MİRAÇ KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN .
RECEB AYININ 26.GÜNÜNÜ 27.GÜNÜNE BAĞLAYAN BU GECE MİRAÇ GECESİDİR.
MİRAÇ,
İNSANIN ERDEM YOLCULUĞU VE RABBİNE VUSLATIDIR.
Müminlere düşen görev,
miracı sadece Sevgili Peygamberimizin (sas) bir hatıratı, bir tarihi vakıa olarak okumak olmamalıdır.
Hz. Muhammed'in amcası Ebû Tâlib'i ve eşi Hz. Hatice'yi peş peşe kaybetmenin acısını yaşadığı, destek arayışı için gittiği Tâif'ten taşlanarak döndüğü Hüzün Yılı'nda gerçekleşti
HABİB-İ EDİBİ'Nİ
teselliye,
desteğe ve
güvene davet eden miraç, MÜSLÜMANLARI DA
huzura,
hakikate ve
marifete davet etmektedir"
MİRÂÇ, Cenab-ı Hak'tan gelen davete icabet ederek kulluğun gereklerini yerine getirerek, her adımda O'na yaklaşmaktır.
MİRAÇ, beşeriliğin insanlığa, fiziğin metafiziğe, bedenin ruha, ruhun sahibine yükselişidir.
MİRÂÇ, maddeden uzaklaşarak manaya ulaşmak; fânî olandan vazgeçip bâkî olana yönelmektir
MİRAÇ,
ilahi huzura erişmenin, Allah'a boyun eğmeden geçtiğini hatırlatan bir fırsattır
MİRAÇ
Bizlere, ilahi rahmet ve huzura erişmenin, öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlaki erdemlere yükselişten geçtiğini haber verir
MİRAÇ,
Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa arasındaki bağları kuvvetlendiren, Müslümanların gönül dünyalarını güçlendiren, sıdk ve imanlarını pekiştiren, kardeşlik şuurunu yaşatan, müminleri eğiten, onlara değer kazandıran bir okuldur.
Miracın bizim için en büyük dersi “esfel-i safilinden” “ahseni takvime” çıkaracak değerleri göstermesidir.
Miraç hadisesi bizlere, ilahi rahmet ve huzura erişmenin, öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlaki erdemlere yükselişten geçtiğini haber verir
SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ (SAS) MİRAÇTAN BİZE ÜÇ BÜYÜK HEDİYE İLE DÖNMÜŞTÜR.
BİRİNCİSİ, GÜNDE BEŞ DEFA RABBİMİZLE BULUŞMA İMKANI VEREN “MÜMİNİN MİRACI ” NAMAZDIR.
Mümin namaz ibadetiyle sadece O’nun huzurunda eğilir, sadece O’na secde eder, sadece O’na ibadet eder ve sadece O’ndan yardım diler.
Namazla mümin kişiliğine ve kimliğine kavuşur. Tevhid ve vahdetin müşahhas hâli namaz sayesinde gerçekleştirir.
İKİNCİSİ, BAKARA SÜRESİNİN SON AYETLERİ DIR Kİ ( AMENERRASÜLÜ )
Burada Rabbimiz bizlere yüksek sorumluluklarımızı ve zaaflarımızı birlikte hatırlatmaktadır. Her sorumluluk bir emanettir ve emaneti omuzlarında taşıyan her insan, her türlü kin ve öfkeden, haset ve kıskançlıktan, gurur ve kibirden uzak durarak bütün insanlara hatta bütün mahlûkata karşı merhametli, mütevazı ve alçak gönüllü olmak zorundadır. Zira Peygamber Efendimizin (sas) ifadesiyle tevazu yüceltir, kibir düşürür, gurur aldatır, haset bitirir. Nefsimizin ölümcül zaafları bizi her türlü miraçtan, yüceliş ve yükselişten alıkoyar.
ÜÇÜNCÜSÜ İSE; TEVHİD İNANCINA SAHİP OLAN HERKESİN EBEDİ KURTULUŞA ERECEĞİ MÜJDESİ
Tevhid İslâm’ın en temel ilkesi, Kur’an ve Sünnetin ruhu, bütün peygamberlerin gönderilişi gayesidir. Tevhid ilkesinden üç temel esas ortaya çıkar: Selâm, eman ve vahdet yani barış, güven ve birlik. İslâm-selâm ilişkisi, iman-eman ilişkisi ve tevhid-vahdet ilişkisi doğru kurulamadan bir toplumun İslâm toplumu olması mümkün değildir.
CENAB-I ALLAH ( C C ) BU MÜBÂREK GÜN VE ÜÇ AYLAR HÜRMETİNE ; ÜLKEMİZİ, VE ÂLEM-İ İSLAM’I HER TÜRLÜ ARAZİ VE SEMAVİ
AFETLERDEN, KAZA VE BELALARDAN MUHAFAZA BUYURSUN
رَبِّ اجْعَلْن۪ي مُق۪يمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۗ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَٓاءِ
«EY RABBİM! BENİ VE SOYUMDAN GELECEKLERİ NAMAZI DEVAMLI KALANLARDAN EYLE; EY RABBİMİZ! DUAMI KABUL ET !»