TAŞKENT (AA) - Türk ve Özbek bilim insanlarının işbirliğinde Taşkent yakınlarındaki tarihi Şahruhiye şehrinde geçen yıl başlatılan arkeolojik kazı çalışmaları sürüyor.
Büyük İpek Yolu güzergahında bulunan ve geçmişi 2 bin yıl önceye dayanan Şahruhiye, geçmişte Ak Hunlar, Batı Göktürk Kağanlığı, Karahanlılar ve Timurlular gibi Türk devletleri döneminde çok sayıda demir ve cam sanayi atölyelerini bulundurmasıyla öne çıkıyor.
Orta Çağ döneminin önemli yerleşimlerinden Şahruhiye, 9.-12. yüzyıllarda en parlak dönemini yaşarken, şehir bakır ve gümüş sikkelerin basıldığı yer olarak da dikkati çekiyor.
Araştırmacılara göre, 1. yüzyılda Benaket olarak bilinen şehir, Seyhun Nehri'nin kıyısındaki tepeliklerle çevrili doğal savunma duvarlarına sahip kale olarak ortaya çıkarken, 5. yüzyıla gelindiğinde güçlü savunma duvarlarıyla çevrili geniş alana yayılmış bir şehre dönüştü.
12. yüzyılda ise çok daha genişleyerek 140 hektarlık alana yayılan ve dönemin demircilik, cam işçiliği ve çömlek üretimi merkezlerinden biri olarak öne çıkan şehir, 1220'de Cengizhan ordusunun istilasıyla yerle bir oldu.
Emir Timur tarafından 1392'de ele geçirilmesinin ardından yeniden onarılarak, oğlu Şahruh'un onuruna Şahruhiye olarak adlandırılan şehirde, yeniden demir, mücevher, tekstil, çömlek ve cam atölyeleri gelişmeye başladı ve şehir, coğrafi konumundan dolayı uzun yıllar bölgenin önemli yerleşim alanlarından biri oldu.
18. yüzyıla gelindiğinde Orta Asya'daki hanlıklar arasında durmaksızın meydana gelen iç savaşlar sonucunda birçok kez el değiştiren ve yıkımlara maruz kalan Şahruhiye, bugün sadece şehir kalıntılarının oluşturduğu yüksek tepeliklerden oluşuyor.
Şehrin kalıntılarının bir kısmı zaman içerisinde Şahruhiye'yi çevreleyen Seyhun Nehri'nin sularıyla yıkanarak yok olurken, kalan kısmı da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Özbek ve Türk arkeologlar ilk kez ortak projede yer aldı
Özbek ve Türk arkeologların işbirliğinde başlatılan "Şahruhiye Şehri Kazı Projesi", Özbekistan Bilimler Akademisi Milli Arkeoloji Merkezi, Türk Tarih Kurumu ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ortaklığında hayata geçiriliyor. Çalışma, Türk ve Özbek arkeologları ilk kez bir araya getiren proje olarak da dikkati çekiyor.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuba Tombuloğlu başkanlığında yürütülen çalışmalarda Türk tarihçi ve arkeologların yanı sıra antropologlar, biyologlar ve Özbekistan Milli Arkeoloji Merkezi uzmanları yer alıyor.
Tombuloğlu, AA muhabirine, Türk arkeologlar tarafından yürütülen kazı çalışmalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Büyük İpek Yolu güzergahında kurulan Şahruhiye tarihi şehriyle ilgili kazı çalışmalarına 2024'te Özbekistan Milli Arkeoloji Merkezi ile işbirliği içinde başladıklarını söyleyen Tombuloğlu, projenin amacının tarihi derinliklere inerek şehrin geçmişine ışık tutmak, ayrıca bu şehri nehir sularının yok etmesinden kurtarmak ve UNESCO Dünya Miras Listesi'ne dahil etmek olduğunu belirtti.
Kazı çalışmalarına Türkiye'den 14 uzman katılıyor
Tombuloğlu, şehirde 1975'ten itibaren birçok arkeolojik kazı yapıldığını anımsatarak, uzun bir aradan sonra Türkiye'den aralarında uzman, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin de bulunduğu 14 kişinin yer aldığı grubun arkeolojik kazılara yeniden başladığını aktardı.
Şahruhiye'nin ortak Türk tarihini ilgilendiren önemli bir bölge olduğunu ifade eden Tombuloğlu, farklı dönemlerde çeşitli Türk devletlerinin bünyesinde kalan bu şehirde, o dönemde çok sayıda büyük metalürji ve cam atölyelerinin bulunmasının da Şahruhiye'nin önemini bir kez daha ortaya koyduğunu dile getirdi.
İç ve dış duvarlardan oluşan Şahruhiye'de yaptıkları kazı çalışmalarında Emir Timur dönemine ait tahkimat duvarlarının altında potansiyel saray kalıntıları ve cephanelik bölgesini tespit ettiklerini kaydeden Tombuloğlu, burada buldukları iskelet kalıntıları, zırh, kask ve diğer askeri malzemelerle çok sayıda seramik ve cam parçaları, bıçak ve ok uçlarının, Şahruhiye'nin geçmişte Orta Asya'nın en büyük metalürji ve cam atölyelerine ev sahipliği yaptığını ortaya koyduğunu vurguladı.
"Bulguların, Türk dünyasının ortak tarihine katkı sağlamasını umuyoruz"
Buldukları eşyaların şehrin 9.-12. yüzyıllarda çok etkin olduğunu gösterdiğini anlatan Tombuloğlu, bunların ayrıca Timurlular döneminde de burada ticaretin çok geliştiğini gösterdiğine işaret etti.
Tombuloğlu, Şahruhiye'nin Timurlu devletinin bir garnizonu olarak da kullanıldığını ve ordunun sağ kanadının burada konuşlandırıldığını, Timur'un son kez 1405'te Otrar'a yaptığı sefer sırasında burada konakladığını söyledi.
Kazı çalışmalarında ayrıca 1560, Timurluların son dönemiyle tarihlenen bir iskelet bulduklarını ve bu iskeleti araştırarak çeşitli hastalıkları ve dönemin beslenme alışkanlıklarını incelediklerini belirten Tombuloğlu, 5 yıl sürecek proje sonunda güzel sonuçlar almayı umut ettiklerinin altını çizdi.
Tombuloğlu, şehrin yaklaşık 400 hektarlık alanının üçte ikisinin bugüne kadar korunamadığını ve yaptıkları araştırmalarla Seyhun Nehri sularından zarar gören bölgelerin koruma altına alınmasını hedeflediklerine değinerek, "Kazı çalışmalarında elde edilecek bulguların, yalnızca Türkiye ve Özbekistan'ın kültürel mirasına değil, 300 milyonluk Türk dünyasının ortak tarihine de katkı sağlamasını umuyoruz." dedi.
Muhabir: Bahtiyar Abdülkerimov