ABDULLAH ADEMOĞLU

Tarih: 23.12.2023 01:45

GÜNÜN YAZISI

Facebook Twitter Linked-in

HAYIRLI CUMALAR
TASAVVUFTA MEVLEVİ YOLUNUN ÖNCÜSÜ MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ ;
Mevlana, 13. yüzyılın ünlü düşünürlerinden biri olarak bilinir.
Onun öğretileri, insanların içsel bir dönüşüm yaşamasına ve sevgi temelli bir yaşam sürmelerine ışık tutar.
İlahi aşka adadığı ömrünce tasavvufi öğretinin en güzel şekilde işlendiği eserlerini insanlığa miras bırakan, 'Gel' çağrısı yüzyıllardır binlerce insan tarafından karşılık bulan Mevlana'nın vefatının üzerinden 750 yıl geçti.
Her yıl, ülkemizde ve dünyada, Mevlana Celaleddin Rumi'nin öğretilerini anmak ve kutlamak adına Aralık ayı'nda etkinlikler düzenlenmektedir.
Bu etkinlikler ile Mevlana'nın manevi mirası ve hoşgörü dolu sözleriyle insanları bir araya getirerek sevgi, birlik ve barışı vurgulayan anlamlı bir dönemdir.
Hazreti Mevlana,
66 yıllık ömründe insanlığa miras bıraktığı, tasavvufi öğretinin en güzel şekilde işlendiği eserleriyle yüzyıllardır yol gösteriyor.
'Gel' çağrısıyla hemen hemen tüm dünyada tanınan Hazreti Mevlana, 30 Eylül 1207'de, günümüzde Afganistan'ın kuzeyindeki Belh şehrinde doğdu.
Mevlana, ilim yolculuğunun başladığı Belh'ten, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle ayrıldı.
Konya'ya gelene dek MEKKE, MEDİNE, ŞAM, ERZİNCAN, Anadolu'nun muhtelif şehirleri ve son olarak da KARAMAN'DA bir süre yaşayan Mevlana Celaleddin, 18 yaşına geldiğinde Karaman'da Gevher Hatun'la aile kurdu.
KONYA'YA GÖÇ VAKTİ ;
Aile 7 yıl Karaman'da kaldıktan sonra Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın daveti üzerine 1229'da KONYA'YA göç etti.
Belh'ten Konya'ya uzanan yolculuk boyunca konakladıkları yerlerde çeşitli alimlerden dersler alan Mevlana, Seyyid Burhaneddin'in isteği üzerine HALEP VE ŞAM'DA tahsil gördü.
Seyyid Burhaneddin 9 yıllık eğitim sürecinin ardından Mevlana'ya halkı irşad ve öğretimle meşgul olması gerektiğini belirtti.
Mevlana, 1240'dan itibaren Konya'da dini ilimleri öğretmeye ve halkı irşad etmeye başladı.
Yol arkadaşı Şems'le tanıştı
İlim insanı olarak bu yıllarda tanınmaya başlayan Mevlana'nın yol arkadaşı sayılan Şems, 1244 yılında Konya'ya gelip kendisiyle görüştü. Bu görüşmeden oldukça etkilenen Mevlana, manevi alanda ilerlemeyi arzuluyor ve bunun için mana adamlarını arıyordu.
Mevlana, aradığını bu büyük arifte, Şems'te buldu.
Şems'i evine davet eden Mevlana, sadece onunla konuşmaya, başkasıyla görüşmemeye başladı. Tasavvuf hırkasını giyen, aşk, cezbe, vecd ve coşkuyla şiirler söyleyen Mevlana, semaya başladı. Artık Mevlana'nın meclisinde ney ve rebab nağmeleri yankılanıyordu.
Mevlana, hayatının bundan sonraki bölümünde şiiri ve semayı kendisine yol arkadaşı edindi.
ÖLÜMÜ 'DÜĞÜN GECESİ' OLARAK ANILIYOR
'Hamdım, piştim, yandım' sözleriyle ömrünü özetleyen Mevlana, 17 Aralık 1273'te bir pazar günü güneşin battığı saatlerde 'sevgilisi'ne, ilahi aşkına kavuştu.
