Dr. Aziz ARMUTLU

Tarih: 05.11.2025 00:45

Dijital Çağda Kaybolan Erdem: Sabır

Facebook Twitter Linked-in

Dijital Çağda Kaybolan Erdem: Sabır

Günümüz dünyasında teknoloji, hayatımızın hemen her alanına nüfuz etmiş durumdadır. Bilgiye ulaşmak, iletişim kurmak, alışveriş yapmak, hatta duygularımızı paylaşmak bile birkaç saniyelik bir dokunuşla gerçekleşiyor. Bu hız, kuşkusuz yaşamı kolaylaştırırken aynı zamanda insanoğlunun sabır duygusunu zayıflatan bir etki de yaratmıştır.

Örnek vermek gerekirse eskiden mektubun ulaşması için günler, bazen haftalar beklenirken şimdi bir mesajın birkaç saniye içinde gitmemesi bile tahammülsüzlüğe neden olabiliyor. İşte bu noktada, teknolojiyle sabır arasındaki ilişki, insan davranışlarındaki köklü dönüşümün bir göstergesi haline gelmiştir.

Peki, “sabır” hangi anlamlara gelmektedir ve bu anlam neden önemlidir? “Sabır” kelimesi Arapça kökenlidir ve “dayanmak, katlanmak, kendini tutmak” anlamına gelir. Kökü, “tutmak” ve “acele etmemek” fiillerinden türemiştir. Bu sözcük, zorluklar karşısında sakin kalma ve duygusal dayanıklılığı ifade eder. “Tahammül” kelimesi de Arapçadır ve “yük taşımak” anlamındaki bir kökten gelir; bu yüzden “hamal” yani yük taşıyan kişiyle aynı kökten türemiştir. Dolayısıyla sabır, manevi anlamda bir dayanıklılığı; tahammül ise hem fiziksel hem ruhsal yükleri üstlenme gücünü anlatır.

Günümüzde teknoloji, zaman algımızı değiştirmiştir. Her şeyin hızlı olması gerektiğine inanır hale geldik. Bir video yüklenirken birkaç saniyelik gecikme yaşandığında bile öfke hissedebiliyoruz. Oysa bundan birkaç on yıl önce, bilgiye erişmek için kütüphanelerde saatlerce arama yapmak, sıraya girmek, kitapların sayfalarını çevirmek gerekiyordu. Şimdi ise bir tıklamayla her şeye ulaşabiliyoruz; ama bu kolaylık, aynı zamanda beklemeyi neredeyse “anlamsız” bir eylem haline getirdi. Bu yüzden teknoloji, bireylerde “anında tatmin” duygusunu güçlendirirken beklemeye, sabretmeye, süreçten zevk almaya olan tahammülü azaltmıştır.

Sabırsızlık yalnızca bireysel davranışları değil, sosyal ilişkileri de etkilemiştir. İnsanlar artık hemen cevap almak hemen sonuç görmek istiyor. Sosyal medyada paylaşılan bir gönderiye kısa sürede beğeni gelmezse, kişi kendini değersiz hissedebiliyor. 

Bununla birlikte teknolojiyle büyüyen kuşaklar, hızın içinde büyüdükleri için beklemeyi öğrenemiyorlar. Bu da eğitim hayatında başarısızlığa ve çabuk sıkılmaya, ilişkilerde anlayışsızlığa ve iş hayatında stres artışına yol açabiliyor. Bireylerin tahammül eşiği düşüyor. İnsanlar küçük aksaklıklarda bile hemen pes edebiliyor.

Bu değişimin psikolojik temelleri incelendiğinde, beynin ödül mekanizmasının da teknolojiyle yeniden şekillendiği görülüyor. Bildirim sesleri, beğeniler, anlık mesajlar dopamin salgısını artırıyor; bu da kişiyi sürekli olarak yeni bir uyarıcı arayışına sokuyor. Sanki bildirim gelmediğinde hayat durmuş gibi hissedilebiliyor. Dolayısıyla birey, gecikmiş bir ödüle değil, anında gelen hazza yöneliyor. Bu durum, uzun vadeli hedeflere ulaşmak için gereken sabrı ortadan kaldırıyor. 

Oysa sabır, insanın en temel erdemlerinden biridir. Sabretmek, sadece beklemek değil; beklerken olgunlaşmak ve süreçten öğrenmektir. Hemen sonuç istememek, sürece saygı duymak, emek vermeye değer bulmak… İnsanı olgunlaştıran bu hasletleri yeniden kazanmamız gerekiyor. 

Sabırsızlığın egemen olduğu günümüz hız çağında, belki de en değerli kazanım, insanın yeniden sabır erdemini içselleştirip sürdürebilme becerisini kazanmasıdır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-H1BEN5KZ8N