ÖMER LÜTFİ ERSÖZ


OSMANLI’DA ADALET VE BİZANS PAPAZLARININ MÜSLÜMAN OLUŞLARI

OSMANLI’DA ADALET VE BİZANS PAPAZLARININ MÜSLÜMAN OLUŞLARI


OSMANLI’DA ADALET VE BİZANS PAPAZLARININ MÜSLÜMAN OLUŞLARI

     Fetihten sonra askerler Bizans zindanlarını kontrol ettiklerinde ücra bir mahzende iki papaz bulup Fatih Sultan Mehmet’e götürürler. Fatih papazları huzura kabul edince yerlere kadar eğilip saygı göstermişler ve Sultan oturmaları için yer gösterince minderlere oturmuşlar. Sultan hal hatır sorduktan sonra da neden hapsedil diklerini sorunca yaşlıca olan papaz dizüstü doğrulup biz Bizans’ın ileri gelen papazlaraydık. Zulüm, işkence, rezalet ve ahlaksızlıklardan dolayı imparatoru ikaz ettik ve sonunun yakın olduğunu söyledik sözlerimize aldırmadı zulmüne devam etti bizi de zindana attırdı.

    Fatih dikkatle papaza yöneldi alıcı gözle baktığı epeyce yaşlanmıştı hayli tecrübe sahibi olmalıydı Konstantin’e Savaşı kaybedeceklerini söylediklerine göre bilge insanlardı sakalını sıvazlayıp kartal bakışlarını papazlara dikti şöyle dedi: Memleketimi gezip görün Osmanlı devleti ne kadar yaşar kanaatinizi belirtmenizi istiyorum size bir ferman vereceğim her hükümet dairesine girip çıkabilir bilgi edinebilirsiniz.Papazlar şerbet ikramından sonra Sultan’dan izin istediler ve oradan ayrıldılar. Ellerinde ferman vardı her tarafı gezip göreceklerdi öncelikle mahkemeleri görmek isterler. Çünkü memleketteki problemlerin en iyi görülebilecek yerleri mahkemelerdir. Ancak papazlardan genç olanı önce çarşı pazarı dolaşmayı teklif edince kabul edip ertesi gün arkadaşıyla birlikte erkenden çarşıya gidip bir şeyler almak isterler. Siftah yapan bir dükkândan komşuları siftah yapmadan ikinci bir şey alamamışlar. En ıssız yerlerde, en kalabalık sokaklarda dolaşmışlar her tabakadan insanın yanına gidip sohbet etmişler ama hiç kimsenin bir kötülüğünü görmemişler.

     Bir öğle vakti çarşıya gittiklerinde öğle ezanı okunmaya başlayınca hiç kimse dükkânı kapatmaya lüzum görmeden camiye koşmuş mal ve para düşüncesinden uzak gönül huzuruyla namaza gittiklerini görmüşler. Herkesin birbirinden emin olduğu, kimsenin kimseye kötülük düşünmediğini gördüklerinde; muhabbete giden Allah rızasını kazanmayı düşünür Allah rızası için yaşar devletine ve milletine dua ederdi herkes ömrünün son gününü yaşar gibi ibadet ediyor son günün son ibadetin son sözün hayırlı olmasını istiyorlardı. Camiye gidip cemaati seyrettiler herkes huzur içerisinde duâ edip gönül huzurla ibadet ediyor Rabbinin rızasını kazanmak için Mevla’ya el açıyor son nefesinde günahsız olarak Allah’ın huzuruna çıkmak için yalvarıp yakarıyor olarak gözlemliyorlar. Cami huzuru, çarşı pazardaki emniyet ve güven papazları çok şaşırtmış kedilerini adeta rüyada gibi hissedip Bizans’ta asla böyle bir çarşı görme imkânı ihtimalinin olmadığını, insanların adeta melekleşmiş olduklarını belirtmişler.

