadisinde emaneti korumanın 
hassasiyetine dikkat çekmektedir: “Şüphesiz ki emanet, insan-
ların kalplerinin ta derinliklerine kök salıp yerleşti. İnsan bir kere 
uyur ve kalbinden emanet çekilip alınır, ondan belli belirsiz iz kalır. 
Sonra bir kere daha uyur, yine kalbinden emanet alınır; bu defa 
da ayağının üzerinde yuvarladığın ateşten korun bıraktığı iz gibi 
bir eseri kalır. Sen onu, içinde hiçbir şey olmadığı hâlde kabarık 
görürsün. Neticede insanlar o hâle gelir ki, alış-veriş yaparlar da 
neredeyse emaneti yerine getirecek bir kişi bile kalmaz...”49
Yukarıda örnek verdiğimiz ayet ve hadislerden emaneti 
yerine getirmenin, korumanın ne kadar önemli olduğu anla-
şılmaktadır. “İman” ile aynı kökten gelmiş olması “mü’min-e-
manet” ilişkisini ortaya koymaktadır. Öyleyse her mü’minin 
başta sahip olduğu imanı olmak üzere kendisine verilen bütün 
nimetlerin emanet olduğunu, bu nimetlerin şükrünü eda et-
tiği takdirde emanete riayet etmiş olacağının bilincinde olma-
sı gerekir. Herkesin işini, mesleğini, yerine getirmesi gereken 
vazifelerini, yapmakla mükellef olduğu ibadetlerini, ağzından 
çıkacak sözünü vs. emanet kabul etmesi ve bu ruhla hareket 
etmesi, ideal bir toplumun oluşmasına ve iyilik medeniyetinin 
ihyasına katkı sağlayacaktır. 
49 Buhari, Rikak, 35; Fiten, 13
RAMAZAN GUNLÜKLER -II.indd 49 27.04.2019 00:11:19
[22.10.2023 21:05] Annem: MELEKLERE İMAN
∙∙∙ 1 8 ∙∙∙
diye ikiye ayrılır. İnsanın kendisi ve etrafında görüp göz-
lemleyebildiği varlıkların mevcut olup olmadığı tartışma 
konusu değildir. Belli bir hacmi, yoğunluğu, maddî yapısı 
olmayan ve duyularla algı alanına girmeyen varlıklar ise 
gayb alanıyla ilişkilidirler. Bu tür varlıklar ancak peygam-
berin haber vermesiyle bilinebilir. İşte iman meselesi bu 
varlıklar üzerinde cereyan etmektedir. Fizikî alanın dı-
şındaki varlıklar da kendi aralarında yüce değerlere sahip 
olanlar ve fazileti daha az veya değersiz olanlar olmak 
üzere iki gruba ayrılır. Melekler birinci, cin ve şeytan ise 
ikinci grupta değerlendirilir. 
İslâm dininde melek denilince, önce elçi olarak peygam-
berlere gönderilen, sonra da evren ve insanlar üzerin-
de Allah’ın izniyle tasarrufta bulunan ve O’nun emir-
lerini yerine getiren güç sahibi mânevî varlıklar akla 
gelmektedir.
Dinimizin temel kaynağını teşkil eden Kur’ân-ı Kerim’de 
meleklere imanın gerekliliği açıkça belirtilmiş, onların 
varlığına inanmamak dinin gösterdiği ana ilkelerden 
uzaklaşma olarak nitelendirilmiştir. Bu hususla ilgili bazı 
âyet-i kerimelerin mealleri şöyledir: “Peygamber, rabbi 
tarafından kendisine ne vahyedildi ise hepsine iman etti, 
müminler de iman ettiler. Her biri Allah’a, meleklerine, 
kitaplarına ve peygamberlerine gönülden bağlanıp, ‘Biz, 
Allah’ın elçileri arasında ayırım gözetmeyiz’ dediler.”7
“Şunu iyi biliniz ki iyilik, yönünüzü doğuya veya batı-
ya çevirmekten ibaret değildir. Asıl iyilik kişinin Allah’a, 
âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere 
inanmasıdır.”8
7 el-Bakara 2/285.
8 el-Bakara 2/177.
MELEKLERE İMAN.indd 18 12.03.2015 09:16:30
[22.10.2023 21:05] Annem: Ravi: Ukbe İbnu Amir (ra)
Resulullah (sav) buyurmuştur ki: "Nezir keffareti, başka bir şey zikredilmemişse yemin keffaretidir."

Bu hadisin yer aldığı kitaplar: Müslim, Nüzur 13, (1645), Ebu Davud, Eyman 31, (3323), Tirmizi, Nüzur 4, (1528)

Hadisin Açıklaması:
Burada kastedilen nezir şöyle olur: "...Allah için üzerime nezir olsun." dikkat edince, böyle bir nezirde kişi, neyi yapmaya azmettiğini zikretmemiştir. Şu halde, hadis,  böylesi bir nezir için ödenmesi gereken keffâretin "yemin keffâreti" olmasına hükmetmektedir.

Nevevî der ki: "Ulemâ burada kastedilen şey hususunda ihtilaf etmiştir. Şâfiîlerin cumhuru bunu nezr-i lecâc'a hamletmiştir. Nezr-i lecâc, inad ve ısrar nezri demektir. Kişi, mesela "Zeyd" kelimesini kullanmak istemez de: "Eğer ağzımdan "Zeyd" çıkarsa Allah için haccetmek üzerime borç olsun" der. İşte bu çeşit nezre nezr-i lecac denmiştir. Bu kimse, bilahare "Zeyd" kelimesini sarfedecek olursa yemin keffareti ödemekle, söylediğini yapma arasında muhayyerdir. Şafiî mezhebinde esas olan  hüküm budur. İmam Malik ve birçokları bu nezr-i lecâcı mutlak üzere hamletmiş ve sanki "Üzerime nezir olsun" şeklinde yapılan mutlak nezre  benzetmiştir. Ahmed İbnu Hanbel ve birkısım Şâfiî'ler de bunu, "içki içmeye" nezretmiş olan kimsenin yaptığı nezr-i  masiyete hamletmiştir. Ashab-ı Hadis fakihlerinden bir cemaat de, bu nezr-i lecâcı nezir çeşitlerinin hepsine hamledip, "Bu nezri yapan kimse, nezrin bütün çeşitlerinde, kendine yüklediği şeyi yapmakla yemin keffâreti îfa etme arasında muhayyerdir" demişlerdir."

