.HAYIRLI CUMALAR
MİSAFİR AĞIRLAMANIN ÖNEMİ VE ÖLÇÜSÜ
Sahabe neslinin sade hayat tarzından uzaklaştıkça, çeşit çeşit israfın başrolde arz-ı endam edişine ve dünyevîleşmeye bîgâne kalış artmakta; dolayısıyla toplumsal ve dînî değerlerimizde eksen kaymaları yaşanmaktadır.
EBÛ HUREYRE ( R A ) DEN RİVAYET EDİLEN BİR HADİS-İ ŞERÎFTE PEYGAMBERİMİZ ( S.A.V ) ŞÖYLE BUYURMAKTADIR ;
حديث أبي هريرة أن رسول الله ﷺ قال: من كان يؤمن بالله واليوم الآخر فليكرم ضيفه، ومن كان يؤمن بالله واليوم الآخر فليصل رحمه، ومن كان يؤمن بالله واليوم الآخر فليقل خيراً أو ليصمت
Ebû Hüreyre radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin.
Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin.
Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”
(Buhârî,Müslim ).
Ukbe b. Âmir'in naklettiğine göre,
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Misafir ağırlamayan kimsede hayır yoktur.”
(İbn Hanbel, IV, 157)
“Misafir rızkı ile gelir, ev halkının günahlarının affına sebep olur.”
(Nebhânî, Fethu’l-Kebîr, I, 77)
Sofra misafirin önünde bulunduğu müddetçe, melekler ev sahibi için istigfar ederler. [Taberani]
“Misafirin duası makbuldür.”
(Ebû Dâvud, Vitr, 29; Tirmizî, Birr, 7)
Ebû Şurayh el-Kâ'bî'den rivayet edildiğine göre,
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Misafir ağırlamanın süresi süresi bir gün ve bir gecedir. Misafirlik (hakkı) üç gündür, bundan sonra (misafire ikram) sadakadır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştu:
“Kimin yanında iki kişilik yemek varsa üçüncü bir kişiyi, dört kişilik yiyeceği olan beşinci ya da altıncı bir kişiyi misafir etsin!”
(Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 41)
NEBÎ (S.A.V.) ; SA’D B.UBÂDE ’NİN EVİNE GELDİ.
Sa’d, (ona) ekmek ve zeytinyağı getirdi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) de onları yedi, ardından şöyle buyurdu:
‘Yanınızda oruçlular iftar etsin. Yemeğinizi iyi insanlar yesin. Melekler de size dua etsin.’” (Ebû Dâvûd )
Bir gün ashâbıyla beraber olduğu bir sırada Allah Resûlü"nün (sav) huzuruna bir adam gelerek, “Bitkin ve açım yâ Resûlallah.” dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü önce kendi hanımlarına başvurdu. Fakat onlar, “Yanımızda sudan başka bir şey yok.” cevabını verdiler. Hz. Peygamber"in o gün için misafiri ağırlayacak yiyeceği yoktu ama yine de bir şekilde bu misafir ağırlanmalı ve karnı mutlaka doyurulmalı idi.
Ardından ashâbına yöneldi ve “Bu şahsı kim misafir edebilir?” diye sordu. Ensardan Sâbit b. Kays,1 “Ben!” diye atıldı. Sonra da misafiri alıp evine götürdü. Hanımına, Allah Resûlü"nün misafirini ağırlamasını söyledi. Hanımı, “Çocuklarımın yiyeceğinden başka bir şeyimiz yok.” cevabını verince o da hanımına, “Yemeğini hazırla, kandilini yak, çocuklarını da uyut.” dedi. Eşinin söylediklerini yapan evin hanımı, ardından yanan kandili düzeltiyormuş gibi yaparak söndürüverdi. Böylece ev sahipleri, aslında yemek yemedikleri hâlde gecenin karanlığından yararlanarak yiyormuş gibi yaptılar. Misafire de bunu hiç hissettirmediler ve o geceyi aç geçirdiler. Karınları doymasa da Allah Resûlü"nün misafirini ağırlamanın verdiği mutluluk ile gönülleri doymuştu.
Ev sahibi olan Sâbit b. Kays sabahleyin Hz. Peygamber"in yanına gitti. Onu gören Allah Resûlü o gece misafirlerine yaptıkları ikramdan ötürü Allah"ın onlardan memnun kaldığını müjdeledi. Bu cömert sahâbî ve eşi hakkında HAŞR SÜRESİ 9.ÂYET NÂZİL OLDU :
بسم الله الرحمن الرحيم
وَيُؤْثِرُونَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌؕ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهٖ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَۚ
“Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları (muhacir kardeşlerini) kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”
Bir gün Peygamber Efendimize bir sahabe eşinden şikâyete gelir.
“Benim eşim misafiri sevmiyor. Bana ne gibi tavsiyede bulunursunuz?” der.
PEYGAMBER EFENDİMİZ ( S.A.V ) :
“Yarın size geleceğim. Eşin, ben içeri girerken de baksın, çıkarken de baksın.” Der.
Sahabe eşine Efendimizin geleceğini müjdeler. Eşi çok sevinir. Yalnız dışarıdan içeri girerken de çıkarken de bakmasını söyler ve hazırlıklarını yapar.
Ertesi gün olur. Efendimiz (s.a.v.) gelirken pencereden bakınca ne görsün ki! Efendimiz (s.a.v.) gümüşten tepsi içinde, cennetten çeşit çeşit yiyecekleri de beraberinde getirmiş. Efendimiz (s.a.v.)’i bir sevinç içinde ağırladıktan sonra Efendimiz yola koyulmuş. Sahabenin eşi tekrar pencereden bakmış. Bir de ne görsün ki! Getirdiği tepsinin içinde yılanlar, çıyanlar, akrepler ve böcekleri doldurmuş gidiyor. Hemen eşine seslenmiş. Korku içinde anlatmış. Eşi koşarak Efendimizin yanına sormaya gitmiş. Peygamberimiz (s.a.v.) bu durum karşısında:
“Eşine anlat. Misafirin güzelliği, yiyeceklerle ikramlarla bereketle gelir ve evden giderken bütün kötülükleri alır ve götürür. Tepside gördüğü kötülükler, günahlar, kavgalar, dövüşler böcekler yılanlar, çıyanlar misafir ile birlikte çıkar ve gider eve huzur ve bereket gelir. Misafir gelmeyen evde kavga, dövüş, huzursuzluk ve bereketsizlik, fakirlik baş gösterir.
Misafirin de ev sahibini sıkıntıya sokacak kadar onun yanında kalması helâl olmaz.”
(Buhârî, Edeb, 85)
Misafir ağırlanırken malzemelerin en tazesi, en kalitelisi ve en lezzetlisi seçilerek, özenli bir biçimde hazırlanmalıdır.
Misafirin gelişi, âile hayatını allak bullak edici bir hâle dönüşmemeli... Maddî ve mânevî takati zorlayacak bir hazırlık ve ağırlama, misafir kabulünü zorlaştıracak, seyreltecektir ki, maalesef günümüzde bu durum çoğalmaktadır.
Bu konuda
Peygamber efendimiz( SAV) şöyle buyurdu :
Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız olur. Misafirini üzen Allahü teâlâyı üzmüş olur.
Misafirden hizmet beklememelidir! Peygamber efendimiz, (Misafirden hizmet beklemek, aklın noksanlığına alamettir) buyurdu. (Deylemi)
Rabbim misafiri sevenlerden ve onlara gereği gibi ikram edenlerden eylesin cümlemizi. Âmin.