Kudüs’ün İslam Dinindeki Önemi
Kudüs, tarih boyunca pek çok medeniyetin merkezi olmuş, dinler arası buluşma noktası ve kutsal şehir olarak anılmıştır. İslam dini açısından ise Kudüs, hem manevi hem de tarihi yönleriyle son derece müstesna bir konuma sahiptir. Müslümanların gönlünde ve zihinlerinde taşıdığı derin anlamlar, bu şehrin sadece coğrafi bir mekân değil, aynı zamanda inanç ve kimliğin simgesi olduğunu göstermektedir.
Bununla birlikte Kudüs, İslam’ın ilk kıblesi olması sebebiyle ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Müslümanlar, namazlarını ilk olarak Mescid-i Aksa’ya yönelerek kılmış, daha sonra kıble Mekke’deki Kâbe’ye çevrilmiştir. Bu durum, Kudüs’ün İslam tarihinde ibadet hayatının temel taşlarından biri olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca Miraç Gecesi hadisesi, Kudüs’ün kutsiyetini daha da artırmıştır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAS), Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya gece yolculuğu ile semaya yükselerek Miraç mucizesini yaşamıştır. Bu olay, Kudüs’ü Müslümanların manevi dünyasında eşsiz bir konuma taşımaktadır.
Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de doğrudan “Kudüs” adı geçmese de “etrafını mübarek kıldığımız Mescid” ifadeleriyle İsra Suresi 1. Ayette “Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, her türlü noksandan yücedir. Şüphesiz O, hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.” ayetinde Kudüs’e işaret edilmektedir.
Hadislerde ise Hz. Peygamber, Mescid-i Aksa’nın önemini vurgulamış ve Müslümanlara bu mabedi ziyaret etmelerini tavsiye etmiştir.
Peygamber Efendimiz (SAS) buyurmuşlardır ki: “Yolculuk ancak şu üç mescidden birine yapılır: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa.”(Buhârî, Müslim). Bu durum, Kudüs’ün İslam dünyası için ibadet ve ziyaret merkezi olma özelliğini önemli kılmaktadır.
Müslümanların sorumluluğu açısından Kudüs sadece tarihi bir hatıra değil, aynı zamanda Müslümanların korumakla yükümlü olduğu bir emanettir. Asırlardır çeşitli saldırılara ve işgallere maruz kalan şehir, Müslümanların birlik ve beraberlik ruhunu canlı tutan bir sembol hâline gelmiştir. Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü Haçlılardan kurtarması, İslam tarihinde bu şehre verilen değerin somut örneklerinden biridir. Günümüzde de Kudüs, Müslümanların hem dini hassasiyetlerini hem de adalet ve barış arayışlarını temsil etmektedir.
Bugün Kudüs’ün taşıdığı önem, sadece dini bir mesele değil; aynı zamanda kimlik, kültür ve adalet meselesidir. Müslümanların Kudüs’e sahip çıkma sorumluluğu, aslında kendi manevi değerlerine sahip çıkma bilincidir. Bu nedenle Kudüs, daima İslam inancına müşerref olan Müslümanların kalbinde ve dualarında yer almaya devam edecektir.
Unutulmamalıdır ki Kudüs, Allah’ın ayetleriyle şereflenmiş, ümmetin kalbinde daima diri kalacak ilahi bir emanettir.