Avusturyalı pedagog, çocukların korunması için sosyal medya şirketlerine yükümlülükler getirilmesi gerektiği görüşünde
VIYANA (AA) - "Dijital platformlarda çocuklar" başlıklı dosya haberin 11. ve son bölümünde, Safer Internet Derneği Müdürü pedagog Buchegger, Avusturya'da çocuklar için sosyal medya platformlarıyla ilgili yasal süreçler, siyasetçilerin konuya ilişkin yaklaşımları, dernek olarak bu alanda yaptıkları çalışmalar ve çocukların zararlı içeriklerden korunması için sosyal medya firmalarından talep edilmesi gereken hususları, AA muhabirine anlattı.
Avusturya'da dijital platformların kullanımı ve olumsuz yönlerine ilişkin çalışmalarıyla tanınan Buchegger, Avusturya'da, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin tamamında geçerli olan ve 14 yaş altı çocukların sosyal medya uygulamaları ve dijital cihazlar kullanmalarını yasaklayan bir düzenlemenin olduğunu ancak bu düzenlemenin uygulanmasında sorun yaşandığını çünkü yasa kapsamında anne babanın çocuklarına dijital platformları ya da cihazları kullanma izni vermesi durumunda yasağın ortadan kalktığını söyledi.
Ebeveynlerin, çocuklarına dijital platform ve cihazları kullanma izni vermesiyle bu yasanın esasında bir tür yok hükmünde olduğuna işaret eden Buchegger, okul müfredatlarında "dijital temel eğitim" adı verilen 10-14 yaşlarındaki çocuklar için dijital platformların kullanımına yönelik bilinçlendirme amacıyla derslerin olduğunu ancak bunun uygulanmasının da eğitmenden eğitmene değişkenlik gösterdiğini ifade etti.
Buchegger, söz konusu derslerde eğitmenlerin dijital platformların tehlike ve sınamalarından ziyade dijital cihazların nasıl çalıştığına yöneldiğini ve müfredatta yer alan dijital tehlike ve sınamalara karşı bir bilgi aktarımının yapılmadığını dile getirdi.
Bu hususta ailelere sorumluluk yükleyen bir yasal düzenlemenin de olmadığını belirten Buchegger, medya eğitiminin esasında, okul, aile ve toplum üçgeninin oluşturacağı işbirliğiyle yapılması gerektiğini ancak mevcut koşullarda bunun istenilen düzeyde ilerlemediğini kaydetti.
İşlevsiz yasal düzenleme vurgusuPedagog Buchegger, "Bir tür yasal düzenlememiz var ama okul ya da ailenin bunu uygulaması tamamen şansa kalmış bir durum. Bu yapıda çocukların bir eğitim almaları ya da mevcut imkanlardan faydalanmaları tamamen tesadüfe kalmış bir durum." görüşünü paylaştı.
İdarecilerin konuya ilişkin yaklaşımının da farklılık gösterdiğini ifade eden Buchegger, bu alanda 20 yılı aşkın süredir çalışmalarıyla tanınan Alman Nörobilim uzmanı Manfred Spitzer'in dijital platform ve cihazların en azından 16 yaşına kadar tamamen yasaklanması önerisine bazı siyasetçilerin çok sıcak baktığını, bununla beraber tamamen yasaklama yerine çocukların çeşitli eğitimlerle bilinçlendirilmesini savunanların oranının da düşük olmadığını söyledi.
Buchegger, dijital cihazların belirli bir sınıftan sonra okullarda da kullanılmaya başlandığını, bu nedenle tamamen yasak yerine dijital dünyanın zarar ve faydalarına yönelik eğitimler vermek suretiyle farkındalık oluşturmanın kendileri için de daha verimli bir yöntem olduğunu dile getirdi.
"Sosyal medya şirketleri tamamen para endeksli hareket ediyor"Dijital platformlar ve sosyal medya kullanımının yol açtığı sorunlarla baş etmede söz konusu platformların belirli yükümlülükler üstlenmesi gerektiğini vurgulayan Buchegger, "Sosyal medya şirketleri, çocuk ya da yetişkin fark etmeksizin hepimizi bir altın kaynağı olarak görüyor. Buradaki işleyiş tamamen insanların ruhsal durumlarını kullanmak suretiyle daha fazla para kazanma odaklı. Şu an, şirketlerin nazarında insanın değil paranın önemsendiği bir durumdayız. Yetişkinler için de durum çok farklı değil, yanlış bilgi (fakenews), oluşturulan algoritmalar yetişkinlerde de etkili oluyor ve onlar da sosyal medya kullanımını sınırlandıramıyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
Buchegger, "Sosyal medya şirketleri genel olarak daha insani kullanımlar sunmaya zorlanmalı. Her ne pahasına olursa olsun para kazanma odaklı olmamalı." dedi.