İmam-ı Azam'ın bu meseledeki son görüşüne göre,  bir kimse nezrini, olmasını istemediği bir şarta bağlamışsa, ona bir yemin keffâreti kâfidir. Ancak nezrettiği şeyi yapmakla dahi borcunu ödemiş olur. Sözgelimi  "Falan kimse ile konuşursam bir yıl oruç tutmak borcum olsun" diye nezreden kimse o şahısla konuşacak olsa, dilerse bir yemin keffareti verir, dilerse bir yıl oruç tutar. Fakat olmasını dilediği bir şarta bağladı ve meselâ: "Hastam  iyileşirse bir yıl oruç tutmak bana borç olsun" dedi ise, mutlaka nezrini tutması gerekir. İmam Muhammed de böyle hükmetmiştir. Umumî  belva sebebiyle bazı Hanefî fakihleri bu şekilde fetva vermişlerdir
[22.10.2023 21:06] Annem: Yine Müslim'den gelen bir başka rivayet şöyledir: Resulullah (sav) "Bana, deveyi şu, şu bedele sat, Allah da seni mağfiret buyursun, olmaz mı?" dedi. Ben cevaben: "Elbette, o sizin olsun" dedim. Resulullah (sav) bir taraftan miktarı artırmaya devam ediyor bir taraftan da: "Allah Teala sana mağfiret buyursun" diyordu. Bu sözü üç kere tekrar etti. 
Kaynak: 
Rivayet: Cabir
[22.10.2023 21:07] Annem: 36- Yatsı Namazında Kıraat Bâbı

1065- Bize Ubeydullah b. Muâz el-Anberî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Şu'be, Adiy’den rivâyet etti.

Dedi ki: Ben Berâ'ı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken işittim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seferde yatsı namazını kılmış da, iki rek'âtın birinde «Tın» sûresini okumuş.

1066- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys Yahya'dan - ki bu zât İbn Saîd'dir - o da Adiy b. Sabit'den, o da Berâ İbn Âzib'den naklen rivâyet etti. Berâ' Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yatsı namazım kıldım da «Tîn» Sûresini okudu.»

1067- Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mİs'âr, Adiy b. Sabit'den naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben Berâ İbn Âzib'den dinledim. Şöyle dedi: «Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yatsıda «Tin» sûresini okurken dinledim. Ondan daha güzel sesli bir kimse dinlemiş değilim!.»'.

Bu hadîsi Buhârî «Namaz» bahsinde müteaddid yerlerde tah-rîc etmiştir. Hadîsin birinci rivâyetinden anlaşılıyor ki, namaz seferde kılınmıştır. Onun için de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kısa sûrelerden okumuştur. Seferî olmadığı zamanlarda yatsıda -Şems», «Leyl» ve «İnşikak» sûrelerini okuduğu rivâyet edilmiştir.

Binâenaleyh zaruret olmadıkça yatsı namazında orta sûreleri okumak sünnettir. Çünkü yatsı istirahat ve uyku zamanına tesadüf eden bir namazdır. Onu fazla uzatmaya cemâatin tahammülleri yoktur. Akşam namazında olduğu gibi hafif kıldırmaya dahi bir sebep bulunmadığından onda orta sûreleri okumak sünnet olmuştur. Bu bâbda asıl delîl Ömer (radıyallahü arih)’in Hazret-i Ebû Mûsel-Eş'arî'ye: «Akşam namazında kısa sûreler, yatsıda orta, sabah namazında da uzun sûreleri oku!» diye yazdığı mektuptur. Bir de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yatsı namazında «Bakara» sûresini okuyan Muâz b. Cebel (radıyallahü anh)'ı muaheze buyurmuştur.

1068- Bana Muhammed b. Abbâd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Amr'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi:

— Muâz, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte namazı kılar, sonra kavmine gelerek onlara İmâm olurdu. Bir gece Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yatsıyı kıldıktan sonra kavmine gelerek onlara İmâm oldu ve «Bakara» sûresini okumağa başladı. Derken bir adam selâm vererek namazdan ayrıldı. Sonra yalnız basına kıldı ve çıktı gitti. Ashâb o zâta: Sen münafık mı oldun yâ fiilân? dediler.

— «Hayır Vallahi (münafık değilim; hele sabah olsun) ben bunu mutlaka gider Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e haber veririm!.» cevâbını verdi, ve (ertesi günü) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek:

«Yâ Resûlallah, biz develerle su taşıyan insanlarız, gündüzleyin çalışırız, Muâz seninle birlikte yatsıyı kılmış; sonra (Bize) gelerek Sûre-i Bakara'yı tutturdu.» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Muâz'a dönerek:

«Yâ Muâz, sen fitnebaz mı oldun yoksa?., filân ve filân sûreleri (okusaydın yâ!)» buyurdular.

Süfyân Şöyle dedi: «Ben Amr'a: Ebû Zübeyr bize Câbir'den naklen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: Şems, Duha, Leyl ve A'lâ sûrelerini oku!» buyurduğunu rivâyet etti, dedim. Amr da bunun gibi bir şey, dedi.»

1069- Bize Kuteybetübnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H.

Dedi ki: Bize de İbn Rumh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Ebi Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen haber verdi ki; Câbir Şöyle dedi. Muâz b. Cebel El-Ensâri arkadaşlarına yatsıyı kıldırdı. Fakat onlara kıraati uzun tuttu. Bunun üzerine bizden bir zât cemâatdan ayrılarak namazı yalnız basına kıldı. Onun bu yaptığını Muâz
[22.10.2023 21:07] Annem: KONUŞAN KİMSENİN DİNLEYENLERİ SUSTURMASI

698: Cerir ibni Abdullah (Allah Ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Veda haccında Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bana: “Halkı sustur da söyleyeceklerimi dinlesinler” dedikten sonra şöyle buyurdu: “Benden sonra birbirinizin boyunlarını vuran kafirlere benzemeyin.” (Buhari, İlim 43, Müslim, İman 118)
[22.10.2023 21:08] Annem: Sehl İbni Sa'd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse  girmez."

Buhârî, Savm 4; Müslim, Sıyâm 166. Ayrıca bk. Nesâî, Sıyâm 43; İbni Mâce, Sıyâm 1
[22.10.2023 21:08] Annem: “Allah’ım! Günahımı, bilgisizliğimi(n sonucu olarak yaptıklarımı), haddimi aşarak işlediklerimi ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla!”

Müslim, Zikir, 70

Müslümanca | İslam Ansiklopedisi
[22.10.2023 21:08] Annem: Rivayetinde der ki: "...Ondan yeninceye, tartılıncaya kadar..." Ben "Tartılması da ne dir?" diye sordum. Yanında bulunan bir zat: "Miktarı göz kararı ile kabaca takdir edilebilinceye kadar" diye açıkladı.