Onun için ölüm, aşka ve sevgiliye kavuşmaktı.
Bu yüzden öldüğü gün asırlardır 'düğün gecesi' anlamına gelen 'ŞEBİARUS' adıyla anılıyor.
Konya'da her yıl aralık ayında Mevlana'nın vefatı ya da 'gerçek alemde doğuşu' dolayısıyla Şebiarus törenleri düzenleniyor, farklı millet ve dinlerden binlerce insan Mevlana'yı anıyor.
Son yıllarda Türkiye'nin birçok kentinde bu 'düğün' idrak ediliyor, Mevlana, dünyanın farklı yerlerinde de anılıyor.
'Canım tenimde oldukça Kur'an-ın kölesiyim.
Ben Hakk'ın seçkin peygamberi Muhammed'in yolunun toprağıyım.
Her kim bundan başka benden bir söz naklederse ona çok üzülür ve o sözden de çok üzüntü duyarım.' diyen Mevlana, bütün eserlerinde Allah'a ve İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'e sevgisini ilan etti.
İNSANLIĞA MİRAS ESERİ MESNEVİ ;
Mevlana'ya büyük sevgiyle bağlı sırdaşı Çelebi Hüsamettin, tasavvufu dervişlere anlatacak bir eser ortaya çıkarmasını tavsiye etti. Bunun üzerine Mevlana, dünya çapında milyonlarca kişiye ulaşan Mesnevi'sini, ömrünün son 10-15 yıllık zaman diliminde ortaya çıkardı.
Mevlana, dini bilgilerden siyasete, sağlıktan insan ilişkilerine ve yaşama dair birçok konuya yer verdiği, 26 bin beyite yaklaşan 6 ciltlik bu önemli eseri için 'Bizden sonra Mesnevi şeyhlik edecek, arayanlara doğru yolu gösterecek, onları yönetecek ve önderlik yapacaktır.' ifadesini kullandı.
Gönüllerde kalıcı bir yer bulmak istediği 'ÖLÜMÜMÜZDEN SONRA MEZARIMIZI YERDE ARAMAYINIZ. BİZİM MEZARIMIZ ARİFLERİN GÖNÜLLERİNDEDİR .' sözleriyle anlaşılan Mevlana, insanlığa MESNEVİ'NİN yanı sıra
DİVAN-I KEBİR,
FİHİ MA FİH,
MECALİS-İ SEBA,
MEKTUBAT gibi eserleri de miras bıraktı.
MESNEVİ:
Yaklaşık 26 bin beyit içeren altı ciltlik bir eserdir. İçinde yaratılmış her şeyle ilgili çeşitli konunun ele alındığı, ayetler ve hadislere dayanılarak anlatılan hikâyeler, fıkralar, atasözleri ve bunlardan çıkarılacak dersler vardır.
DÎVÂN-I KEBİR:
Mesnevî’den daha önce yazılmaya başlanan Dîvân-ı Kebîr’de Hz. Mevlâna’nın çeşitli zamanlarda söylediği gazel, terkib-i bent, rubailerini ihtiva eden ve şiirlerinin söylendiği vezinlerine göre tanzim edilmiş, yaklaşık 40 bin beyit içeren yirmi bir küçük divan ile rubailer divanından oluşmuştur.
FİHİ MÂ-FÎH :
Kelime mânâsı olarak ‘içindeki içindedir’ anlamını taşır, Hz. Mevlâna’nın sohbetlerini içerir.
MECALİS-İ SEB'A :
“Yedi Meclis” anlamına gelen bu eser, adından da anlaşılacağı gibi Hz. Mevlâna’nın yedi vaazını içerir.
MEKTUBAT:
Hz. Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled dâhil akraba, dost, emir ve vezirlere yazdığı 147 adet mektubu içerir.
Bu anma döneminin Mevlana'nın düşüncelerinin ışığında, insanların birbirlerine daha çok anlayışla yaklaşmasına ve birlikte yaşamanın değerini bilmeğe,dünyada zulüm gören müslümanların,sona ermesine vesile olmasını diliyor ve bir kez daha sevgi, barış ve hoşgörünün gücüyle birleştirmesini temenni ediyoruz

Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-H1BEN5KZ8N