Engelleri Birlikte Aşmak: Farkındalıktan Eyleme
“Gerçek engel bedenlerde değil, kalplerdeki duvarlardadır. O duvarı yıktığımız gün, tüm engeller kalkar.”
Engelli; bedensel, zihinsel, ruhsal ya da duyusal bir farklılık nedeniyle günlük yaşamda bazı zorluklarla karşılaşan bireydir. Engellilik ise bireyin kendi iç dünyasının sınırlarından ziyade, toplumun erişilebilirlik ve kapsayıcılık konusundaki eksikliklerini görünür kılan bir olgudur. Bu nedenle gerçek değişim, yalnızca farkındalık oluşturmakla değil; farkındalığı eyleme dönüştürmekle mümkündür.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü, yalnızca takvimde özel bir tarih değil; toplumun vicdanına, sorumluluğuna ve insanlık bilincine yapılan güçlü bir çağrıdır. Bugün bizlere düşen görev, engelli bireylerin hayatını kolaylaştırmak için salt empati kurmak değil; somut adımlar atmak ve birlikte hareket etme iradesini toplumca göstermektir.
Bilindiği üzere ülkemizde engelli bireylere yönelik hizmetlerin merkezinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bulunmaktadır. Bakanlık, sosyal devlet ilkesinin gereği olarak engelli bireylerin hayat kalitesini artırmayı hedefleyen çok sayıda destek programını hayata geçirmiştir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre yaklaşık 2,5 milyon kişi engelli kimlik kartına sahiptir ve bu kişilerin toplumsal yaşama aktif katılımı için güçlü bir sosyal hizmet ağı oluşturulmuştur.
Bu hizmetlerin en bilinen ve yaygın olanı, engellinin bakımını üstlenen bakıcısına devlet tarafından ödenen Evde Bakım Ücretidir. Tam bağımlı Engelli Sağlık Kurulu Raporu bulunan bireylere bakım veren yakınlarına, her yılın başında güncellenen maddi destek sağlanmaktadır. Maddi destek ile hem aile bütünlüğü korunmakta hem de ekonomik yükün hafifletilmesi amaçlanmaktadır.
Ayrıca bakımı güçleşen durumlarda, ailelere özel bakım merkezlerine yerleştirme desteği sunulmaktadır. İhtiyaç sahibi ailelere, Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) programlarıyla düzenli destek verilerek engelli çocukların eğitimden mahrum kalmaması hedeflenmektedir.
Engelli bireylerin istihdamı konusunda da Türkiye’de önemli bir mesafe kat edilmiştir. Kamu kurumlarında 50 bini aşkın engelli personel görev yapmaktadır. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (E-KPSS) sistemi ile her yıl binlerce engelli vatandaş kamuya kazandırılmakta; özel sektör için engelli istihdam kotası uygulanmaktadır. Ayrıca sosyal hayata katılımını kolaylaştırmak adına erişilebilirlik alanında yapılan denetimler artırılmış; kamu binaları, açık alanlar ve toplu taşıma araçlarının engellilere uygun hâle getirilmesi için standartlar güçlendirilmiştir.
Yapılan bu hizmetlerin temel gayesinin ve bu özel günde akıllarda kalması gereken en etkili cümlesi şudur: “Engelli olmak bir eksiklik değil, farklı bir yaşam tecrübesidir; asıl engel ise anlayış eksikliğidir.” Bu noktada önemli bir hususu hatırlatmak istiyorum ki; engelli bireylerle iletişim kurarken daha sabırlı olunmalıdır. Onu kendini ifade etmesine müsaade edilerek benlik saygısına özen gösterilmelidir.
Hukuki açıdan bakıldığında toplumda onların ve ailelerinin incinmesine neden olan kavramların tarihsel süreç içerisinde daha kucaklayıcı kavramlar siyasi otorite tarafından yürürlüğe konulmuştur. Örneğin “sakat”, “özürlü”, kavramları 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun ile resmi terminoloji “engelli” kavramına bırakmıştır. Bu sayede engelli bireylerin toplumsal hayata daha rahat ve eşit koşullarda katılmasına imkân sağlayan destekleyici bir ortam oluşturulmuştur.
Mesleki tecrübelerime dayanarak ‘engelli’ kavramının günümüzde daha kapsayıcı bir ifadeye dönüşerek ‘özel birey’ şeklinde kullanılmasının daha uygun olacağını düşünüyorum. “Özel birey” deyince iletişimde karşı tarafa “korunması için özel gereksinimi var” mesajı verdiği için tercih sebebi olabilir. Ayrıca “özel birey” kavramı, engelliliği bir eksiklik değil; farklılık olarak gören insani bir bakışı yansıtması açısından önemli olduğunu değerlendiriyorum.
Özel bireylerin hayatlarını kolaylaştırma gayesiyle daha kapsayıcı, daha adil ve daha erişilebilir bir Türkiye için atılacak her adım kıymetlidir. Bugün hatırlanması gereken temel ilke şudur: “Engelli olmak bir kusur değil; toplumun kapsayıcılığını hatırlatan bir aynadır.”
Herkesçe bilinmelidir ki, 3 Aralık Engelliler Günü, yalnızca bir güne sığdırılan anma günü değil; “engelleri birlikte aşmak” için verilen ortak bir sözün tarihidir. Bu anlayışla inanıyoruz ki, asıl engel zihinlerdedir; gönüller birleştiğinde hiçbir engel aşılmaz değildir.
Çünkü biz aynı sofrayı, aynı duayı ve aynı sevgiyi paylaşan Büyük Bir Aileyiz!