İSTANBUL (AA) - Son yıllarda dijitalleşmenin hız kazanması ve sosyal medya kullanımının artması, özellikle gençlerin ruh sağlığı üzerinde belirgin etkilere sebep oluyor.
AA muhabiri, sosyal medya fenomenlerinin "kusursuz" olarak yansıtılan yaşam tarzlarının gençlere etkilerini ve sonuçlarını, Dünya Ruh Sağlığı Günü kapsamında uzmanlara sordu.
Balıklı Rum Hastanesi'nden Uzman Klinik Psikolog Yeraz Sivaslıoğlu, dijitalleşen dünyanın iletişim ve bilgiye erişim gibi pek çok alanda bireylere kolaylıklar sağlarken, çeşitli psikolojik riskleri de beraberinde getirdiğini söyledi.
Özellikle sosyal medyada görünen "muhteşem manzaralı hayat" algısının bireylerin kendilerini ötekiyle kıyaslama durumunu artırdığını dile getiren Sivaslıoğlu, ayrıca dijital aygıtlara gelen bildirimlerden dolayı dikkatin dağılmasını, sürekli çevrim içi olma halinin dijital ortamda yaşanan siber zorbalıklar ve ekran bağımlılığını da beraberinde getirdiğini gözlemlediklerini aktardı.
Sivaslıoğlu, sosyal medya kullanımının benlik algısını karmaşık bir hale sürüklerken, bireylerde duygusal dengeyi de derinden etkilediğine dikkati çekerek, "Sosyal medyada gösterilen 'muhteşem hayatları' izledikçe bireylerde özgüven eksikliği oluştuğunu gözlemlemekteyiz. Özellikle bu durum, genç bireylerde başarısızlık duygusu, yetersizlik hissi ve özsaygılarının zedelenmesine sebebiyet vermekte. Gerçek hayattaki deneyimlerden uzaklaşıp, sosyal medya üzerinden gördükleri hayatlarla yaşantılarını şekillendirmeye çalışan genç bireyler gözlemlemekteyiz." diye konuştu.
"Bireyler sosyal medyada gördüklerinin tamamıyla gerçek olmadığının bilincinde olmalı"
Sosyal medyanın hızlı ve yoğun bilgi akışının bireylerde duygusal iniş çıkışlara sebebiyet verdiğini, kaygı ve stresi artırdığını, hatta sosyal medya bağımlılığına kadar ulaşan bir durum haline geldiğini vurgulayan Sivaslıoğlu, "Ekranla kurulan ilişki bireyin gündelik hayat rutinini, sorumluluklarını ve ilişkilerini olumsuz yönde etkilemeye başladığı takdirde ciddiye alınması gereken bir durum haline gelir ve müdahale edilmesi gerekir. Özellikle bireylerde sürekli ekrana bakma isteği, ekran bağımlılığının temelini oluşturabilmektedir. Ruhsal belirtiler arasında bireylerde uyku düzeninde bozulmalar, yalnızlık hissi, stres seviyesinde artış, depresif duygular ve motivasyonel anlamda eksiklikler gözlemlemekteyiz." değerlendirmesini yaptı.
Sivaslıoğlu, siber zorbalığı bireylerin dijital ortamlarda maruz kaldıkları zararlı ve negatif davranışlar olarak tanımlayabileceklerini ifade ederek, bu duruma maruz kalan bireylerde, özellikle gençlerde psikolojik sağlamlıkta zedelenme, yoğun kaygı, utanç, öfke, değersizlik hissi ve sosyal geri çekilme gibi psikolojik etkiler oluştuğunu, bununla karşılaşan gençlerin psikolojik destek alması gerektiğini kaydetti.
Dijital çağda sosyal medyadan uzak kalmak her ne kadar zorlayıcı olsa da bireylerin, hem psikolojik sağlamlıklarını korumak hem de işlevselliklerini yitirmemek adına sınır belirlemeleri gerektiğinin altını çizen Sivaslıoğlu, şu önerilerde bulundu:
"Bireylerin sosyal medyada gördüklerinin tamamıyla gerçek olmadığının bilincinde olmaları, kendilerini başkalarıyla kıyaslamaktan kaçınmaları önemlidir. Bireyler, kendilerini duygudan uzak, dijitalleşmiş bir dünyanın içinde barındırmaktansa, insan ilişkilerinin öneminin farkına varıp farkındalık geliştirmeli, yaşamlarını sağlıklı ve güvenli ilişkiler kurmaya odaklı sürdürmeliler. Gerekirse dijitalde harcadıkları zamana dair bir farkındalık geliştirip öz değerlendirme yapmaları ve buna istinaden bu sürenin kendilerine neler kattığı veya eksilttiği durumlar değerlendirilmeli. Gerekirse bir uzmandan destek almaktan çekinmemek de süreci doğru yönetmeye yardımcı olacaktır."
Dijital bağımlılık ve siber zorbalıkYeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) Uzmanı Psikolog Elif Solmaz da dijital dünyanın çoğu zaman gerçek dünyadan uzak ve bağımsız olması nedeniyle gerçeklik algısını bozduğunu ve benlik algısı içinde değersizlik, anlamsızlık alanlarını artırdığını ifade etti.