Buhari, Selem 3, 4; Müslim, Büyu 55, (1537)

Müslümanca | İslam Ansiklopedisi
[22.10.2023 21:08] Annem: Sa'd Bin Ebî Vakkas'ın İslâmiyetle Şereflenmesi
2018-05-25 Tarihinde Yayınlandı

Sa’d b. Ebî Vakkas, henüz 17 yaşlarında, hareket ve heyecan dolu bir genç idi. Bu sırada bir rüya gördü: Zifirî bir karanlığın içindeyken, birdenbire parlak bir ay doğuyor ve o, ayın aydınlattığı yolu takip ediyor. Sonra aynı yolda, Zeyd b. Hârise, Hz. Ali ve Hz. Ebû Bekir’in önünden ilerle­di­ğini görüyor. Ken­dilerine, “Siz ne vakit buraya geldiniz?” diye soruyor. Onlar da, “Şimdi” diye cevap ve­ri­yor­lar.[1]

Bu rüyasından üç gün sonra, İslam’a gizli davet devresinde fevkalâde bü­yük bir cehd ve gayret gösteren Hz. Ebû Bekir, ken­disine İslamiyetten bahsetti, sonra da alıp Resûl-i Zîşan Efendimizin huzuruna götürdü. İslamiyet hakkında Resûl-i Ekrem Efendimizden malumat alan Hz. Sa’d, hemen orada Müslüman oldu.[2]

Nesebi, hem baba tarafından hem de anne tarafından Peygamber Efendi­mizle birleşir. Resûl-i Ekrem Efendimiz de, Hz. Sa’d da, annesi tarafından Zühreoğullarına mensup bulunduğundan, Hz. Sa’d annesi tarafından Pey­gam­be­ri­mizin dayısı dü­şerdi. Bu sebeple Re­sû­lul­lah Efendimiz, “İşte da­yım Sa’d! Böyle bir dayısı olan varsa bana göstersin!” diyerek kendisine ilti­fatta bulu­nurdu.[3]
Hz. Sa’d ve Annesi

Hz. Sa’d’ın Müslüman olması, annesi Hamne’nin hoşuna gitmedi. Oğlu, atalarının dinini bırakıp yeni dine, onun rızası olmadan nasıl tâbi olabilirdi? Oğlunun kendisine karşı saygısını ve bağlılığını bilen Hamne, onu İslami­yetten vazgeçirip tekrar putperestliğe döndürmek için kararlıydı. Bir gün kendisine şöyle dedi:

“Allah’ın, sana hısım ve akraba ile ilgilenmeyi, anne babaya daima iyilik etmeyi emrettiğini söyleyen, sen değil misin?”

Hz. Sa’d, “Evet” dedi.

Bunun üzerine asıl maksadını şu cümlelerle ifade etti:

“Yâ Sa’d!” dedi. “Vallahi, sen Muhammed’in getirdikle­rini inkâr etmedikçe, ben açlık ve susuzluktan helâk olun­caya kadar ağzıma hiçbir şey almayacağım! Sen de bu yüzden anne katili olarak insanlarca ayıplanacaksın!”

O güne kadar, Hz. Sa’d, annesinin her isteğine boyun eğmişti. Bir dediğini iki etmemişti. Fakat artık o, Allah’a iman etmiş ve Resûlüne kalbinin bütün samimiyetiyle teslim olmuştu. Elbette, her şeyini bu iman ölçüsü içinde değer­lendirecekti!

Annesinin yememekte ve içmemekte inat ettiğini görünce, yanına vardı ve “Ey anne!” dedi. “Senin yüz canın olsa ve her birini İslamiyeti bırakmam için versen, ben yine dinimde sâbit kalırım! Artık ister ye, ister yeme!”[4]

Bu cevap üzerine anne Hamne’nin inadı, Hz. Sa’d’ın hakta sebatı karşısında eridi; hem yemeye, hem de içmeye başladı. Böylece bir kere daha küfür ima­nın, şirk tevhidin azameti karşısında ezildi ve mağlubiyetini ilan etti!

Hz. Sa’d ile annesi arasında geçen bu hadise üzerine Ce­nab-ı Hak, Ankebut Suresi’nin 8. ayetini göndererek, mü’minlere ebedî bir ölçü verdi: “Biz insana, ana ve babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik. Bununla beraber, hakkında bilgi sahibi olmadığın (ilâh tanımadığın) bir şeyi Bana ortak koşmak için sana emrederlerse, artık onlara (bu hususta) itaat etme! Dönüşünüz ancak Bana­dır. Ben de, yaptığınızı (amellerimizin karşılığını) size haber verece­ğim!”[5]

Hamne, oğlunu İslam’dan vazgeçirmek için bu sefer başka bir yol denedi: Bir gün Hz. Sa’d, evde namaz kılarken, konu komşusunu da çağırdı ve hep be­raber kapıyı kapatarak onu evde hapsettiler. Ciğerpâresine eziyet edecek kadar şirkin kalbini katılaştırdığı Ham­ne, o sırada şöy­le bağırıyordu:

“Ya o burada girdiği yeni dini terk eder veya ölür gider!”

Şirk ve dalâletin kalpleri nasıl karartıp merhamet ve şef­katten mahrum hale getirdiğini, bir annenin öz evladına eziyet etmekten çekinmemesinden anla­mamız mümkün­dür!

Hadiseler, hep Hamne’nin aleyhinde cer
[22.10.2023 21:10] Annem: KOMŞULARLA MÜNÂSEBET
Osman Hulûsî Efendi’nin komşu hakları ve komşulara karşı nasıl davranmamız gerektiği hussusunda da önemli öğütleri vardır:Azîz mü’minler! Allah ve Rasûlünün komşuluk haklarıyla ilgili emir ve tavsiyelerini sunmaya çalıştım. Eğer komşularınıza karşı kötü hareketlerde bulunmuş iseniz, hemen onlarla helâlleşiniz.Elinizle, dilinizle komşularınızı rahatsız etmeyinniz. Şahsî menfaatleriniz için komşuluk haklarını çiğnemeyiniz. Onların namus ve şerefini kendi namus ve şerefiniz gibi mukaddes tanıyınız. Onları, kendinizden zulüm ve şer gelmeyeceğine inandırınız. Aynı mahallede, hattâ apartmanda oturduğu halde komşusunu tanımamak Müslümana yakışmaz. Bunun için şunlara dikkat et: Komşun fukarâ ise elinden geldiği kadar ona yardım et. Hasta olursa ziyâretine git, kederlendiğinde onu tesellî et. Ölürse cenâzesinde bulun.Eğer bunları yaparsanız, Allah ve Rasûlünün himmâyesine mazhar olursunuz. Onları memnûn et ki, Allah da senden râzı olsun.
Nasihat Takvimi
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.nasihattakvim
[22.10.2023 21:10] Annem: ❝Yedi helâk ediciden sakının!

1- Allah'a şirk koşmak
2- Büyü yapmak
3- Allah'ın haram kıldığı bir canı haksız yere öldürmek
4- Faiz yemek
5- Yetim malı yemek
6- Savaş meydanından kaçmak
7- Zinadan uzak duran, hiçbir şeyden haberi olmayan mümin kadınlara zina isnad etmek❞

| Hz. Muhammed (sav) - Buhârî, Hudûd, 44
[22.10.2023 21:11] Annem: [Hadis No : 3666]

Bir diğer rivâyette: "Mestlerini çıkarmada yardımcı olmak için eğildim. Bana:  

"Bırak onları, zirâ ben, abdestli olarak mestlerimi giyindim" buyurdu ve üzerlerine meshetti.''  

