ÖMER LÜTFİ ERSÖZ

Tarih: 14.07.2024 15:46

KUR’AN BİZE YETER DEMEK DOĞRU MUDUR?

Facebook Twitter Linked-in

KUR’AN BİZE YETER DEMEK DOĞRU MUDUR?

    Geçtiğimiz hafta; Namus Ve Şereften Yoksun olanların Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Hz. Aişe Annemiz İle İlgili Evliliğine Attıkları İftiralara Cevabım konu başlıklı yazıma çok olumlu geri dönüşler aldım. Destek olan her bir kardeşime gönülden şükranlarımı sunarım Rabbimiz, her birinden ebeden razı olsun. Bahsettiğim yazımın linki ektedir;

    https://www.yenikonya.com.tr/yazar/omer_lutfi_ersoz-30/namus_ve_sereften_yoksun_olanlarin_peygamberimiz_hz_muhammed_s_a_s_in_hz_aise_annemiz_ile_ilgili_evliligine_attiklari_iftiralara_cevabimdir-10686

    Bugünkü yazımda da bir nevi devamı niteliğinde olan Sünnet/Hadis düşmanlığının ne kadar tehlikeli olduğunu, esasen Sünnete/Hadise düşman olanların gerçek anlamda Kuran’a düşman olduklarını vereceğim bilgiler sonucu netleştirmiş olacağım. Müslüman’ın iki ana kaynağı, Kur’an ve sünnettir. Kur’an ve sünnette belirtilen emirleri yapıp, yasakladığı konulardan da uzak durup güzel ahlâk sahibi olarak hayatını yaşayan Müslümanlar gerçek kurtuluşa ererler. İslâm dininin sahibi olan Allah (c.c.), Kur’an’ı gönderirken Peygamberini de, İslâm’ın insanlar tarafından nasıl yaşanacağını göstermesi için görevlendirmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s), numune- i imtisal, rol model gönderilmiştir. Sünnet, dinin insan yaşamına formüle edilmiş biçimidir. Onun içindir ki, Kur’an bize yeter demek kesinlikle doğru değildir.

   Geçmişte Hariciler, Mutezile ve günümüzde de onların yollarını takip edenler ‘Kur’an bize yeter.’  diyerek Sünneti yok saymaktadırlar. Sünneti devre dışı bırakarak hayatta boşluk oluşturmaya çalışıyorlar. Kuran bize yeter diyerek Sünnete düşman olan, Sünneti devre dışı bırakmaya çalışanlar büyük bir hataya düşmektedirler. Kuranı Kerimde beş vakit namazdan bahsedilmekte olup, kaç rekât ve nasıl kılınacağını ise Sünnetten öğrenmekteyiz. Sünneti devre dışı bıraktığınızda namaz gibi en önemli bir ibadeti bile yerine getirme imkânı olamaz. Buna hiç kimsenin hakkı da yetkisi de yoktur. Tabiri caizse Kuran-ı Kerim İslam’ın anayasasıdır. Sünnette yasaları hükmündedir. Hadisler; Sahih, Hasen, Müvessak ve Zayıf diye dörde ayrılmaktadır. Mütevatir, Meşhur v.b. Hadisleri görmemezlikten gelemeyiz. Sünnet hükümleri tabi ki Kur’an hükümlerine aykırı olamaz. Mevzu (uydurma) sözler, zayıf hadisler bellidir. Bunları iyi bilerek Müslümanların bilgilendirilmesi sağlanmalı, İslâm, ana kaynaklarına uygun olarak yaşanmalıdır. Peygamber ve Sünnet düşmanlığı da asla yapılmamalıdır.

    İslâmi kuralların çok büyük oranda uygulamasını Sünnetten öğrendiğimizi çok net ifade etmek isterim Namazın kılınışı, Haccın uygulanışı, Zekât ile ilgili uygulamalar v.b. Şayet Sünnet devre dışı kalırsa çok önemli farz olan ibadetlerin birçoğunu yerine getiremeyiz. Böyle bir durumda İslâm’ın anlaşılıp yaşanması mümkün olmayacaktır. Oryantalistlerin amacı da tamda budur. Bu tehlikeli düşünceden kesinlikle Müslümanlar uzak durmalıdırlar.

    Kur’an-ı Kerim’in indirildiği Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’i devre dışı bırakıp, kendileri yazdıkları kitaplarını ön plana çıkararak ne kadarda arsız ve tutarsız olduklarını göstermektedirler. Peygamberimizi devre dışı bırakıyorsanız siz hangi yetki ile din adına ahkâm kesiyorsunuz diye sormamız gerekir. Hadis/sünnet düşmanlığı yapmadan, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in kendisine indirilmiş olan Kur’an-ı Kerimi en iyi anlayıp yaşadığından dolayı, bizlerde Peygamberimizi rol model olarak görüp yolunun yolcuları olmalıyız. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Kur’an-ı Kerim’i en iyi anlayıp uyguladığı hakikatini hiçbir zaman unutmadan inancımızı en sağlam bir şekilde yaşamalıyız. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’i numune-i imtisal görerek hayatımızı yaşarsak Kur’an-ı Kerimi de en doğru bir şekilde anlayıp yaşamış oluruz.