Sosyal medyada gerçekliğin çok ötesinde bir şaşaa ve mutluluk sunumu söz konusu olduğuna işaret eden Solmaz, "Fenomen olarak adlandırılan kullanıcıların lüks yaşam biçimlerini sergilemeleri, çoğunlukla maddi kazanç ve gösteriş üzerine kurulu bir hayatı gerçekmiş gibi yansıtmaları, izleyicilerde yetersizlik, değersizlik, başarısızlık ve hırs gibi yoğun duygusal yükler oluşturarak psikolojik dengesizliklere yol açmaktadır." dedi.
Solmaz, bireylerin sosyal medyada gördükleri ile yaşadıkları alanı mukayese etmelerinin gerçeklik ve benlik algısını bozduğunu, belirli basamaklar içerisinde olması gereken adımlara akran veya başka yaş grubundaki kişilerin hızlı ulaşıyor olmasının yetersizlik duygusunu beslemekle birlikte kişinin kendisini sorgulamasına neden olduğunu belirtti.
Ekran bağımlılığının bireylerde oluşturduğu etkiye değinen Solmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kişinin toleransı geliştiyse yani her geçen gün kulanım süresinde artış varsa ve yetersiz geliyorsa, sürekli olarak ve tüm koşullarda ulaşım sağlıyorsa, dijital alan kullanımı için zevk aldığı hobi ve aktivitelerden vazgeçiyorsa, iletişim çok az ve az olan iletişim içerisinde göz teması yok ise arkadaş ilişkileri ve ebeveyn tutumlarında olumsuzluk, uyku bozuklukları, beslenme bozukluğu ya da düzensizlikler, kronik yorgunluk ve dinlenememe, kullanım suçluluğu yaşıyor ve bu hisse rağmen devam ediyorsa durum ciddiye alınmalıdır. Çünkü kullanım bozukluğu başladığının ve bağımlılığın da şiddetli şekilde gelişebileceğinin habercisi olduğu söylenebilir. Ruhsal belirtileri ise hayattan dijital alan dışında zevk alınmıyor olması, tüm dünya ve planların ona göre yapılması, olmadığında anksiyete, öfke, agresyonun, dalgalı şekilde depresyonun olmasından bahsedilebilir."
Siber zorbalığa uğrayan bireyin benliğini zorlayıcı davranış ve tutumlara maruz kaldığını, bu durumun utanç, güven duygusunda zedelenme, paranoya, sosyal izolasyon, kaygı ve depresyon gibi psikolojik etkiler yarattığını belirten Solmaz, gençlerin maruz kaldıkları siber zorbalığın farkına varmadıklarını, buna ilişkin farkındalık oluşturulması gerektiğini söyledi.
Solmaz, bugünün değişmez gerçeği olan dijital alanla bağı kesmenin pek mümkün olmadığını ancak kontrol edilebileceğini ifade ederek, günlük yaşamdaki olayların sosyal medyadan daha değerli olduğunun gençlere öğretilmesi konusunda ailelere öneride bulundu.
"Uzun vadede kişinin benlik algısı dışsal geri bildirimlere bağımlı hale geliyor"Bezmialem Vakıf Üniversitesi Dragos Hastanesi'nden Uzman Klinik Psikolog Harika Yanık, dijitalleşmenin çeşitli psikolojik riskleri de beraberinde getirdiğini, yoğun teknoloji kullanımı, kesintisiz iletişim, anında yanıt beklentisi ve hızla değişen bilgi akışının modern yaşamın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini belirtti.
Dijital ortamlarda uzun süre bulunmanın, anksiyete, tükenmişlik ve dikkat dağınıklığı gibi sorunlara yol açtığını, yüz yüze etkileşimi azalttığını ve yalnızlık hissini artırdığını anlatan Yanık, şöyle konuştu:
"Özellikle beğenilme ve onaylanma ihtiyacının yoğunlaştığı durumlarda, bireyler kendi değerlerini dışsal ölçütlere göre değerlendirmeye başlıyor. Bu da zamanla benlik algısında dalgalanmalara ve içsel denge kaybına yol açabiliyor. Gerçek ilişkilerin yerine sanal etkileşimlerin geçmesi, duygusal bağların yüzeyselleşmesine neden oluyor. Sosyal medyada elde edilen onay bir süreliğine değersizlik duygusunu bastırsa da uzun vadede kişinin benlik algısı dışsal geri bildirimlere bağımlı hale geliyor. Bu durum, depresyon, kaygı ve düşük yaşam doyumu gibi psikolojik sonuçlara yol açabiliyor."
Yanık, sosyal medyada sürekli olarak başkalarının başarıları, görünümleri ve yaşam tarzıyla karşılaşmanın, bireyde farkında olmadan bir karşılaştırma döngüsü yarattığını, beğeni ve onay alma isteği arttıkça kişinin kendini dışarıdan aldığı geri bildirimlerle değerlendirmeye başladığını aktararak, bu durumun zamanla yetersizlik hissi, olumsuz benlik algısı ve özgüven düşüklüğü gibi sorunlara neden olabildiğini vurguladı.
Yoğun ve kontrolsüz ekran kullanımının genellikle anksiyete, depresyon, yalnızlık, duygusal dalgalanmalar ve stres düzeyinde artış gibi belirtilerle kendini gösterdiğini kaydeden Yanık, bu belirtiler gözlemlediğinde kişinin hem ruhsal hem de bilişsel sağlığı açısından riskin söz konusu olduğunu dile getirdi.
Muhabir: İrem Demir