ADANA (AA) - Yüreğir ilçesinde 1930'da doğan Özgülbaş, ilk ve ortaokul döneminin ardından çeşitli fabrikalarda teknisyen olarak çalıştı.
Babasını küçük yaşlarda kaybeden Özgülbaş, 1952'de 22 yaşındayken vatani görevini yapmak için Çankırı'ya gitti.
Özgülbaş, acemi birliğindeki eğitimin ardından Kore'ye gitmek için gönüllü olarak başvuruda bulundu.
Başvurusu kabul edilen Özgülbaş, aynı yıl arkadaşlarıyla İzmir'in Seferihisar ilçesinde Kore Savaşı için eğitime gitti.
Yaklaşık 3 aylık eğitim sonrasında Güney Kore'ye giden Özgülbaş, 13 ay burada görev yaptı.
O günleri unutamayan Özgülbaş, fotoğraf albümüne bakarken komutanları ile silah arkadaşlarını özlemle anıyor.
"25 gün sonra Güney Kore'nin Seul şehrine vardık"Hakkı Özgülbaş, AA muhabirine, gazi olmanın gururunu yaşadığını söyledi.
Çankırı'da 3 ay görev yaptığını belirten Özgülbaş, şöyle konuştu:
"Bir gün komutan bizi çağırdı. Yüzbaşının yanına gittim, masada oturuyordu. Selam verdim, bana 'Evladım, acil Kore'ye asker istiyorlar, sakatlığın var mı?' diye sordu. Ben de küçükken ayağımın kırıldığını ama sorun olmadığını ve beni gönüllü yazmalarını söyledim. O da 'Aferin' dedi."
Özgülbaş, Türk bayraklarıyla donatılmış trenle İzmir'e gittiklerini anlattı.
O günleri ilk günkü gibi hatırladığını dile getiren Özgülbaş, şöyle devam etti:
"Limana vardık. Kore'ye gidecek askerler ve aileleri oradaydı. İsmi okunan gemiye biniyordu. Umman Denizi'nde fırtınaya yakalandık. Geminin içi su doluyordu, onu boşaltıyorlardı. Neyse ki fırtınayı atlattık. Hepimiz ölecektik. Fırtına 3 gün sürdü. Amerikalı biri bize, 'Korkmayın, bazen böyle felaketler olur.' dedi. 25 gün sonra Güney Kore'nin Seul şehrine vardık."
"Kore'yi özlüyorum"Özgülbaş, Kore'de kaldığı 13 ayda gördüğü olayların kendisini etkilediğini belirtti.
Mütareke sonrası 6 ay cephede kaldıklarını ifade eden Özgülbaş, şunları kaydetti:
"Kore'yi özlüyorum. Beni davet ettiler ama rahmetli eşimi bırakıp gidemedim. Yine olsa seve seve giderim. Koreliler bana hediyeler getirdiler, bizlere minnettarlıklarını ifade ettiler. Türkiye'yi çok sevdiklerini söylediler, 'Biz onların sayesinde yaşıyoruz.' dediler."
Muhabir: Yakup Sağlam