Akıl sağlığının yalnız çocuk ve gençleri ilgilendiren bir konu olmadığına dikkati çeken Buchegger, "Ama tabii ki çocuk ve gençler özellikle korunması gereken gruba aitler. Doğal olarak da çocuk ve gençlerin, yetişkinlere oranla çok daha farklı değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü çocuk ve gençler, yeterince dürtü kontrolüne ya da tahmin yeteneğine sahip olmadıkları için izledikleri şeyin anlamsız olduğuna karar verip, sonlandırma becerisine sahip değiller. Bu nedenle şirketler, kullanıcının yaşını doğrulayıcı unsurlar kullanmaya zorlanmalıdır." ifadelerini kullandı.
Buchegger, Başbakanlık Ofisi ve Milli Eğitim Bakanlığı ile yakın temas halinde çalışan derneklerinin başta okullar olmak üzere eğitimci ve ebeveynlere yönelik yaptığı seminer ve atölyelere de değindi.
Ebeveynlerle yapılan çalışmaların önemine işaret eden Buchegger, özellikle 9-10 yaşlarındaki ilkokul çocuklarının katıldığı atölye ve benzeri sunumların birçok açıdan faydalı olduğunu anlattı.
Buchegger, geçmişte çocukların sosyal medyada karşılaştıkları bir sorunun üstesinden gelmek için anne babalarına konuyu sormadıklarını çünkü ebeveynlerin de konuya hakim olmadığını, bugün ise çocukların yaşadıkları sorunları geçmişe oranla çok daha az anne-babaya aktardıklarını çünkü ebeveynlerin söz konusu sorunu çözmek için doğrudan yasağa başvurduğunu, çocukların da bu korkudan ötürü yaşadıkları sorunlara çözümü farklı mecralarda aradığına dikkati çekti.
"Bir çocuk, 'Bir şey seyrettim ve bu beni korkuttu' dediği zaman. İlkokul son sınıf, bu yaşlarda sıklıkla karşı karşıya kalınan bir durum korkunun yaşanması ve yıl boyu inişli çıkışlı bu korku durumunun devam etmesi. Bu nedenle 9-10 yaşları belirleyici yaşlar. Anne-babalar kızarak ya da yasaklayarak buna tepki gösterdiklerinde, bu, korkunun üstesinden gelmeye yardımcı olmuyor." şeklinde konuşan Buchegger, ama bunun yerine ebeveynlerin destekleyici bir tutum sergilemesi gerektiğini, korkunun kaynağını tanımlayıp, dijital platformda gördüğünün gerçek dışı olduğu gibi bilgilendirmelerle çocuğun daha sağlıklı yaklaşımlar sergilemesine yardımcı olabileceklerini dile getirdi.
Buchegger, çocukların sosyal medyada karşılaştıkları sorunlarla ilgili anne-babalarına daha az müracaat etmelerinin ebeveynlerin de sosyal medya bağımlısı olmasından kaynaklandığını belirterek, çocuklarına yeterince zaman ayırmayan anne-babaların kötü örnek teşkil ettiğini söyledi.
Yıllık 3 bin 500'ün üzerinde dijital platformların kullanımına yönelik atölye ve seminerler düzenlediklerini ifade eden Buchegger, bu çalışmalar kapsamında edindiği gözlemleri de paylaştı.
Buchegger, bazı çocukların mavi ekran ya da dijital platformlar dışında nasıl zaman geçirileceğine ilişkin deneyimlerinin olmadığını, bu nedenle alternatif üretmekte yetersiz kaldıklarını kaydetti.
Ciddi oranda bir göçmen nüfusuna sahip Avusturya'da çocukların etnik kökenlerinden ziyade ailedeki eğitim durumunun dijital platformların kullanımında daha belirleyici olduğunu aktaran Buchegger, bilinçli ve iyi eğitimli ailelere mensup çocuklarla, eğitim seviyesi düşük ve sosyal medyanın yol açtığı sorunları bilmeyen ya da bunların farkında olmayan ailelere mensup çocuklar arasında gözle görülür bir fark olduğunu anlattı.
Pedagog Buchegger, ailelerin aşırı tepki ve yasaklayıcı bir tutumdan ziyade, kuşatıcı ve destekleyici yaklaşımlar sergilemesinin sorunun daha kronik bir hal almadan çözüme kavuşturulmasında önemli olduğunu sözlerine ekledi.
Muhabir: Aşkın Kıyağan