     Papazlar şehir şehir dolaşmışlar ancak kayda değer mahkemelik bir olaya rastlamamışlar. Aslında her kasabada Kadı var fakat dava yokmuş. Hırsızlık, cinayet, eşkıyalık, dolandırıcılık, kavga, gürültünün olmadığını belirtmişler. Birkaç ay dolaştıktan sonra şehrin birinde bir davaya rastlamışlar sonunda Osmanlı’nın da aksak yönünü yakalayacakları düşüncesiyle heyecanlanmışlar. Mahkeme başlayınca papazlar izin alıp davayı dinlemek maksadıyla içeriye girmişler davalı ve davacı gelince yerlerine geçip meseleyi dinlemişler. Davacı efendim bendeniz bu din kardeşimin tarlasını satın aldım Birkaç sene ekip biçtim bu sene çift sürerken sabanımın demirine bir şey takıldı kazıp çıkardım içi altın dolu bir küp. Tarlayı satın aldığım kardeşime vermek için götürdüm ancak kabul etmedi tarlayı altı ve üstü ile sattım dedi. Hâlbuki toprağın altında küp olduğunu bilseydi bana orayı satmazdı. Kadı tarlayı satan adama söz verdi adam anlattı. Efendim durum kardeşimin anlattığı gibi ancak bendeniz tarlayı altı ve üstü ile birlikte sattım. Onun ekip kaldırdığında bir hakkım olmadığı gibi toprağın altına da bir hakkım olamaz deyince papazlar neredeyse hayretten küçük dillerini yutacak gibi olmuşlar. Kadı sıradan bir şey dinler gibi dinliyor, İslam’ın emrettiği doğruluk hayata geçmiş, İslam dininin emrettiği dürüstlüğü yaşayan bir toplumla böyle işler esasında olağan olması gerekendi. Kadı, hüküm vermekte güçlük çekmedi davacı ve davalı ’ya çocuklarının olup olmadığını sordu. Birinin temiz bir kızı, diğerinin de ahlâklı bir oğlu vardı Çocuklarını evlendirmelerine, altınları düğün masrafı ve çeyiz olarak kullanmalarına hükmedilince davacı ile davalı çok memnun olup hayır duâlar ederek mahkemeden ayrılmışlar. Papazlar yaşananlar karşısında şaşkınlıktan adeta dillerini yutmuşlar; böyle bir şey nasıl olabilir? Bu adamlar hangi okulda nasıl bir eğitim almışlar diyerek seyahate devam etmişler.

      Herkesin işinde gücünde çalıştığını, hiç kimsenin kimseye yük olmamak için gayret ettiğini, elinin emeğiyle geçinmek namerde muhtaç olmamak için çalıştıklarını geçtikleri beldeler şehirlerde görmüşler. Bir gün bir mahkemeye daha şahit olmuşlar. Kadının huzurunda dava başlamış; davacı meseleyi anlatmaya başlamış; bir hafta önce bu kardeşimden bir at satın aldım eve götürüp bakımını yaptım ancak birkaç gün sonra at rahatsızlanınca, at’ ın daha önceden hasta olması da mümkün, ben aldıktan sonra hastalanmış da olabilir düşüncesiyle satın aldığım arkadaşa bir şey diyemedim gelip durumu size arz etmek istedim ancak sizi burada bulamadım.Siz dönmeden at öldü hükmünüzü talep ederim. Kadı uzunca bir zaman düşündükten sonra kararını şöyle açıklamış; at ölmüş, dava bitmiş, suç benim. Satıcıyı suçlayamam, atın hasta olduğuna dair bir delil yok, alıcı olarak sen de vaktinde müracaat yapmışsın, vazife başında olsaydım o zaman hüküm verirdim, olmadığına göre atın ücretini ödemeliyim, atın fiyatını sorup sonra cebinden parayı çıkarıp at sahibine vermiş. Papazlar yeniden şaşkınlık deryasında boğulup böyle bir Kadı nasıl olabilir. Kadı kendi aleyhine nasıl karar verebilirdi hayretten ağızları açık kalmış…