    Kur’an-ı Kerîm de; namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve hac ile ilgili emirler vardır. Fakat bu emirlerin şekil ve tatbikatını gösteren sünnettir. Nitekim namazların vakitleri ve rekâtları, orucun şekli, zekâtın nisâbı, haccın edâ şekli hep Sünnetle ortaya konmuş ve böylece Kur’an’daki emirlerle ilgili mânâ, hadislerle ortaya çıkmıştır. Sünnet düşmanlığı yapanlar bu gerçeği bildikleri için, ibadetlerin en doğru şekilde yapılmalarını engelleyerek, yanlış yorumlarla kafa karışıklığı meydana getirmeye çalışmaktadırlar. Salat kelimesi sadece namaz anlamına gelmez, dua anlamına da gelir. O halde namaz kılmadan duâ yapılması da yeterlidir diyebilmenin yolunu sünnete/ hadise düşman olup uygulamaya çalışmaktadırlar. Oryantalistler ve ikiyüzlü riyakâr iş birlikçileri sayesinde; ibadetleri sulandırıp, asli özelliklerinden koparmak istemektedirler. Ancak hiçbir zaman başarabilmeleri mümkün değildir. Sosyal medyada Sünnete düşman olanlarla tartışıyoruz Beş vakit namazı kaç rekât kılacağımızı Kur’andan göster dediğimizde biz 2 iki rekât kılarız yeter diyor. 5000 beş bin koyunu olan kaçını zekât verecek diyoruz oran veremiyor istediğini kadar diyerek saçma sapan açıklamalar yapmaktadırlar. Sünnet devrede olmazsa herkes kendi kafasına göre Kur’anı yorumlayıp sapıtması kaçınılmaz olur. Kur’an ile Sünnet birbirinin rakipleri değildir. İkisi birlikte bir bütündür. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Kur’an’ı Allah (c.c.)’tan alıp hayata dönüştüren ilk muhataptır. Tebliğ, Tebyin, Tatbik ve Teşri’ görevleri vardır. Bu itibarla Hz. Peygamberle Kur’an’ın arasının açılması demek, aslında Kur’an’ı hayata bağlayan ana damarın koparılması demektir. Hadis/Sünnet düşmanlığı yapmadan, Kur’an-ı Kerimi en iyi, en doğru anlayıp yaşayan Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’i rol model, numune-i imtisal olarak görüp yolunun yolcuları olmalıyız.

      Âyet-i Kerimelerde: “Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzâb Sûresi âyet:21)   Bu âyet-i kerimede; Hz. Peygamber’in, Allah’ın hoşnutluğunu kazandıracak davranışlarda bulunmak isteyenler için mükemmel ve canlı bir örnek, en büyük fazilet numunesi olduğu anlatılmaktadır. Böylece, Resûlullah’ın, hislerine mağlup insanları memnun etmek ve onlara pratik değerden mahrum birtakım nazarî kaideler öğretmekle görevli olmayıp, onun hedefinin, insanlığa amelî kaideler öğretmek ve bu kaideleri kendi yaşayışıyla izah ve tarif etmek olduğu anlaşılmış olmaktadır. Bu gerçekler çerçevesinde, onun hayatı ve sîreti incelenmeli, bu nokta asla gözden uzak tutulmamalıdır. “Peygamber size ne vermişse onu alın ve size neyi yasaklamışsa ondan kaçının. Allah’a karşı saygısızlık etmekten sakının. Kuşkusuz Allah cezalandırmada çok çetindir.” (Haşr Suresi âyet:7) “Allah ve Resulü herhangi bir konuda hüküm verdiklerinde artık Mü’min bir erkek veya kadın için işlerinde tercih hakları yoktur. Allah’ın ve resulünün emrine itaat etmeyenler doğru yoldan açıkça sapmışlardır.” (Ahzâb Sûresi âyet:36) “Peygamber onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten meneder; yine onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını kaldırır, üzerlerindeki zincirleri çözer. O peygambere inanan, onu koruyup destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nura uyanlar, işte bunlardır kurtuluşa erenler.” (Araf Suresi âyet:157)  “Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.” (Fetih Sûresi âyet:10) “Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin.” “İşitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın.” (Enfal Sûresi âyet:20-21) “Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.” (Necm Sûresi âyet:3-4) buyurulmuştur.

