[18/3 15:52] Babam: اَيْوَاهْ ا۪ينْ زِنْدِگَان۪ى هَمْ ایهْناتُو خيْسُو خيْسْانهْسْ هْسْ نيْسِْْگَان۪ى هَمْؒو خَابَ و۪ينْ عُمْرِ ب۪ى بُنْيَادْ هَمْ чُو بَادَسْت Ah! Aldatıldık. Dünyadaki bu yaşamın sabit olduğunu düşündük. Hepimiz bu varsayım yüzünden kaybettik. Evet bu güzel hayat bir rüya, rüya gibi geçti. Bu temelsiz hayat bile rüzgar gibi uçup gidiyor… اِنْسَانْ بَزَوَالْ دُنْيَا بَفَنَا اَسْتْ ٧آاسْتْ ٧آآااااتْ ٧آآاااااالا8 ََافافاَاَ افَاَا اَسْتْ سْتْ ٧آآااتْ Kendine güvenen ve ebedi olduğunu düşünen gururlu bir adam, düşmeye mahkumdur. O hızlı gider. Hane olan dünya zulme düşer. Arzular kararsızdır, endişeler ruhta kalır. بِيَا اَىْ نَفْسِ نَافَرْجَامْ وُجُودِ فَان۪ى خَٯُدْسِ نَرْسِ نَرْسِ نَرْجَام ْ ِ فَان۪ى خَٯُدْسِ خَالِقِ خُودْرَا كِه ا۪ينْ هَسْتِى وَد۪يعَه هَسْتْ Çünkü gerçek; Gel, hayatı seven ve hayatı arayan, dünyayı seven ve bitmeyen arzu ve kaygılarla dolu zavallı ruhum! Uyan, karar ver! Tıpkı yıldız böceğinin ışık kaynağına güvendiği gibi; gecenin bitmeyen zulmünde kal. Arı gündüzleri kendine güvenmediği için güneşi bulur. Hepsi arkadaşı olan çiçekleri güneş ışığıyla yaldızlanmış olarak görür. Öyle bile olsa: kendinize, bedeninize ve kibrinize güveniyorsanız; Deniz yıldızı gibi olacaksın. Ölmekte olan bedeninizi, onu size veren Yaradan gibi feda ettiğinizde arı gibi olursunuz. Sonsuz ışık ve beden bulacaksınız. kelimeler - 212 [18/3 15:53] Babam Onları hemen alt üst ettik. Ve üzerlerine kil taşları yağdırdık. - Hicr - 7 . ayet [18/3 15:53] Baba: Hediye. Çünkü hediye kalpten öfkeyi giderir - Tirmizî, Velâ, 6 [18/3 15:5 ] Baba: "İyilik yaparsan kendine iyilik etmiş olursun, kötülük yaparsan kendine yapmış olursun." - İsrail, 17.7 [18/3 15:5 ] Babam: huylar 17) İtika: Allah korkusu, haram ve şüpheli şeylerden sakınma. Böyle bir duruma "Takva" denir. Sahibine de "Muttak" denir. Takva sahibi, güvenilir ve emin kimse demektir. Kimse ona zarar vermeyecek. İslam'dan önce insanlar temelde birbirine eşitti. Onların ayrılması ancak takva iledir. Kuran diyor ki: "Şüphesiz Allah katında en hayırlınız takvası en yüksek olanınızdır." İtikanın zıddı fisk, fucurdur. Bilhassa doğru yoldan sapar, Allah'a isyan eder, haram ve şüpheli şeylerden sakınır. Böyle bir durumun sonucu mutsuzluk ve ıstıraptır. 18) Edeb: Edeb ve güzel ahlâk ile vasıflandırılmış, insanı ayıp şeylerden koruyan hâl demektir. Edeb, insan için büyük bir şereftir. Güzel ahlâkın zıddı, edeblere aykırı ve kötülük yapmak anlamına gelen isaettir. Edep insan süsüdür. Edeb, insanı nefsin arzularına teslim olmaktan korur ve kurtarır. "İnsan edebiyatı altından iyidir" denir. Edepsiz insan toplum için zararlı mikroplardan daha tehlikelidir. 19- İhsan: Bağışlamak, iyilik yapmak, bahşiş vermek, sadaka yakışır bir iş yapmak demektir. İhsan, adaletten daha üstün bir fazilettir. Ayet diyor ki: "Nazik olun, şüphesiz Allah iyilik yapanları sever." Bu, ikinci ayette de şöyle anlatılmaktadır: "Tanrı sana nasıl verdiyse, sen de öyle yapmalısın." 