Bu Sahiheyn'in lâfzıdır.

 

İslami Uygulamalar  islamiuyg@gmail.com
[22.10.2023 21:11] Annem: Hadis-i Şerifte Buyuruldu ki:

Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor: "Resulullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) Mescid-i Nebevi'nin girişinde Hazreti Osman (Radıyallahu Anh)'la karşılaşmıştı: "Ey Osman! İşte Cibril aleyhisselam! Bana haber verdi ki Allah Teala hazretleri (kızım) Ümmü Gülsüm'ü, Rukiyye'nin mehrine denk bir mehirle  ve ona yaptığın hayat arkadaşlığı gibi bir arkadaşlık yapmak üzere sana  nikahlamıştır!" buyurdular."

Kaynak : İbnu Mace Sünen (110) - Hds :(6015)

( Sen de oku : bit.ly/Hadisiserif )
[22.10.2023 21:11] Annem: “Allah’ım! Senden hayırlı olan işleri yapmayı, aklın ve dinin çirkin gördüğü şeyleri terk etmeyi ve fakirlerin sevgisini istiyorum.”

(Mâlik, Dua, No:508)
[22.10.2023 21:11] Annem: Bir Ayet
Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.
(Şûra, 42/30)

İslami Uygulamalar  islamiuyg@gmail.com
[22.10.2023 21:11] Annem: Bir Hadis
Müslüman dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kimsedir. Muhacir de Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçınan kimsedir. 
(Buhari, İman, 4, 5; Müslim, İman, 64)

İslami Uygulamalar  islamiuyg@gmail.com
[22.10.2023 21:11] Annem: Bir Dua
Bizleri, insanlığın barış ve huzuru için hayrın anahtarı şerrin kilidi olanlardan eyle Allah’ım.


İslami Uygulamalar  islamiuyg@gmail.com
[22.10.2023 21:12] Annem: Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Benimle ümmetimin durumu (geceleyin) ateş yakan kimsenin hâline benzer. Böcekler ve kelebekler o ateşe düşmeye başlar. İşte ben
de sizler ateşe girerken kuşaklarınızdan tutup engellemeye çalışıyorum.”
(M5955 Müslim, Fedâil, 17)
[22.10.2023 21:13] Annem: 51-KİTÂBU'L-HİBE VE FADLİHÂ VE'T-TAHRÎD ALEYHÂ

1- Hibe Nevinden Olan Az Şey(İn Beyânı) Babı

2- Arkadaşlarından Herhangi Bir Şeyi Kendisine Hibe Etmelerini İsteyen Kimse Babı

3- (İçmek İçin) Su Veya Süt İsteyen Kimse Babı

4- (Avcının Av) Hediyesinin Kabul Edilmesi Babı

5- Hediyeyi Kabul Etmek Babı

6- Arkadaşına Birşey Hediye Eden Ve Onun Kadınlarından Bâzısını Kasdeden Kimse Babı

7- Hediyeden Geri Döndürülmeyecek Olan Şey Babı

8- Gâibde Yapılan Hediyeyi Caiz Gören Kimse Babı

9- Hibede (Hediyede) Karşılık Vermek Babı

10- Babanın Çocuğa Hibesi(Nin Hükmü)

11- Hibe İşinde (Bâzı Kimseleri) Şâhid Yapmak Babı

12- Erkeğin Kadınına Ve Kadının Kocasına Hibesinin Hükmü Babı

13- Kadının Kocası Varken, Kocasından Başkasına Hibe Yapması Ve Kendi Kadın Kölesine Hürriyet Vermesi, Kadın Bir Beyinsiz Olmadığı Takdirde Caizdir, Eğer Kadın Bîr Beyinsiz İse Hibe Yapması Ve Köle Âzâd Etmesi Caiz Olmaz Babı

14- Bâb: (Hakk Kazanmakta Birden Fazla Kişi Bulunup Da Çatışma Olduğu Zaman)  Hediye Vermeye Kimden Başlanacaktır?

15- Bir İllet(Ve Sebeb)Den Dolayi Hediye Kabul Etmeyen Kimse Babı

16- Bâb: Bir Kimse Birşey Hibe Yâhud Va'd Edip De Hibe Yâhud Va'd Edilen Şey Hibe Edilen Kişiye Veyâhud Va'd Edilen Kişiye Ulaşmadan Ya Hibe Edici Yâhud Hibe Edilen Kişi, Ya Va'd Eden Yâhud Kendisine Va'd Edilen Kişilerden Birisi Ölürse, Bu Hibenin Veya Va'din Hükmü

17- Bâb: Hibe Edilmiş Köle Ve Hibe Edilmiş Meta' Nasıl Teslim Alınır?

18- Bâb: Bir Kimse Birşey Hibe Ettiği Ve Hibe Edilen Diğer Kimse "Ben Bunu Kabul Ettim" Demediği Hâlde, O Hibeyi Teslim Aldığı Zaman (Bu Caiz Olur)

19- Bâb: Bir Kimse Diğer Bir Kimse Üzerindeki Borcu Ona Hibe Ederse

20- Bir Kişinin Bir Şeyi Bir Topluluğa Hibe Etmesi Babı

21- Elle Tutulup Teslim Alınmış. Teslim Alınmamış Ve Taksim Edilmiş, Taksim Edilmemiş Olan Hibe Babı

22- Bâb: Bir Cemâat Bir Kavme Hibe Ettiği Zaman

23- Yanında Oturan Arkadaşları Varken Kendisine Bir Hediye Verilen Kimse, O Hediyeye Meclis Arkadaşlarından Daha Haklıdır Babı

24- Bâb: Bir Kimse Diğer Birine Bir Deve .Hibe Ettiği Zaman, Hibe Edilen Kimse O  Deveye Biner Hâlde Olsa, Bu Hibe Caizdir

25- Giyilmesi Mekruh Olan Şeyi Hediye Etmek Babı

26- Müşriklerden Hediye Kabul Edilmesi Babı

27- Müslümânın Müşriklere Hediye Vermesi(Nin Cevazı) Babı

28- Bâb: Hiçbir Kimseye Daha Önce Verdiği Hibesine Ve Yaptığı. Sadakasına Dönmesi Halâl Olmaz.

29- Bâb

30- Umrâ Ve Rukbâ Hakkında Söylenen Hükümler Babı

31- İnsanlardan İğreti At Alan Kimse Babı

32- Zifaf Sırasında Gelin Veyâhud Güvey İçin Elbise İstiare Etme(Nin Cevazı) Babı

33- Menîhanın Fazileti Babı

34-Bâb: Bir Adam Diğerine Jnsanlarîn Örf Yapageldikleri Ta'bîr Üzere "Şu Cariyeyi Sana Hizmetçi Olarak Verdim" Dediğinde, Bu Caiz Olmuştur (Yânî Bu İhdâm, Hibe Ve Ariyet Verme Demektir)

35- Bâb; Bir Kimse Başka Bir Kimseyi Bir At Üzerine Bindirse Bunun Hükmü (Ondan Dönülmemekte) Umrâ Ve Sadaka Gibidir.


Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle

51-KİTÂBU'L-HİBE VE FADLİHÂ VE'T-TAHRÎD ALEYHÂ
(Hibe, Hibenin Fazîleti ve Hibeye Teşvik Kitabı) [1]

1-....... Ebû Hureyre (R)'den (şöyle demiştir): Peygamber (S):

"Ey Müslüman kadınlar! Bir komşu kadın kendi komşusunu, (onun hediyesi) bir koyun ayağı bile olsa, sakın küçük görmesin" buyurdu [2].

2-.......Âişe (R) kızkardeşi Esmâ'nın oğlu Urve'ye şöyle demiştir:

— Ey kızkardeşimin oğlu! Biz (Peygamber kadınları) hilâle ba­kardık. Sonra bir hilâle daha, sonra bir hilâle daha. İki ay içinde üç hilâle bakar görürdük de Rasûlullah'ın evlerinde hiçbir ateş ya-

kılmazdı.

Urve dedi ki: Ben Âişe'ye:

—  Ey teyze! Sizleri ne yaşatıyordu? diye sordum.

O:

— îki siyah şey: Hurma ve su. Ancak şu da var ki, Rasûlullah'­ın Ensâr'dan bir takım komşuları ve bunların da sağım koyunları var­dı. Bunlar hayvanlarını sağarlardı ve sütlerinden
[22.10.2023 21:17] Annem: 36- Cenazenin Arkasından Gitmek Îmândandır

47- Bize Ahmed ibnu Abdillah ibn Alî el-Mencûfî (252) tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ravh (205) tahdîs edip şöyle dedi: Bize Avf ibn Ebî Cemile (146) Hasen Basrî'den ve Muhammed ibn Sîrîn (l 10)'den; onlar da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti (ki Ebû Hureyre şöyle demiştir); Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

"Her kim îmânı sebebiyle ve sevabını yalnız Allah'tan umarak bir müslümân cenazesi arkasından gider ve üzerine namaz kılıp gömülmesini bitirinceye kadar beraber bulunursa, iki kîrât ecr ile döner ki, kîrâtların her biri Uhud dağı gibidir. Her kim o cenaze üzerine namaz kılar da defn olunmadan evvel dönerse, bir kîrât ecr ile dönmüş olur".

Usmân ibn Ebî Heysem el-Müezzin (220), bu hadîsi Avf el A'râbî (146)'den rivayet etmekte Ravh'a mutâbaat etti. Dedi ki: Bize Avf, Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den olmak üzere geçen hadîs gibi tahdîs etti.

 

 
[22.10.2023 21:17] Annem: - عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو بْنِ الْعَاصِ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ، قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
- إِنَّ لِلصَّائِمِ عِنْدَ فِطْرِهِ لَدَعْوَةً مَا تُرَدُّ

- عبد الله بن عمرو بن العاص رضى الله عنه دن روايت اولوندى كه، رسول الله صلى الله عليه و سلم افنديمز شويله بويورمشلردر
- محقق هر اوروجلى اﻳﭽﻮن افطارينى آچديغى زمان رد ايديلمه ين بر دعا واردر

- Abdullah Bin Amr Bin El-Âs (r.a.)’den rivayet olundu ki, Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır
- Muhakkak her oruçlu için iftarını açtığı zaman reddedilmeyen bir dua vardır.

- Sünen-i İbn-i Mâce, Kitâbü’s-Sıyâm, h.1753
[22.10.2023 21:17] Annem: Her kim kız çocukları sebebiyle sıkıntı çekerse, o kızlar onun için cehennem ateşine siper olur.
Buhârî, Zekât, 10
[22.10.2023 21:17] Annem: حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي مَرْيَمَ، قَالَ أَخْبَرَنَا نَافِعُ بْنُ عُمَرَ، قَالَ حَدَّثَنِي ابْنُ أَبِي مُلَيْكَةَ، أَنَّ عَائِشَةَ، زَوْجَ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم كَانَتْ لاَ تَسْمَعُ شَيْئًا لاَ تَعْرِفُهُ إِلاَّ رَاجَعَتْ فِيهِ حَتَّى تَعْرِفَهُ، وَأَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ ‏"‏ مَنْ حُوسِبَ عُذِّبَ ‏"‏‏.‏ قَالَتْ عَائِشَةُ فَقُلْتُ أَوَ لَيْسَ يَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى ‏{‏فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًا يَسِيرًا‏}‏ قَالَتْ فَقَالَ ‏"‏ إِنَّمَا ذَلِكَ الْعَرْضُ، وَلَكِنْ مَنْ نُوقِشَ الْحِسَابَ يَهْلِكْ ‏"‏‏.‏

İbn Ebi Müleyke'nin belirttiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in eşi Hz. Âişe (r.anha) bir şey duyduğu zaman onu anlamak için mutlaka sözü söyleyene baş vururdu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hesaba çekilene azap edilir" buyurdu. Hz. Âişe diyor ki: Bunun üzerine ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Yüce Allah "(Amel defterini sağ tarafından alan kişi) yakında kolay bir şekilde hesaba çekilecek [İnşikak, 8] buyurmuyor mu? diye sordum. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bu, yalnızca arzdır. Kim ince hesaba çekilirse helak olur. Tekrar:

Grades:

Reference: Sahih Buhari 103
In-book reference: Kitap 3, Hadis 45

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.islamicproapps.hadithpro
[22.10.2023 21:17] Annem: Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. (Âl-i İmrân, 3/85)
[22.10.2023 21:17] Annem: 5/Mâide

1 - Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla, okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar, size helal kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir.
[22.10.2023 21:19] Annem: عَنْ عَطَاءِ بْنِ أبي رَبَاحٍ قال : قال لِي اِبْنُ عَبَّاسٍ رضي الله عنهما ألا أُرِيكَ امرأَةً مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ؟ فَقُلْتُ : بَلَى, قال : هَذِهِ الْمَرْأَةُ السَّوْدَاءُ أَتَتِ النَّبِيَّ قال رسول الله صلى الله عليه وسلم  فَقالتْ :إني أُصْرَعُ, وَإني أَتَكَشَّفُ فَادْعُ اللَّهَ تَعاَلَي لِي قال :إن شِئْتِ صَبَرْتِ وَلَكِ الْجَنَّةُ, وَإن شِئْتِ دَعَوْتُ اللَّهَ تّعاَلَي أن يُعَافِيَكِ فَقالتْ :أَصْبِرُ, فَقالت  :إني أَتَكَشَّفُ, فَادْعُ اللَّهَ أن لا أَتَكَشَّفَ, فَدَعَا لَهَا .

