İSTANBUL (AA) - Her yıl 1-7 Ağustos tarihleri arasında kutlanan Dünya Emzirme Haftası'nda, anne sütü ve emzirmenin sağlık üzerindeki kritik önemine dikkati çekiliyor.
Uzmanlar, anne sütünün faydalarının, modern tıbbın en önemli bulgularından biri olarak kabul edildiğini ve emzirmenin, yalnızca biyolojik bir beslenme yöntemi olmadığını aktarıyor.
Araştırmalar ise emzirmenin hem annenin hem de bebeğin ruh sağlığı üzerinde koruyucu ve iyileştirici etkileri olduğunu gösteriyor.
AA muhabiri, hafta kapsamında anne sütünün faydaları ile emzirmenin ruh sağlığına etkisini uzmanlara sordu.
"Anne sütü alan bebeklerde kortizol düzeylerinin daha düşük olduğu gösterilmiştir"Çocuk ve genç psikiyatristi Prof. Dr. Sevcan Karakoç, emzirme sürecinin anne ve bebek arasındaki güvenli bağlanmayı desteklediğini belirtti.
Emzirme sırasında kurulan göz teması, ten teması ve ritmik beslenmenin bebeğin temel güven duygusunu güçlendirdiğini kaydeden Karakoç, "Bu güven duygusu, ileriki yaşlarda sağlıklı ilişkilerin temelini oluşturur. Stresin azalmasına yardımcı olur. Anne sütü alan bebeklerde kortizol (stres hormonu) düzeylerinin daha düşük olduğu gösterilmiştir. Bu da bebekte sakinleşme, uyku düzeninin daha iyi olması ve duygusal regülasyonun kolaylaşması ile ilişkilidir." diye konuştu.
Karakoç, anne sütünün bebekte beyin gelişimini de desteklediğini aktararak, şunları söyledi:
"Anne sütündeki yağ asitleri ve besin öğeleri, sinir sistemi gelişimi için kritik öneme sahiptir. Bebeğin emzirme sırasında aldığı güvenli temas ve duygusal doyum da nörogelişim açısından olumlu bir çevre sağlar. Duygusal dayanıklılığı artırır. Bebeklikte yeterli ve güvenli bir şekilde emzirilen çocukların ileriki yaşlarda kaygı düzeylerinin daha düşük, sosyal uyumlarının daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Anne sütü, mental hastalıklardan korur. Araştırmalar, anne sütünü otizm veya dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu başta olmak üzere pek çok hastalık için koruyucu etmenler arasında göstermiş."
Emzirme sürecinin doğum sonrası depresyon riskini azalttığına işaret eden Karakoç, "Emzirme sırasında salgılanan oksitosin, yalnızca süt salgısını değil, aynı zamanda anne üzerinde sakinleştirici ve duygusal bağ kurmayı güçlendirici bir etki yaratır. Bu hormonun etkisiyle annelerde doğum sonrası depresyon riskinin azaldığı bilinmektedir." dedi.
Karakoç, sağlıklı emzirme sürecine değinerek, şöyle devam etti:
"Anneye yalnızca fiziksel değil, duygusal destek de sunulmalı. Eşin ve ailenin bu süreçte aktif rol alması önemlidir. Annelik ve emzirme deneyimini ilk defa yaşarken bunun bir acemilik evresinin olduğunu da unutmayalım, keskin mesajlar vermeyelim. Emzirme bazen beklenenden zor olabilir. Süt yetersizliği kaygısı, ağrılar ya da bebeğin emmeyi reddetmesi durumunda anne psikolojik olarak zorlanabilir. Bazen meme başı hastalıkları olabilir ve annenin canı yandıkça emzirmeden kaçınma başlar. Bu durumda bir emzirme danışmanı, çocuk hekimi ya da ruh sağlığı uzmanından destek almak faydalıdır."
"Emzirme sırasında salgılanan oksitosin hormonu sayesinde stres düzeyi azalır"Klinik psikolog Dr. Pelin Hazer ise emzirmenin uzun süre devam ettirilmesinin, anne ve bebek açısından psikolojik olarak avantajlı olduğunu belirterek, "Bilimsel araştırmalar, uzun süreli emzirmenin bebeğin duygusal güven ve öz düzenleme yeteneklerini güçlendirdiğini, bağımsızlık ve öz güven gelişimini olumlu yönde etkilediğini göstermektedir. Anneler açısından ise emzirme sırasında salgılanan oksitosin hormonu sayesinde stres düzeyi azalır, anksiyete belirtileri hafifler ve genel ruh hali iyileşir." diye konuştu.
Emzirme sürecinin sonlandırılması aşamasının, yavaş ve güven verici biçimde gerçekleşmesi gerektiğine işaret eden Hazer, şunları söyledi:
"Bu süreçte, sevgi dolu dokunuşlar, sıcak iletişim ve duygusal destek sürdürülerek bağlanmanın devamı sağlanabilir. Böylece bebekte güven duygusu korunur ve sağlıklı bir bağlanma devam eder. Sosyal çevrenin desteği, annenin psikolojik sağlığını ve öz güvenini olumlu etkileyerek, emzirme ve bağlanma süreçlerini kolaylaştırır. Aile, arkadaşlar ve sağlık çalışanları tarafından verilen duygusal destek, annenin kendini güvende hissetmesini sağlar."
Hazer, annelerin emzirme sırasında bebeği ile olan bağını güçlendirmesi için dikkat etmesi gerekenlere değinerek, "Anne emzirme sırasında bebeğiyle göz teması kurmalı, sakin ve şefkatli ses tonu kullanmalı ve mümkün olduğunca stresli ortamlardan uzak durmalıdır. Böylece bebeğin duygusal ihtiyaçları daha iyi karşılanır ve bağ daha da güçlenir." dedi.
Emzirme süreci bebeğin ileri yaşlarını da şekillendiriyorPsikanalitik teorilere göre emzirmenin, anne ve bebek arasında erken dönem ilişkilerinin şekillenmesinde kritik rol oynadığını dile getiren Hazer, emzirme sürecinin, bebeğin temel güven duygusunu geliştirmesini ve olumlu içsel nesne temsilleri oluşturmasını sağladığını ve böylece ileri yaşlarda sağlıklı ilişkiler kurabilme yeteneğinin desteklendiğini söyledi.
Babaların da bağlanmadaki rolünün son derece önemli olduğunu aktaran Hazer, "Baba, anneyle birlikte ya da tek başına gerçekleştirdiği fiziksel temas, göz teması ve sakinleştirici davranışlarla bebeğin güven duygusunu güçlendirir. Babanın aktif katılımı, bebeğin duygusal ve sosyal gelişimini olumlu yönde etkileyerek aile içi bağları güçlendirir." diye konuştu.
Hazer, fiziksel veya duygusal nedenlerle emziremeyen annelerin, bu durumu başarısızlık olarak görmemelerinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Anne-bebek bağlanması birçok farklı yolla sağlanabilir ve önemli olan sevgi dolu, anlayışlı bir iletişim kurmaktır. Her annenin koşulları farklıdır ve bu koşullara uyum sağlamak değerlidir. Unutmayalım ki mükemmel annelik yoktur, 'Yeterli annelik.' vardır." ifadelerini kullandı.
Muhabir: Fatma Nur Duman Arı,Gökçe Karaköse