20- İhlas: Herhangi bir işi iyi niyetle ve temiz bir kalb ile yapmak, başka hiçbir işe karışmamak demektir. Bu duruma da "Hulûs" denir. Tamamlanan görevlerin değerleri istenildiği gibi artar. İhlasın zıddı riyadır (gelişir). Bir görevi yalnızca performans veya maddi kazanç için gerçekleştirmek. Münafık, ruhu temiz olan iyi bir insan değildir. Yaptıklarının karşılığını Allah'tan istemeye yüzü yoktur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Şüphesiz Allah ancak kendisi için yapılan ve kendisi için istenen işleri kabul eder." 21- İlke: Her şeyde dürüst olmak, adalet ve hakkaniyetten ayrılmadan din ve akıl çerçevesinde yürümektir. Dini ve dünyevi görevlerini olduğu gibi yerine getirmeye çalışan bir Müslüman, hidayete ermiş insandır. Böyle bir insan en önemli [18/3 15:5 ] Babam: Urfa, Musul'u Halep'e bağlayan antik yol üzerinde yer alan MÖ 5. yüzyıldan kalma tarihi kalesi ve surlarıyla Orta Çağ'ın en sağlam ve karakteristik şehirlerinden biri oldu. Kentin dini bir merkez olarak gelişi ve “Peygamberler Şehri” olarak nitelendirilmesi, yörede çeşitli zamanlarda iskan edildiğine inanılır ve bir folklor konusudur. İbrahim, Aziz Eyüp, Aziz Elişa, Hz. Şuayb ve Hz. Peygamberler sayesinde birçok şey oldu. Halife Hz. 639 yılında Ömer'in fethi ile Urfa Müslüman bir şehir olarak tarihteki yerini almıştır. İslam kültürleri başta olmak üzere diğer tek tanrılı dinler için önemli bir merkez olan şehir, 1517 yılında Osmanlı toprakları ile birleştirilerek Türk-İslam sanat ve mimarisinin en önemli örnekleri şehre kazandırılmıştır. Bu dönemde Ulu Cami ve külliyeleri, medreseler, medreseler, çeşmeler, köprüler, hanlar ve çarşılar yapılmış, birçok müderris yetişmiştir. Tarihi surlar, ticari yapılar, türbeler, ibadethaneler ve vakıflar zamanla kentin konumunu belirleyen başlıca fiziki unsurlar olmuştur. -PEYGAMBERLER ŞEHRİ:URFA [18/3 15:5 ] Babam: Hazretleri, tevatürden anlaşılıyor ki, Kur'an bile her yerde Kur'an'dan türemiştir, halbuki hakkında farklı görüşler bulunan bir kelime türetilmiş sayılmaz. Kur'an ve Medinelilerin hadislerine dayanarak, sure başındaki besmelenin Fatiha'nın veya diğer surelerin veya Kur'an'ın tamamının özel bir parçası olmadığını ve besmelenin Kuran'ın tamamının olmadığını savunmuştur. Neml sûresi âyet-i kerîmesi müstesna Kur'ân-ı Kerîm'de, sûreleri birbirinden ayırmak için ve teberrük olarak yazıldığı için, namazda yüksek sesle veya gizli olarak okunması uygun değildir. Bu yüzden melikler namazda besmele çekmezler. Hanefilere gelince, bu ekolün en makul görüşü şudur: Sure başındaki besmele, bizzat Kur'an'ın bir ayetidir. Ve herhangi bir sûrenin parçası olmadığı için sûrenin ayrılması ve sûrenin başında teberrük olması gerektiği anlaşıldı. İşte bu, yukarıdaki iki karşıt görüş ve delilde ortaya çıkan ve kategorik olarak bilinen bir noktadır. Çünkü yukarıda açıklanan şartlar altında mushafın iki gemisi arasında Kur'an'dan başka bir şey yazılmaması konusunda ittifak vardır; yani surenin başındaki besmele de Kuran'dandır. Bu, Şafi'nin sunduğu delillerin son ifadesidir. Besmelenin, başında bulunduğu sûrelerin bir kısmı olduğuna dair açık bir mütevatir delil bulunmadığından, bunların hiçbirine ait değildir. Bu, Malik'in kanıtının son ifadesidir. Bu iki delilin kapalı pasajlarının ifade ettiği anlam buradan kaynaklanmaktadır; Besmele, dediğimiz gibi, bütün sûrelerden ayrı, müstakil bir âyettir ve konuyla ilgili çeşitli "ahad haberlerinden" gelen genel bir hükümdür. Dolayısıyla her namazda Fatiha olarak Besmele okumak farz değildir. Ancak sünnet, hem namazda hem de namaz dışında her önemli işin başında Kuran'ı okumalıdır. Bu yüzden her rekatın ortasından değil başından itibaren okuruz. Ancak Fatiha'dan olduğunu fark etmemek için kıraatin okunduğu namazlarda gizlice okuruz.