Sabır: Risale-i Nur’un Penceresinden Bir İman Duruşu
Sabır… Hayatın belki de en zor ama en gerekli imtihanıdır. Acıya direnmek, musibete dayanmak, geleceğin endişesine yenilmemek, geçmişin yüküne boğulmamak… Bütün bunlar birer sabır meselesidir. Risale-i Nur, sabrı sadece bir pasif bekleyiş olarak değil, aktif bir iman hakikati olarak tanımlar. Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ye göre sabır, Müslümanın hayatının olmazsa olmaz bir zırhıdır.
Risale-i Nur’un en dikkat çekici yönlerinden biri, sabrı üçe ayırarak izah etmesidir: taatte sabır, masiyetten sabır ve musibete sabır.
1. Taatte Sabır:
İbadet bir aşk meselesidir ama bazen nefse ağır gelebilir. Namaz, oruç, zekât gibi ibadetler süreklilik ister. İşte bu noktada sabır devreye girer. Nursî, “İbadet, meşakkatli olsa da, sabırla yapılan ibadet ebedî bir saadetin anahtarıdır,” der. Gerçek sabır, sadece musibet anında değil, her gün beş vakit namaza kalkarken, sabah uykusunu bırakıp secdeye koşarken de kendini gösterir.
2. Masiyetten Sabır:
Günaha karşı direnmek, en az musibetlere katlanmak kadar sabır ister. Hele ki günümüz dünyasında haramlar bu kadar kolay ulaşılabilirken… Nefsin isteklerine karşı “hayır” diyebilmek, sabrın en onurlu şeklidir. Bediüzzaman, sabırsızlığın insanı günaha düşürdüğünü, sabrın ise onu muhafaza ettiğini vurgular. “Harama sabır, insanı hayvaniyetten kurtarır,” diyerek bu sabrın ahlaki boyutuna işaret eder.
3. Musibete Sabır:
Hayatın kaçınılmaz acılarına karşı takınılan tavır, insanın gerçek karakterini ortaya çıkarır. Risale-i Nur’da geçen meşhur örneklerden biri, “Başa gelen her musibet bir imtihandır; sabırla karşılamak, insanı olgunlaştırır,” ilkesidir. Üstad, musibetin arkasındaki hikmeti görebilen bir bakış açısı kazandırır: “Musibet, sureten çirkin görünse de, hakikatte bir rahmettir.”
Bediüzzaman, sabrı sadece bireysel değil, toplumsal bir şuur olarak da görür. Zorluklara karşı ümmet bilinciyle direnmek, inancı diri tutmak ve geleceğe umutla bakmak da bir sabır halidir.
Sonuç: Sabır Bir Teslimiyet Değil, Direniştir
Risale-i Nur’a göre sabır, bir teslimiyet gibi görünse de aslında bir direniştir. Nefsin arzularına, şeytanın vesveselerine, dünyanın geçici cazibesine karşı bir iman direnişi… Sabır, pasif bir bekleyiş değil; aktif bir tevekkül halidir. Beklerken bile Allah’a güvenerek, hikmetine razı olarak durabilmektir.
Sabır, zamana karşı değil, kendine karşı kazanılan bir savaştır. Ve Risale-i Nur bu savaşı kazananların yolunu işaret eder.