Atâ ibn Ebî Rebâh (Allah Ondan razı olsun)’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Abdullah ibn Abbas (Allah Onlardan razı olsun) bana: Sana cennetlik bir kadını göstereyim mi? dedi. Ben de evet göster dedim. İbn Abbas (Allah Ondan razı olsun) şöyle dedi: İşte şu siyah kadındır ki, bu kadın Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e geldi ve: Beni sara hastalığı yakalıyor ve üstüm başım açılıyor, iyileşmem için Allah’a dua ediniz dedi. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Eğer sabredeyim dersen sana cennet vardır, ama yine de sen istersen sana şifa vermesi için Allah’a dua ederim” buyurdu. Bunun üzerine kadın: O halde ben hastalığıma sabrederim. Ancak sara tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için dua ediniz dedi. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ona dua etti de sara nöbeti geldiğinde bir daha üstü başı açılmadı.

(Buhârî, Merda 6; Müslim, Birr 54)
[22.10.2023 21:19] Annem: 
KIYAMET VE KIYAMETLE İLGİLİ MESELELER BÖLÜMÜ.. 2

UMUMİ AÇIKLAMA.. 4

KIYAMET ALAMETLERİ 5

HZ. İSA VE MEHDİ HAKKINDADIR.. 5

UMUMİ AÇIKLAMA.. 5

1) Kur'an'da Mehdi Meselesi: 10

Mecusilikte İhbar. 11

Brahmanizm'de İhbar. 11

Budizm'de İhbar. 11

Bütün Dinlerde "Gelecek Bir Kurtarıcı" İnancı 11

Mehdi Ve Deccal, Şahs-I Manevî Midir?. 13

DECCAL HAKKINDA.. 14

İBNU SAYYAD HAKKINDA.. 18

KIYAMET ÖNCESİ FİTNELER.. 21

RESULULLAH'TAN SONRA KIYAMET YAKINDIR.. 25

KIYAMETTEN ÖNCE BİR ATEŞİN ÇIKMASI 25

MUASIRLARININ ÖMRÜ.. 27

YALANCILARIN ZUHURU.. 28

GÜNEŞİN BATIDAN DOGMASI 28

KIYAMETİN BAŞKA ALAMETLERİ 30

SÛR'A ÜFLENMESİ VE NEŞR.. 39

HAŞR HAKKINDA.. 43

HESAP VE KULLAR ARASINDA HÜKMÜN VERİLMESİ 48

KEVSER HAVZI'NIN, MİZAN'IN VE SIRAT KÖPRÜSÜ'NÜN EVSAFI 58

ŞEFAAT HAKKINDADIR.. 62

UMUMİ AÇIKLAMA: 62

CENNET VE CEHENNEM... 69

CENNET VE CEHENNEMİN SIFATLARI 69

* CENNETİN EVSAFI 69

* CEHENNEMİN EVSAFI 76

* CENNET VE CEHENNEMİN MÜŞTEREK YÖNLERİ 80

CENNETLİKLER VE CEHENNEMLİKLER.. 81

* CENNETLİKLER.. 81

* CEHENNEMLİKLER.. 87

* CENNETLİKLERİN VE CEHENNEMLİKLERİN MÜŞTEREKEN ZİKREDİLDİGİ HADİSLER.. 90

RÜ'YETULLAH (ALLAH'IN GÖRÜLMESİ) 93


KIYAMET VE KIYAMETLE İLGİLİ MESELELER BÖLÜMÜ
(Bu bölümde dört bab vardır)

BİRİNCİ BAB

KIYAMET ALÂMETLERİ

(On fasıldır)

*

BİRİNCİ FASIL

HZ. İSA VE MEHDİ ALEYHİMA'S-SELAM

*

İKİNCİ FASIL

DECCAL

*

ÜÇÜNCÜ FASIL

İBNU SAYYAD

*

DÖRDÜNCÜ FASIL

KIYAMET ÖNCESİ FİTNELER

*

BEŞİNCİ FASIL

RESULULLAH'TAN SONRA KIYAMET YAKINDIR

*

ALTINCI FASIL

KIYAMETTEN ÖNCE BİR  ATEŞ ÇIKACAK

YEDİNCİ FASIL

MUASIRLARIN ÖMRÜ

*

SEKİZİNCİ FASIL

YALANCILAR ÇIKACAK

*

DOKUZUNCU FASIL

GÜNEŞ BATIDAN DOGACAK

*

ONUNCU FASIL

KIYAMETİN BAŞKA ALÂMETLERİ

*

İKİNCİ BAB

KIYAMET AHVALİ

(Beş fasıldır)

*

BİRİNCİ FASIL

SÛRA ÜFLENMESİ VE NÜŞUR

*

İKİNCİ FASIL

HAŞR (TOPLANMA)

*

ÜÇÜNCÜ FASIL

HESAP VE KULLAR ARASINDA HÜKÜM

*

DÖRDÜNCÜ FASIL

KEVSER HAVUZU, MİZAN VE SIRAT KÖPRÜSÜ

BEŞİNCİ FASIL

ŞEFAAT

*

ÜÇÜNCÜ BAB

CENNET VE CEHENNEM

(İki fasıldır)

*

BİRİNCİ FASIL

CENNET VE CEHENNEMİN EVSAFI

*

CENNETİN EVSAFI

*

CEHENNEMİN EVSAFI

*

CENNET VE CEHENNEMİN MÜŞTEREK YÖNLERİ

*

İKİNCİ FASIL

CENNETLİKLER, CEHENNEMLİKLER

*

CENNETLİKLER

*

CEHENNEMLİKLER

*

MÜŞTEREK YÖNLERİ

*

DÖRDÜNCÜ BAB

ALLAH'IN GÖRÜLMESİ

UMUMİ AÇIKLAMA

İslam inancına göre, âlem mahluktur, sonradan yaratılmıştır. Sonradan meydana gelen herşey fanidir. Bu maddî âlem de günün birinde sona erecektir. Dinimiz bu büyük hadiseyi kıyamet olarak ifade eder. Bir başka ifadeyle kıyamet, dünyanın ölümüdür. Bütün semavî dinler, dünyanın ölümünden, kıyametten, bu büyük ölümden sonraki diriliş ve hesap gününden bahseder. Etnolojik araştırmalar iptidaî dinlerde dahi ahiret inancının varlığını ortaya çıkarmıştır. Bu açıdan, kıyamet inancının bütün insanlığı kuşatan beşerî kültürün müşterek ve temel unsurlarından biri olduğu söylenebilir.

Kıyamet inancı, İslam akidesinin altı ana umdesinden biri olan ahiret inancının bir parçasıdır. Ahiret hayatı kıyametla başlar. Bunu haşir, hesap, sırattan geçme, insanların cennetlik, cehennemlikler olarak ayrılması, cennetliklerin cennete, cehennemliklerin cehenneme gitmeleri ve bu suretle imtihansız ebedî bir hayatın başlaması gibi safhalar takip eder.