     Papazlar Anadolu’da bu kadar dolaştığımız yeter deyip İstanbul’a dönerler. İstanbul kadısı Hızır Çelebi’nin huzurunda Padişah Fatih Sultan Mehmet ile bir Hristiyan mimarın davasının görüşüleceğini duydular mahkeme yetişmek için acele ederler. Esasında belki de adaletin olmadığını görmek için çok iyi bir fırsat olarak görüp zamanında mahkemede hazır bulunmuşlar. Devletin başı hem de çağ açıp çağ kapayan davalı Sultan davacı Hristiyan Mimar birlikte ayakta Kadı’nın huzurunda bulunuyorlardı. Mimar şaşkın gözlerle bir Mahkeme Başkanı Kadı’ya bir de Fatih’e bakıp titreyen bir sesle Sultan bana haksızlık etti. Kubbeyi ayakta tutacak sütunları kısalttım diye elimi kesti ben Hristiyan’ım, Müslüman olsam bu başıma gelmezdi. Papazlar böyle bir davanın görülmesine hayret etmişler, hükümdar sıradan bir adamla nasıl kadı huzuruna çıkarılabilirdi davaya bir türlü inanamamışlar. Kadı Sultana söz verince Sultan; Müslüman olsa sütunları kısaltmazdı caminin kubbesi Ayasofya’dan yüksek olmasın diye kıskançlık sebebiyle sütunları kestirmiş ben de elini kısalttım cevabı yeterli bulmayıp sesini yükseltip hükümdar olarak adalete başvurmalıydınız der. Sütun kesmenin cezası el kesme olamaz para veya tazminatla halledilmeliydi. Netice olarak kısasa hükmediyorum davalının eli kesilecek. Kadı bu hüküm sonrası mimar efendi eğer istersen diyet talep edebilirsin elin kesilmesinde vazgeçebilirsin. Fatih mimara dönerek mimar efendi affınızı istiyorum hakkınız hakkınızı helal etmenizi istirham ederim razı olursan diyetini hemen öderim. Mimar bu kadirşinaslık karşısında ne yapacağını şaşırdı. Ne yapmalıydı sultanın eli kesilecek hiçbir kârı olmayacaktı bedelini almaya razı olmuştur. Ancak hala böyle bir kararın çıkması onu şakına çevirmiş, hükümdar aleyhine karar verilmesini anlamaya çalışırken Bizans’ta yaşasaydı böyle bir şey asla olamazdı diye düşünüp Müslümanlar dürüst adaletli insanlardır diye düşünür. Sultanın af dilemesi mimarı çok duygulandırıp içi minnet hisleriyle dolar ve adaletin yerini bulması Sultanın mahkemenin verdiği karara boyun eğmesi karşısında zihni altüst olur. Böyle bir sultan hürmete layıktır diyerek böyle adaletli bir din haktır dünyanın hiçbir yerinde bir hükümdar sıradan bir mimardan özür dilemez, siz doğru insanlarsınız diyerek Müslümanlığı seçmiştir. Mimar, ancak bir şartım var, bundan sonra çalışamam, elim kesik ömür boyu çoluk çocuğumun nafakasını temin ederseniz kısastan vazgeçerim deyince Sultan gülümseyip elini göğsüne götürerek eyvallah kabul dedikten sonra ayrıca birde ev hediye ediyorum deyince Mimar çok duygulanıp çok memnun olup Sultanım eline sarılarak birbirleri ile helâlleşmişler. Kadı, kararı onaylayıp böylece padişahın eli kesilmekten kurtulur. Papazlar yaşanan bu duygusal anları hayranlıkla seyrederler. Yaşlı papaz arkadaşın Kulağına eğilip Müslümanlar hatalarıyla dahi hayır işliyorlar diyerek çok önemli bir tespitte bulunuyor.

    Papazlar mahkemeden sonra şehri dolaşmaya karar verirler. Fetihten sonra İstanbul’da olup bitenleri çok merak edip ne değişmiş neler yaşanmış düşüncesiyle önce Müslüman mahallelerde geziyorlar; yeni yeni mahallelerin kurulduğunu, sokaklarının tertemiz olduğunu, insanların sükûnet içinde işlerini gördüklerini, İstanbul’un bambaşka bir güzelliğe dönüştüğünü, sanki birkaç ay içinde kötü Bizans gitmiş, gökten yeni bir İstanbul inmişti diye konuşurlar. İstanbul pırıl pırıl çocuklar cıvıl cıvıl, Müslüman çocukları bile bambaşka sanki Büyümüşler de küçülmüşler birbirlerine bağırıp çağırma, kavga, dövüş yok sakin bir şekilde oyun oynuyorlar sokağı kirletmiyorlar büyüklere saygıda kusur etmiyorlar. Papazlar İstanbul’un Hristiyan mahallelerini de merak edip oraları da gezip görüyorlar. Fatih Camii’nin doğu tarafındaki Fener semtine gittiklerinde sokaktaki pislik azalmış, kimse kimseye haksızlık yapmaya cesaret edemiyor, şikâyetlerini papazlar halledip adaletle hüküm veriyor olduklarını görürler. Haksız hüküm verirlerse davanın kadıya gideceğini ve hüküm veren papazın cezalandırılacağını biliyor oldukları için kendileri de hassas davranıyor olduklarını müşahede ederler. Kadı Hızır Bey’in Padişaha bile ceza vermekten çekinmediği hakikatini kavramışlar.

