CUMANIZ MÜBÂREK OLSUN
İNSANI VARLIKLARIN EN ŞEREFLİSİ VASFINA ERDİREN SIR ; GÜZEL AHLÂK
Yüce dînimiz İslâm’ın her bir prensibi, îmânın hayâta aksedişinden ibâret olan ahlâkî güzellikler manzûmesidir.
RASÛLÜLLAH EFENDİMİZ ; ﷺ ;
“Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” buyurmuşlardır. (Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8 )
İNSAN, AHLÂKIYLA “İNSAN ” OLUR.
Ahlâk ölçüleri mahlûkat içinde yalnızca insan içindir. Bu sebeple ahlâkî olgunluktan mahrum biri, sûretâ insan gözükse de, hakîkatte nice mahlûkattan daha aşağı duruma düşerek ömrünü ziyan etmiş, haysiyet ve şerefini yitirmiş demektir.
İnsanı insan yapan, onu aslî cevheriyle tanıştıran ve neticede “varlıkların en şereflisi” vasfına erdiren sır; aşk ile yaşanan bir îman zemininde neşv ü nemâ bulan ve ruhlara hayranlık veren “GÜZEL AHLÂK ”tır.
Nitekim Hak dostlarından Mevlânâ Hazretleri buyurur ki:
“Aklım, kalbime; «Îman nedir?» diye sordu. Kalbim ise aklımın kulağına eğilerek dedi ki: «Îman, edepten ibârettir!»”
Dolayısıyla, peygamber vârisi âlim ve âriflerin her hâl ve davranışı da bizler için güzel ahlâk tâlimidir.
Nitekim nice mâneviyat büyükleri tasavvufu, “güzel ahlâk ve edepten ibâret” görmüşlerdir. Tasavvufun ilk dersinin “incitmemek”, son dersinin de “incinmemek” olduğunu ifâde buyurmuşlardır
Rasûlullah ﷺ şöyle duâ ederdi:
“Allahım! Yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlakımı da güzelleştir.”
(İbn-i Hanbel, Müsned, I, 403)