Her Bilgi Yeni Bir Cehaletle Başlar
“Eğitim, bitirebileceğiniz bir süreç değildir.” Bu söz, modern yaşamın hızla değişen yapısı içinde bize önemli bir gerçeği hatırlatmaktadır. Öğrenme, hayat boyu süren bir yolculuktur. Diploma, okul ya da mezuniyetle sınırlı olmayan bu süreç, bireyin kendini sürekli olarak yenilemesiyle anlam kazanır. Eğitimi yalnızca bir okul binasında geçen yıllarla sınırlarsak yaşamın bize sunduğu büyük öğretmenleri; deneyimi, hataları, başarıyı ve sorgulamayı göz ardı etmiş oluruz.
Bu noktada ünlü filozof Sokrates’in “Bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir” sözüyle karşılaşırız. Bu söz aslında bilginin sınır tanımayan doğasına işaret eder. Gerçek bilge, ne kadar çok şey öğrenirse, evrenin ne kadar karmaşık ve bilinmez olduğunu daha derinden kavrar. Zira bilgi arttıkça cehaletin sınırları daha da belirginleşir. İnsan, öğrendikçe öğrenmesi gerekenlerin sonsuzluğunu keşfeder.
İşte bu yüzden eğitim bir “bitiş çizgisi” değil, bir “başlangıç noktasıdır.” Bir konuyu öğrenmek, diğer soruları doğurur. Merak, öğrenmenin motoru, şüphenin kendisi ise bilginin bekçisidir. Her soru bizi bir adım daha ileri taşır ama aynı zamanda daha derin sorularla yüzleştirir. Bu döngü, insan zihninin gelişmesini sağlayan en temel süreçtir.
Ne yazık ki günümüzde pek çok kişi, birkaç kitap okumanın ya da bir diploma edinmenin bilgiye ulaşmak için yeterli olduğunu yanılgısına düşmektedir. Gerçek öğrenme, o noktada başlar. Eğitimi tamamladığını sanmak cehaletin en tehlikeli biçimidir: kendini bilginin zirvesinde sanmak. Oysa Sokrates’in de işaret ettiği gibi, kendini “bilmeyen biri” değil, “bildiğini sanan biri” asıl sorun kaynağıdır.
Eğitim ve bilgi, kibirle değil alçakgönüllülükle devam etmesi gereken bir yoldur. Bu yolun yolcusu, hiçbir zaman “artık biliyorum” demez. Aksine her gün “daha öğrenecek ne çok şey var” diyerek yola devam eder.
İşte o zaman gerçek anlamda öğrenmeye başlar.