Bediüzzaman, kıyametle ilgili şöyle bir tasvirde bulunur: "Şu dünyanın sekeratını, ayat-ı Kur'aniyenin işaret ettiği surette tahayyül etmek istersen; bak şu kâinatın eczaları dakik, ulvî bir nizam ile birbirine bağlanmış. Hafi (gizli), nazik, latif bir rabıta ile tutunmuş ve o derece bir intizam içindedir ki; eğer ecram-ı ulviyeden (gök cisimlerinden) tek bir cirim, "kün (ol)" emrine veya "mihverinden çık!" hitabına mazhar olunca, şu dünya sekerata başlar. Yıldızlar çarpışacak, ecramlar dalgalan
[22.10.2023 21:19] Annem: Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.
Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.
[22.10.2023 21:19] Annem: Allah'ım! Bizi bağışla, bize merhamet eyle, (ibadetlerimizi, hayır ve hasenatımızı, dualarımızı) kabuleyle, bizi cennete koy, bizi cehennemden azat eyle, bütün işlerimizi ıslah eyle. 
(İbn Ebi Şeybe, "Dua", 135, No: 29342)
[22.10.2023 21:19] Annem: Tarihte Bugün

•  I. Haçova Savaşı 1596
•  Kanije Kalesi Fethedildi 1600
•  Fotokopinin İcadı 1938

Kuveyt Türk Dijital Takvim

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.kuveytturk.dijital.takvim
[22.10.2023 21:19] Annem: Günün Ayeti

“Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!”

Hac 1
[22.10.2023 21:19] Annem: Günün Hadisi

“Ezanı işittiğiniz zaman müezzinin söylediğini tekrar ediniz.”

Müslim, Salât 11
[22.10.2023 21:20] Annem: BESİN ZEHİRLENMESİ NASIL ANLAŞILIR?

Besin zehirlenmelerinde genellikle bulantı, kusma ve ishal gibi üç ana belirti ön plana çıkmakta olup, ileri aşamalarda ise ateş, baş ağrısı, karın krampları gibi belirtiler görülmektedir. Zehirlenme belirtileri, tüketilen gıda grubuna ve mikro-organizmanın cinsine bağlı olarak 30 dakika sonra da görülebilirken, belirtiler, 72 saate kadar uzayabilmektedir.
Çoğu zaman yemek sonrasında yaşanan karın ağrısı, ishal ve kusma genelde mide üşütmesi olarak algılanabiliyor. Hâlbuki bu, daha çok besin zehirlenmesidir. Özellikle kremalı pasta, et ürünleri, peynir, dondurma ve mayonez gibi yiyeceklerin bozulması sonucu zehirlenmenin etkisi 2-4 saat arasında kendisini gösterir. Ayrıca salatalar, kıyma ve kıymalı yemekler, yumurta, uzun süre ılık şartlarda bekletildiklerinde en çok zehirlenmeye sebep olanlar arasındadır.
Kusma ve ishal vücudun zehiri dışarı atma yöntemlerindendir. Bu nedenle kesinlikle bulantı ve ishalinizi önleyici ilaçlar kullanmayın. İshal ve kusmayı arttıracak düşüncesiyle hiçbir şey yememek yanlış bir davranıştır. İshal tedavisinin en iyi şekli dinlenmek ve bol miktarda sıvı (temiz içme suyu, ayran, şekersiz çay vb.) tüketmektir.

 

       

       