    Sünnet çizgisi aşırılığa izin vermez. Hariciler, Hz. Osman (r.a.)’ın şehadetiyle ortaya çıkmıştır. Fitnenin yayıldığı hicrî 37. yıldaki Sıffin Savaşı’nda sünneti devre dışı bırakan Haricîler, Hz. Ali(r.a.)’ye ‘Hüküm Allah’ındır.’ Sen ve taraftarların hakem olayını kabul ettiğinize göre size itaat edilmez diyerek ayrılmışlar, fitnenin ateşini yakmışlardır. Hz. Ali (r.a.)’de bunlar Kur’an’dan başka bir şey bilmiyorlar, bedevîdirler, az sayıda âyeti bilirler. Sahabeyi tekfir ederler demiştir. Hariciler hadisleri delil olarak kabul etmezler. Hadisler devre dışı bırakılarak sahabe üzerinde şüphe uyandırılmaya çalışılmıştır. Haricîlerin siyasî bir mezhep olarak ortaya çıkmış ve bütün sahabeleri kâfirlikle itham etmişlerdir. Allah Resulü ’nün sözleri var olduğu müddetçe toplumda Kur’an bize yeter diyenlerin başarılı olmaları mümkün değildir.

    Dün Sünnet düşmanlığı yapıldığı gibi bugünde şer odakları ve ikiyüzlü riyakârlar tarafından bu ihanet devam ettirilmek istenmektedir. Sünnet devre dışı kalırsa Kur’anın istenildiği gibi yanlış yorumlanması söz konusu olacaktır. Amaçları budur ancak kesinlikle amaçlarına ulaşamayacaklardır. Sünneti inkâr etme fitnesi Mutezîle tarafından da yapılmaya çalışılmıştır. Emevîlerin geniş bir coğrafyaya yayılması sonucunda başka din mensupları Müslüman olduğunu, kitaplarının Arapçaya tercüme edilmesiyle fikrî karışıklık ortaya çıkmış mücadele başlamıştır.

    Fitne ateşinin en yoğun olduğu zamanda hadis âlimlerinin devreye gerdiğini; 10 kıstas belirleyip hadislerin sadece en güvenilir hiç şüphe olmayan sahih olanlarını almışlardır. Aklımıza yatarsa alırız görüşünde olanlara karşı ince bir elemeye tâbi tutmuşlar. İmam-ı Buharî 600 bin hadisten en kuvvetli 7 bin küsur hadisi eserine almıştır. Hadis’e dil uzatan, Kur’an-ı Kerim düşmanıdır. Kur’an-ı en iyi anlayıp uygulayan peygamberimizdir. Hadisler önce ezberlenmiş ve sonra da bütün hadisler derç edilmiştir. Hadisler Kur’an’ın fıkhî yönlerini açıklar. Namazın kılınışını ve birçok ibadetin uygulamasını hadislerden öğreniyoruz. Ebu Hureyre (r.a.) en çok hadis rivayetinde bulunmakla beraber, 800 talebe yetiştirmiş, kendisine yapılan düşmanlıkların temelinde de hadislerle olan sağlam bağı olmasıdır. Peygamberimiz ‘Kim benim sünnetimden yüz çevirirse onunla bir ilgim kalmaz’ diye buyurmaktadır. Sünneti itibarsızlaştırılarak, Müslümanların, Kur‘an-ı Kerim'den sonraki en sağlam kaynağı yok edilmek istenmektedir. Bu ihanette kesinlikle izin verilmeyecektir. Kur2anın kendisine indirildiği Peygamber konuşmayacak 14 asırı geçen bir süre sonrası kendince akıllı olduklarını düşünüp kafalarına göre Kur’anı yorumlayacaklar. Bu şarlatanlara hadi oradan demek gerekir.

    Avrupa’da Martin Luther King ile başlayan İngilizlerin Hindistan’ı işgal etmesiyle özel yetiştirilen kişiler aracılığıyla topluma kabul ettirilmeye çalışılan, günümüzde de aydın geçinen bazı karanlık adamlar; ‘Kur’an, Hz. Muhammed’e lafzen değil, ilham yoluyla inmiştir.’ sözleri saf insanları kullanarak ‘Uydurulan dine değil, inen dine inanın.’ ‘Peygamber postacıdır, ona tabi olmaya gerek yoktur.’, ‘Mucizeler hayal ürünüdür.’,  ‘Sahabeler dini bozmuştur.’ Söylemleri, ihanetleri ile dinde şüphe uyandırmaya çalışmaktadırlar. Müslümanlar kesinlikle uyanık olup ana kaynaklardan beslenmelidirler.

    Kuran ve Sünnete uygun güzel ahlâk sahibi olarak hayat yaşayan gerçek Mü’minlerden olmamız duası ile sıhhat ve âfiyetler dilerim.   omerlutfiersoz@gmail.com


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-H1BEN5KZ8N