İSTANBUL (AA) - Anadolu Ajansının, çiftçilik, hayvancılık ve arıcılık gibi faaliyetlerin sürdürüldüğü İstanbul'un köy hayatına ilişkin hazırladığı dosya haberin ikinci bölümünde Akbaba Mahallesi'ndeki gündelik yaşamın doğallığı ve arıcılık faaliyeti ele alındı.
Adını, Fatih Sultan Mehmet'in danışmanlarından Akbaba Sultan'ın İstanbul'un fethinden sonra yerleştiği yer olmasından aldığı rivayet edilen Akbaba Mahallesi sakinleri, kent merkezinde yaşayanların hayal ettiği müstakil evlerinde, köy hayatını sürdürüyor.
Akbaba Sultan'ın türbesinin de bulunması nedeniyle sık ziyaret edilen mahallede, çoğu kişi evinin bahçesinde kendine yetecek kadar sebze ve meyve yetiştiriyor.
Mahallenin etrafının ormanla çevrili olmasının sağladığı avantajı kullanan çoğu kişi ise uzun yıllardır süregelen arıcılıkla ilgileniyor, kestane ağaçlarının arasına yerleştirdikleri kovanlarda ünlü "Beykoz balı" üretiyor.
İlkbaharın sonunda hasat ettikleri balı tüketiciyle buluşturan arıcılar, sonbaharda ise arıları kış uykusuna hazırlamak için son düzenlemeleri yapıyor.
Koruyucu ekipman giyerek kovanları duman yardımıyla açan arıcılar, petekleri, kolonileri, ana ve işçi arıları kontrol ediyor, herhangi bir hastalık olup olmadığını tespit ederek sağlıklı bir sezon için gerekli önlemi alıyor.
Erken yaşlarda arıcılığı öğrendiAA muhabirine konuşan arıcı Alaaddin Harman, 8 yaşından beri Beykoz'da yaşadığını ve erken yaşlarda arıcılığı öğrendiğini söyledi.
Harman, mahallede 200 yılı aşkın süredir arıcılık yapıldığını belirterek, "Beykoz'da arıcılık yaygındır. Kayıtlı 500'ün üstünde arıcımız var. Buradaki bal bilinir, verimlidir. Kestane, meşe ve püren balı ünlüdür. Beykoz'umuzun balı güzeldir, nektar bakımından iyidir. Bizimki Beykoz kestane balıdır. Akbaba, Beykoz'un en eski köylerinden biridir. Tarihi de çok eskidir. Ormanlık alanı çok olduğu için arıcılığa müsait bir köydür. Ihlamur, kestane ve meşe ormanları vardır." ifadelerini kullandı.
Arıları Beykoz'un Riva bölgesindeki bal ormanında kışlattıklarını kaydeden Harman, Riva'da püren ve lavanta balı da ürettiklerini söyledi.
Harman, hasat döneminin bittiğini, çoğu arıcının kışlatma aşamasına geçtiğini anlatarak, şöyle konuştu:
"Kışın arının beslenme sıkıntısı yaşamaması için polenini, balını, hastalığı olup olmadığını, kovanını kontrol ediyor, arılarımızı yavaş yavaş kışa hazırlıyor, sonbahar bakımlarını yapıyoruz. Artık arılar uyuyacak. Arılar şubatta uyanır, çalışmaya başlar, yavru üretir. Mayıs ayının sonuna doğru yeni bir bal sezonu bizi bekliyor. Temmuzda balı süzeceğiz."
Akbaba bir zamanlar bastonlarıyla ünlüydüBurada, 66 yıldır yaşayan arıcı Kemal Yılmaz, Akbaba'nın orman bölgesi olduğu için geçmişte bastonlarıyla da nam saldığını, şimdilerde ise arıcılığın daha çok rağbet gördüğünü anlattı.
Mahallenin etrafındaki ormanda yetişen kestane, endemik bitkiler, ballı baba, fındık püskülü, yayla çiçekleri sayesinde arıcılığın yaygın olduğunu ifade eden Yılmaz, Akbaba'da fındık ve muşmulanın da yetiştiğini söyledi.
Yılmaz, mahallelinin ormanda kestane, mantar, kızılcık, böğürtlen ve diken ucu denen bitkileri topladığını belirterek, "Köyümü seviyorum, başka yerde yaşayamam. Doğanın içinde, yemyeşil yer. Buradan daha güzel bir yer yok ki. Betonların içinde yaşıyorlar adı İstanbul, burası da İstanbul ama bir köyü. Hafta sonları çok gelen oluyor, hastanız olsa yetiştiremezseniz o derece trafik oluyor." şeklinde konuştu.
"Her şeyimiz doğal, ormanın, köyü içine aldığı bir yer"Doğma büyüme Akbabalı olan Murat Ünlü ise mahallede içinden küçük bir dere geçen geniş bahçeli bir evde yaşıyor.
Domates, biber, fasulye gibi çoğu köylünün bahçesinde bulunan sebzelerin yanı sıra ata tohumu ve "burada olmaz" denilen ürünleri de yetiştiren Ünlü, mahallesini "Akbaba, dünyadaki cennet. Olay olmayan, sakin, herkesin geldiğinde gıptayla baktığı bir yer. Gürültü, patırtı olmaz, herkes birbirini tanır. Suyumuz kendi suyumuzdur, her şeyimiz doğal, ormanın köyü içine aldığı bir yer." diye tanımladı.
Ünlü, doğal sirkeler yaptığını ve bir serası da olduğunu belirterek, "Seramda köyün eski tohumlarını yetiştiriyorum, buralara dikiyorum. Dışarıdan buraya uygun olan Türkiye'de bulunmayan ürünleri de serada dikiyorum. Bazen oluyor bazen olmuyor, deneyip üretmeye çalışıyorum. Arılarım var. Kendi üretimimi kendim yapıyorum." şeklinde konuştu.
"Deli Osman suyunu içen bir daha buradan ayrılamaz"Evindeki huzuru şehir merkezinde bulamayacağını dile getiren Ünlü, şöyle devam etti:
"Bir insan işten sonra saat 17.00 gibi eşofmanını giyip 'Ben bir ormanı dolaşayım.' dese gezebilir, kimse de 'Niye buraları dolaşıyorsun?' demez. Hem spor hem de sağlık için mükemmel bir yer. Akbaba'yı dolaşmaya gruplar geliyor. Temiz hava almak isteyen buraya geliyor. Buraya gelen arkadaşlarım ayrılmak istemiyor. Suyumuz bile çok farklı. Buranın suyuna 'Deli Osman' suyu derler. Deli Osman suyunu içen bir daha buradan ayrılamaz. Burayı gören 'Cennette yaşıyorsunuz.' diyor. Önceden görüştüğüm arkadaşlarım vardı, nerede yaşadığımı sorduklarında 'Cennetteyim.' diyordum. Bir gün burayı gördüler ve çok memnun kaldılar."
Muhabir: Başak Akbulut Yazar