Dr. Aziz ARMUTLU

Tarih: 09.10.2025 01:06

Akademik Alan: Bilginin Bedeli ve Bir Yaşam Tarzı

Facebook Twitter Linked-in

Akademik Alan: Bilginin Bedeli ve Bir Yaşam Tarzı

Son yıllarda Türkiye’de akademik alana olan ilginin belirgin biçimde azaldığı görülmektedir. Bir dönem üniversite mezunu gençler arasında “akademisyen olmak” prestijli ve güvenli bir gelecek olarak görülürken günümüzde aynı heyecanı görmek zor. Üniversitelerde artan kadro sıkıntısı, liyakat tartışmaları, düşük maaşlar gibi nedenler, akademiyi birçok yetenekli gencin gözünde cazibesini yitiren bir alan haline getirmiştir. Oysa bilimin itici gücü olan akademi, toplumun entelektüel ve teknolojik gelişiminin temel taşıdır.

Gençler arasında azalan bu ilgi, özellikle yüksek lisans ve doktora programlarında kendini açıkça göstermektedir. Doktora eğitimi, artık birçok genç için bir hedef olmaktan çok, “bitse de kurtulsak” anlayışıyla yürütülen bir sürece dönüşmüş durumdadır. Oysa doktora, yalnızca bir unvan değil, bir yaşam biçimidir. Yıllar süren çabanın, sabrın ve tutkunun somutlaştığı, insanın sınırlarını test eden ve kişiye bağımsız çalışma alışkanlığı kazandıran entelektüel bir yolculuktur.

Yüksek lisans ve doktora süreci, emek ve fedakârlık gerektirir. Bu süreçte aileden, sosyal çevreden, hatta çoğu zaman kendinden bile uzak kalabilirsin. Geceler sabahlara, tatiller laboratuvarlara, özel anlar veri analizlerine karışır. Bazen çocuğunun büyüdüğünü fark etmediğini, dostlarının hayatından koptuğunu, saçına düşen beyazların arttığını ancak yıllar sonra fark edersin. Bu tür ifadelere, en güzel örneklerine bitmiş tezlerin önsöz bölümlerinde rastlayabilirsiniz. Bir akademisyenin dediği gibi: “Doktora, emeğin, zamandan çaldığın yılların ve sessiz sabırla büyüyen bir yolculuktur.”

Ne yazık ki, birçok kişi doktorayı bir statü aracı veya iş garantisi olarak görme hatasına düşmektedir. Oysa doktora, ne para kazandırır ne de mutluluk garantisi verir. Kazandırdığı en büyük şey, farklı bir bakış açısı ve dünyayı sorgulama biçimidir. Doktora, bir tez yazmaktan çok daha fazlasıdır; o tez, aslında insanın kendisini dönüştürme hikâyesidir.

Doktora süreci, bilgi kadar karakter de inşa eder. Bilimsel üretim, sadece zekâ değil, sabır ve dayanıklılık gerektirir. Ayrıca akademi, bilgi kadar tevazu da öğretir.

Doktora, bir bitiş noktası değil, ömür boyu sürecek bir öğrenme kültürünün başlangıcıdır. Her yeni bilgi, bir sonraki sorunun kapısını aralar. Bu nedenle doktorayı sadece bir diploma olarak görmek, sürecin özünü kaçırmaktır.

Doktora, sadece akademik bir derece değil, bir insanın kendisiyle ve bilgiyle yaptığı en uzun soluklu mücadeledir. Türkiye’de akademiye olan ilgiyi yeniden canlandırmak istiyorsak, önce bu gerçeği kabullenmemiz gerekir. Başlamak cesaret ister, sürdürmek sabır, bitirmek ise karakter… Ve bittiğinde aslında hiçbir şey bitmez çünkü artık ömür boyu sürecek bir öğrenme kültürünün içindesindir.

Unutulmamalıdır ki, her yeni çalışma ve araştırma, karanlığı aydınlatan küçük bir ışık gibidir; belki tek başına dünyayı değiştirmez ama başkalarına yön gösterir. 

Bilimin ışığını yüreklerinde taşıyan gençler var oldukça, akademinin geleceği daima yeniden yeşerecektir. Çünkü bilgiye adanan her adım, aslında insanlığın yarınına yazılmış sessiz bir umut cümlesidir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-H1BEN5KZ8N