CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.
İMÂM-I GAZÂLÎ (K.S.) HİKMETLİ SÖZLERİ ;
OĞLUM! ŞU ÜÇ İBÂDETİNDE MUTLAK SÛRETTE KALBİNİ TEYAKKUZ HÂLİNDE BULUNDUR, AKLIN VE KALBİN BAŞKA YERDE OLMASIN!
Bunlar
Kur'an-ı Kerim okurken
Rabbinizi zikrederken
Namaz kılarken
Bu üç hâlde bir an bile aklını ve gönlünü başka yere verme. Allâh’ın huzûrunda olduğunu unutma!
Yönünü İslâm’ın doğduğu ilk mâbed olan Kâbe’ye, kalbini de Hazret-i Allâh’a bağla!
AYRICA ÂRİFLERDEN OLMAK İSTERSEN ;
Sükûtun fikir, bakışın ibret ve dileğin tâat olsun. Zîrâ bu üç haslet, âriflerin alâmetidir.
OĞLUM! KUL BORCUNDAN SON DERECE SAKIN!
Bir kuruş borç yüzünden, kabul olmuş pek çok ibâdetin sevabı gider. Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, borçlu olarak ölenlerin namazını kılmazdı. Bundan maksadı, zengini merhamete getirip alacağını bağışlatmaktı. Mü’min, borç yaparken fuzûlî yere borca girmez. Lâkin zarûreten borçlanırsa ve ödemek niyetiyle alırsa, Allah Teâlâ ona yardımcı olur. Hattâ ödemenin gayreti içinde olup da borcunu ödeyemeden ölürse, kıyamette de Allah yardımcısı olur.
BELÂYA DA ŞÜKRETMEK LÂZIMDIR. ÇÜNKÜ KÜFÜR VE GÜNAHLARDAN BAŞKA BELÂ YOKTUR Kİ, İÇİNDE SENİN BİLMEDİĞİN BİR İYİLİK OLMASIN !
Allah, senin iyiliğini, senden daha iyi bilir. Şer zannettiğin çok şey vardır ki senin için hayırdır. Hayır zannettiğin çok şey vardır ki senin için şerdir. En selâmet yol, ilâhî takdîre râzı olman, her hâle şükür diyebilmendir.
OĞLUM! SON DERECE DİKKAT EDECEĞİN BİR CİHET VARSA, O DA KİMLER İLE DÜŞÜP KALKTIĞINDIR ;
Şunu iyi bil ki bir sepet sağlam elma, içindeki bir çürük elmayı sağlama çıkartamaz. Fakat bir çürük elma, hepsini çürü tür. Bunun için dâima sâlihlerle düşüp kalk!
İyi arkadaş da, gül yağı satana benzer; ya satın alırsın, ya o sana biraz sürer veya hiç olmazsa yanında bulunduğun müddetçe güzel koku taşırsın. Kişi sevdikleri ile beraberdir. Dünyada kimi sever ve kim ile düşüp kalkarsan kıyamette onunla haşrolunursun. O hâlde ilmi ile amel eden âlimlerin ve sâlihlerin sohbetine devam et!
OĞLUM! HAYATTA HER ŞEY ALLÂH’IN ’ TAKSÎMİ İLEDİR ;
Allah; kimini zengin, kimini yoksul, kimini sağlam, kimini sakat, kimini âlim ve kimini câhil kılmıştır. Dünyanın düzeni ancak böyle sağlanır. Kendinden düşük kimseleri gördüğün vakit, böbürlenip onları hakîr görme! Sen onların yerinde, onlar da senin yerinde olabilirdi. İşte bunu düşünerek yoksullar ile arkadaş ol! Onlara karşı dâima alçak gönüllü olmaya çalış! İnsanlık ve İslâmlık vakârını koru! Saâdet ancak böyle elde edilir.
DÜNYA VE ÂHİRETTE HUZUR İSTERSEN, KİMSEYİ İNCİTME!
Senden gencini gördüğün vakit; “Bunun günahı benden az”, senden yaşlısını gördüğün vakit; “Bunun sevabı benden çok, bilmediğim tarafları ile benden daha fazîletlidir” düşüncesi ile onlara bak!
Bir âlim gördüğünde; “Bunun ilmi var, kendisini kurtarır”, senden câhilini gördüğünde; “Bu bilmez, Allâh onu bağışlar”, diye düşün!
Hattâ bir kâfir gördüğün vakit, son nefes belli olmadığından; “Allah Teâlâ buna hidâyet nasip ederse, bütün günahları bağışlanmış ve tertemiz olarak ilâhî huzûra çıkabilir.
Acaba benim son nefesim nice olur?” diye âkıbetini düşün! Kendini ne kadar tanır ve ne kadar düşük görürsen, Allah katında o nisbette mevkî kazanırsın.
OĞLUM! ELİNDEN GELDİĞİ KADAR DİN KARDEŞLERİNİN İHTİYAÇLARINI KARŞILA!
Zîrâ Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Kim mü’min kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah Teâlâ da onun bir ihtiyacını giderir.” (Buhârî, Mezâlim, 3)
Diğer bir hadîs-i şerîfte Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
“Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allah Teâlâ da dünya ve âhirette onun ayıbını örter.” (Müslim, Birr, 72)
AKLI OLAN KİMSE NEFSİNE DEMELİDİR Kİ:
Benim sermâyem, yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermâye, o kadar kıymetlidir ki, verilen her nefes, artık hiçbir şekilde ele geçmez. Nefesler sayılıdır ve azalmaktadır. O hâlde, nefeslerini iyi değerlendir ve bu fânî dünyâya yarın ölecekmiş gibi nazar et. Bütün azâlarını haramdan koru ve takvâya sarıl.
Allâh’ım! Ömrümüzü saadetle sona erdir. Rızâ-yı ilâhiyyene ve Cemâlullâha nâiliyet nasîb eyle! Sabah-akşam bizi âfiyetten ayırma! Takvâyı bize azık kıl, tevekkül ve güvenimizi Sana yönelt! Bizi hak yolda sâbit kıl! İbâdete lâyık ancak Sen’sin. Sen’i noksan sıfatlardan tenzîh ederim. Sana lâyıkıyla kulluk edemediğim için zâlimlerden oldum.
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ya; salât ü selâm, Fahr-i Cihân Efendimiz Muhammed Mustafâ’ya olsun!