    Hristiyan mahallesindekilerde sessiz ve sakin işine devam ediyor eskisi gibi içip içip sokaklara kusmuyor, naralar atmıyor. İhtiyaç sahibi fakirlere ev verilmiş kimse aç açıkta bırakılmamış,  halkın huzur içinde yaşadıklarını görmüşler. Bu tespitlerinde sonra padişahın huzuruna çıkıp gördüklerini bir bir arz anlatırlar. Yaşlıca olan papaz, Padişaha “Bu millet ve devlet böyle giderse kıyamete kadar devam eder. Dininiz İslâm ahlak ve adaleti emrediyor, halkımız ona uyuyor. Böyle bir anlayış ve yaşayışa sahip millet her türlü takdir veya tebrike layıktır. Bu din yani İslâm elbette hak dindir.” dedikten sonra da ‘şahadet’ getirip Müslüman olmuşlardır.

     Bahsettiğim tarihi hakikatlerin ve daha fazlasının veciz bir şekilde anlatıldığı Ali Erkan Kavaklı Üstadın Çağ açıp çağ kapatan Gazi Sultan Fatih kitabını hassaten okumanızı tavsiye ederim. Esasında tarihten gerçek kişilerin isimlerinin kullanıldığı romanlarda tarihi somut belgeler dikkate alınmalı, kurgu olmamalıdır. Tarihi roman da kurgu olacaksa tarihten kendisini çağrıştırmayacak isimler verilerek yapılmalıdır.  Muhteşem Yüz Yıl, Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan v.b. tarihi şahsiyetlerin isimlerini kullanıp yaşantılarında olmayan özellikleri batının sanrıları sonucu oluşan hayalci iftira özelliği olan hakikat dışı düşünceleri tarihi gerçek gibi sunmak bir ihanettir. Tarihi bir şahsiyet olmayan isimler üzerinden kurgusal romanlar yazılabilir. İki durum çok farklıdır.

    Her zaman Adaleti savunup gereklerini yapan İnsanlığın İslam ile tanışmasına sebep olan hakiki Mü’minlerden olmamız duâsıyla sıhhat ve âfiyetler dilerim.   

   omerlutfiersoz@gmail.com

Türk firmaları Hannover Messe Fuarı'nda boy gösterecek

Türkiye ile Suriye arasında 10 milyar dolarlık ticaret hedefi

Ekonomistler, küresel enflasyonun 2028'e kadar yüksek kalmasını bekliyor

Türkiye ile AB yüksek düzeyli ekonomi toplantısı yapacak

Kayseri Serbest Bölgesi'nden geçen yıl 650 milyon dolarlık ihracat yapıldı

Borsa güne yükselişle başladı

Tavuk eti üretimi Kasım 2024'te aylık yüzde 4,8 azaldı, yıllık yüzde 7,2 arttı

Dünyada elektrikli araç satışları 2024'te 17 milyonu aşarak rekor kırdı

Küresel piyasalar karışık seyrediyor

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır'dan, 550 milyon lira bütçeli mali destek programı müjdesi

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 18 16 0 2 30 50
2.Fenerbahçe 18 13 2 3 27 42
3.Samsunspor 18 11 4 3 14 36
4.Göztepe 18 9 5 4 14 31
5.Eyüpspor 18 8 4 6 10 30
6.Beşiktaş 18 8 4 6 8 30
7.İstanbul Başakşehir 18 7 6 5 4 26
8.Gazişehir Gaziantep 18 7 7 4 -1 25
9.Rizespor 18 7 8 3 -8 24
10.Trabzonspor 18 5 6 7 6 22
11.Alanyaspor 18 5 6 7 -2 22
12.Kasımpaşa 18 4 5 9 -6 21
13.Antalyaspor 18 6 9 3 -16 21
14.Sivasspor 18 5 8 5 -7 20
15.Konyaspor 18 5 8 5 -7 20
16.Kayserispor 18 3 8 7 -17 16
17.Bodrum FK 18 4 11 3 -11 15
18.Hatayspor 18 1 11 6 -15 9
19.Adana Demirspor 18 2 14 2 -23 5