Kuveyt Türk Dijital Takvim

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.kuveytturk.dijital.takvim
[22.10.2023 21:21] Annem: KENDII KENDIINII 
SULAYAN SAKSI
Çiçek yetiştirmeyi sever misiniz? Onlarla 
yakından ilgilenir misiniz? Aranızda 
bazılarınızın yetiştirdiği çiçekleri sabahları 
bahçeye ya da pencere önüne çıkardığını 
duyar gibiyim. Aslında doğru çiçek 
yetiştirmek tam olarak yeterli güneş ışığı ve 
sulamayla olur. 
Çiçeklere ne kadar su ekleyeceğimi 
bilmiyorum derseniz, bu etkinlik tam size 
göre. Tasarlayacağınız bu saksı ile hem 
geri dönüşüme katkı sağlayacak hem 
de çiçeğinize ne fazla ne de az su vermiş 
olacaksınız. Çünkü bu saksı kendi kendini 
sulayacak. Evet evet, yanlış duymadınız 
“kendi kendini sulayan saksı” yapacaksınız.
38 DİYANET ÇOCUK DERGİSİ | Eylül 2023
Deneyelim
Yazan - Çizen 
Fatma Duru
Yün örgü ipten 15-20 
santimetre uzunluğunda 
iki iplik parçası kesin.
2
Maket bıçağıyla 1,5 litrelik 
su şişesini tam ortasından 
kesin. Kapağa yakın 
yerden 3 tane delik açın. 
Bu işlemler için mutlaka 
bir büyüğünüzden 
yardım alın.
1
Nasıl Yapalım?
Su şişesinin kapağına 
kalınca bir raptiye ile 
delik açın. İki ipliği üst 
tarafından birbirine 
düğümleyin. Kapağın 
deliğinden geçirin. 
Düğüm kapağın iç 
kısmında kalacak.
3
[22.10.2023 21:21] Annem: Görev yaptığınız camiyi âdeta çiçeklerle 
bezeyip seyahat esnasındaki insanlara 
çok güzel bir durak ve çocuklar için de 
eğlenceli bir yer hâline dönüştürdünüz. 
Bu fikir aklınıza nereden geldi, bizimle 
paylaşır mısınız?
Aslında bu, benim çocukluk hayalimdi di-
yebilirim. Çünkü din görevlisi bir babanın 
evladı ve çocukluğu cami avlusunda geçen 
biri olarak çocukluğumdan bu yana yol ke-
narlarındaki camilere imrenerek bakardım. 
“Şu camilerde ben de görev yapsam, imam 
olsam ve bu camilere gelen insanlara çeşit-
li ikramlarda bulunsam.” diye hayal eder-
dim. Sanırım bu hayalimde daha çocukluk 
yıllarında yaptığımız yolculuklar da etken-
di. Sonrasında özellikle ailece yapmış oldu-
ğumuz şehirler arası yolculuklar bu hayali-
min gerçeğe dönüşmesini tetikledi. Çünkü 
bu yolculuklarda güzergâh boyunca lavabo 
ihtiyacımızı karşılayabileceğimiz, namazla-
rımızı kılabileceğimiz ve çayımızı içebilece-
ğimiz bir ağaç gölgesi arardık fakat ne yazık 
ki ne temiz bir mescit ne temiz bir lavabo 
ne de bir ağacın gölgesinde çayımızı içebi-
leceğimiz dinlenme yeri bulabilirdik. 
Gel zaman git zaman imam olduktan yıllar 
sonra da Allah (c.c.), çocukluğumdan beri 
hayalini kurduğum yol kenarı bir camide 
görev yapmayı nasip etti. İşte o zaman de-
dim ki, “Allah (c.c.), bana lütfetti ve böyle 
bir fırsat çıkardı karşıma.” O günden beri 
kurduğum hayalleri gerçekleştirmek için 
cemaatimizin de desteğini alarak büyük bir 
özveri ve gayretle çalıştım. Böylece görev 
yaptığım yer, insanların bildiği, özellikle de 
ailece mola verdiği bir dinlenme yeri hâline 
geldi. İşte bu görmüş olduğunuz tüm gü-
zellikler, çocukluğumdan beri büyüttüğüm 
o hayallerimin bir ürünüdür. Bu güzelliği 
bana yaşatan Rabbime sonsuz şükürler ol-
sun.
İnsanlar seyahatleri esnasında böylesi 
bir cami ve hizmetle karşılaştığında ne 
gibi tepkiler veriyorlar?
Hasbelkader buraya ilk defa yolu düşen 
vatandaşlarımız öncelikle yolun kenarın-
da asılı olan, “Bir Yudum Huzur Bir Yudum 
Söyleşi: Mahir KILINÇ
Mustafa ÇAKIRTAŞ:
Tokat Taşlıçiftlik Köyü Fatih Camii İmam Hatibi
“Yolcuların kalbinde 
güzel bir iz bırakmak beni 
ziyadesiyle mutlu ediyor.”
40 Aylık Dergi | Eylül 2023
[22.10.2023 21:21] Annem: SUYU OTURARAK İÇMENİN HİKMETLERİ İki cihan saadeti, ancak kendisine uymakla temin edilebilen Nebi (s.a.v.) Efendimiz ayakta su içmemek konusunda bizleri 1400 sene önce uyarmışlar, suyu oturarak besmele çekip su bardağı sağ ele alınarak içmeyi tavsiye etmişlerdir. Günümüzde yapılan bilimsel çalışmalar da aynı sonuca dolaylı yoldan ulaşmıştır.
İnsan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır. Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak barsağına geçer. Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında Waldeyerin (mide caddesi) denen bir oluk bulunur. Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını (pilor) geçerek 12 parmak barsağına (duodenum) geçer. Eğer insan sıvı gıdayı oturarak içerse bunlar önce midede birikir asitle karışarak mikropları ölür ve sonra 12 parmak barsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dâhil birçok insan hastalıklarından korunmuş olur. Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu tehlikeye daha fazla maruz kalırlar.
Enes (r.a.)’in rivayetine göre Resûlü Ekrem (s.a.v.) bir kimsenin ayakta su içmesini yasaklamıştır. Râvi Katâde şöyle dedi: Biz Enes (r.a.)’e, “Ya ayakta yemek nasıldır?” diye sorduk. Enes (r.a.): “Ayakta yemek daha beter (veya kötüdür)” dedi. (Müslim) Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Hiçbiriniz ayakta su içmesin. Unutarak içen de kussun!” (Müslim) İbni Abbas (r.a.) şöyle dedi: “Peygamber (s.a.v.)’e zemzem verdim. Onu ayakta içti.” (Buhârî) Labaratuar ortamında yapılan incelemeler, zemzem suyunun mikrop barındırmadığını tesbit etmiştir.
(Dr. Hamit İspiroğlu, www.uzunhayat.com)
[22.10.2023 21:21] Annem: 6. Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan
Ebû İshâk Sa’d b. Vakkâs  (ra) anlatıyor:
Veda Haccı senesinde Resûlullah, ağır hastalığım sebebiyle beni ziyarete geldi. Ben:
–Yâ Resûlallah, hastalığımın ne kadar ilerlediğini görüyorsun. Ben zengin biriyim ve bir kızımdan başka da mirasçım yok. Malımın üçte ikisini sadaka olarak dağıtayım mı, dedim.
–Hayır, öyle yapma, buyurdu.
–Yarısını vasiyet edeyim, dedim. Peygamber (sav) yine:
–Hayır, dedi.
–Yâ Resûlallah, malımın üçte birini vasiyet edeyim mi, dedim.
–Evet, üçte biri yeterlidir, hatta üçte biri bile çoktur; zira mirasçılarını zengin olarak bırakman, onları halka el açacak bir hâlde fakir bırakmandan daha hayırlıdır. Allah rızasını gözeterek eşinin ağzına koyduğun lokmaya varıncaya kadar, onlar için yaptığın her türlü harcamadan dolayı sevap kazanırsın, buyurdu. Bunun üzerine:
–Yâ Resûlallah, ashâb seninle Medine’ye dönerken ben Mekke’de kalacak mıyım, diye sordum. Resûl-i Ekrem:
–Mekke’de kalmayacaksın, daha yaşayacak ve Allah rızası için iyi şeyler yapmaya muvaffak olacak ve yükseleceksin. Allah’ın seni uzun ömürlü kılmasını dilerim. (Senin fetihlerinle) Müslümanlar fayda görsün ve inkârcılar zarara uğrasın. Yâ Rabbi, ashâbımın hicretlerini tamamla ve onları geriye çevirme. Asıl zavallı olan Sa’d b. Havle’dir, buyurdu.
Mekke’de öldüğü için Resûlullah ona hep acırdı.

(Buhârî, Cenâiz, 36;   Müslim, Vasiyye, 5)

Trafiğe kayıtlı motosiklet sayısı 5,5 milyonu geçti

Türkiye gri listeden çıkarıldı

Dünya Bankası enerji verimliliğini hızlandırmaya yönelik bölgesel girişim başlattı

TCMB ekonomistlerinin sektörel enflasyon beklentilerini değerlendirdiği blog yazısı yayınlandı

Yetki belgesiz emlak işletmelerine 29,2 milyon lira ceza uygulandı

Küresel LNG piyasasında Norveç'in ağustostaki bakım çalışmaları nedeniyle sıkılaşma bekleniyor

Elektrikli araç sahipleri bayramda şarj sorunu yaşamadı

Güvenilir gıdaya yönelik çalışmalar tek platformda toplandı

Türkiye'nin ihracatı mayısta 24 milyar 66 milyon dolar oldu

Borsa güne yükselişle başladı

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 38 33 2 3 66 102
2.Fenerbahçe 38 31 1 6 68 99
3.Trabzonspor 38 21 13 4 19 67
4.İstanbul Başakşehir 38 18 13 7 14 61
5.Kasımpaşa 38 16 14 8 -3 56
6.Beşiktaş 38 16 14 8 5 56
7.Sivasspor 38 14 12 12 -7 54
8.Alanyaspor 38 12 10 16 3 52
9.Rizespor 38 14 16 8 -10 50
10.Antalyaspor 38 12 13 13 -5 49
11.Gazişehir Gaziantep 38 12 18 8 -7 44
12.Adana Demirspor 38 10 14 14 -7 44
13.Samsunspor 38 11 17 10 -10 43
14.Kayserispor 38 11 15 12 -13 42
15.Hatayspor 38 9 15 14 -7 41
16.Konyaspor 38 9 15 14 -13 41
17.Ankaragücü 38 8 14 16 -6 40
18.Fatih Karagümrük 38 10 18 10 -3 40
19.Pendikspor 38 9 19 10 -31 37
20.İstanbulspor 38 4 27 7 -53 16