İSTANBUL (AA) - "Çatışma Sonrası Toplumlarda Adalet ve Yeniden İnşa" temasıyla düzenlenen ve Anadolu Ajansının global iletişim ortağı olduğu Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Hukuk Konferansı 2025 devam ediyor.
Forumun ikinci günü, Boğaziçi Üniversitesi Hukuk fakültesi Dr. Öğretim Üyesi İsmail Mutlu'nun moderatörlüğünde gerçekleştirilen "Baskı Altındaki Anayasalar: Çatışma Sonrası Güç, Haklar ve Adalet" paneliyle başladı.
Panele, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Selver Şahin, Pakistan Uluslararası İslam Üniversitesinden akademisyen Nasır Qadri ve Güney Afrika'daki Pretoria Üniversitesinden akademisyen Kennedy Owor konuşmacı olarak katıldı.
"Geçiş adaletinin ötesine geçecek yeni bir yaklaşıma ihtiyacımız var"
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahin, geçiş dönemi adaletinin 1990'lardan bu yana "liberal barış paradigması"na dayandığını belirterek bu yaklaşımın doğru yasal kurumlar, kurallar ve normlar uygulandığında otoriterlikten, çatışma ve şiddetten sürdürülebilir barış ve kalkınmaya geçileceği varsayımına dayandığını ifade etti.
Şahin, Doğu Timor'da kapsamlı bir geçiş süreci yürütüldüğünü ancak yoksulluk, dışlanma ve toplumsal eşitsizliklerin göz ardı edildiğini belirterek bunun, çatışmanın yeniden patlak vermesine neden olduğunu dile getirdi.
Uygulanan uluslararası modellerin çoğu zaman yukarıdan aşağıya bir bakış açısı taşıdığına işaret eden Şahin, "Geçiş adaletinin ötesine geçecek yeni bir yaklaşıma ihtiyacımız var ve akademisyenler yeni bir kavram çerçeveliyor; dönüştürücü adalet. Bunu takip etmemiz gerekiyor. Mevcut modellerin ötesine geçmemiz gerekiyor çünkü başarısız oluyorlar. Dönüştürücü bir yaklaşıma ihtiyacımız var." değerlendirmesini yaptı.
Şahin, "Bütünsel bir yaklaşıma ihtiyacımız var çünkü eşitlik adaletsizliktir. Şiddete ve yapısal şiddete zemin hazırlayan eşitsizliktir." ifadelerini kullandı.
"Keşmir, çatışma sonrası bir bölge değil, soykırım öncesi bir bölgedir"
Pakistan Uluslararası İslam Üniversitesinden akademisyen Qadri de bu konferansın temasının çatışma sonrası toplumlarda adalet, uzlaşma ve yeniden yapılanma olmasına rağmen kendi çalışmasının Hindistan ve Pakistan arasında ihtilafa neden olan Keşmir bölgesi üzerine odaklanacağını ifade etti.
Qadri, "Keşmir, çatışma sonrası bir bölge değil, soykırım öncesi bir bölgedir." diyerek 1947'te 500 binden fazla Müslüman'ın bu bölgede katledildiğini söyledi.
Bu olayın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) alınan ama uygulanmayan kararlarla diplomatik çıkmaza gömüldüğünü ifade eden Qadri, uluslararası toplumun bu konudaki sessizliğini eleştirdi.
Qadri, "Keşmir'de adalet, yeniden inşayla değil, uluslararası toplum, hukuk toplumu, kendi kaderini tayin hakkını 'pazarlık edilemez' olarak tanıdığında başlayacaktır." dedi.
Yerleşimci sömürgeciliği uluslararası suç olarak adlandırmak gerektiğini kaydeden Qadri, "Uluslararası hukuk özgürlükçü bir geleceğe sahip olacaksa bir zamanlar inşa ettiği yapılarla yüzleşmeye istekli olmalı ve daha sonra onları yıkmak için çalışmaya başlamalıdır." diye konuştu.
Afrika'nın geçiş anayasaları
Güney Afrika'daki Pretoria Üniversitesinden akademisyen Owor ise konuşmasında, Afrika'da geçiş anayasalarının adalet ve yeniden inşa süreçlerinde oynadığı rolü ele aldı.
Owor, "Anayasa yaşayan bir belge olarak ülkenin yaşadığı tüm acıları ve zulümleri hatırlatır ve bunların bir daha yaşanmaması için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini gösterir." ifadelerini kullandı.
Güney Sudan'ı ayrıntılı şekilde ele alan Owor, ülkenin 2011'de bağımsızlığını kazanmasının ardından yürürlüğe giren geçici anayasanın hala kullanıldığını ancak bu anayasanın halkın yönetime katılımını engelleyen yapısal sorunlar taşıdığını ifade etti.
Owor, geçici anayasaların aslında kısa süreli düzenlemeler olarak tasarlandığına ancak birçok Afrika ülkesinde bu metinlerin yıllarca yürürlükte kaldığına işaret etti.
Muhabir: Sercan İrkin,Muhammet Tarhan