KUDÜS (AA) - ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddelik planıyla 10 Ekim'de devreye giren Gazze'de ateşkes ve esir takası anlaşması İsrail'in düzenlediği saldırılar nedeniyle kırılgan olsa da uluslararası baskı sayesinde sürdürülüyor.
Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentinin neredeyse tamamını Han Yunus, Deyr el-Belah ve Gazze kentlerinin doğusunu, kuzeyde Beyt Lahiya ve Şucaiyye bölgelerini işgal altında tutan İsrail, ateşkes anlaşmasına rağmen "Filistinlilerin, İsrail işgalinin sınırı olan sarı hattı geçerek askerlerine tehdit olduğu" veya "ateşkes ihlali yapıldığı" gerekçesiyle Gazze Şeridi'ne aralıklarla saldırılar düzenlemeye devam ediyor.
Refah'ta esir kalan Kassam TugaylarıRefah'ta esir kalan Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları üyeleri ilk kez, İsrail ordusunun 19 Ekim'de ateşkes anlaşmasına göre kontrolünde olan Refah kentinde, kendilerine saldırı gerçekleştirildiği iddiasının ardından gündeme geldi.
İsrail ordusu hedef alındığı gerekçesiyle Gazze Şeridi'ne yönelik yoğun saldırılar başlatırken Kassam Tugayları, Refah'taki olayla ilişkileri olmadığını duyurdu.
Kassam Tugayları tarafından yapılan açıklamada, "Bu yılın mart ayında savaşın yeniden başlamasından bu yana orada kalan gruplarımızla bağlantı kesildi. O tarihten beri onların hayatta olup olmadıklarına dair bize hiçbir bilgi ulaşmamıştır. Bu bölgelerde yaşanan herhangi bir olayla ilgimiz yoktur. Hala hayatta biri varsa bile oradaki mücahitlerimizle iletişim kuramıyoruz." ifadelerine yer verildi.
Bu açıklamanın ardından, anlaşmaya göre İsrail kontrolü altında kalan Refah kentinde, muhtemelen ateşkes sağlandığından haberdar olmayan bir grup Filistinlinin mahsur kaldığı ortaya çıktı.
Arabulucular devreye girdiKasım başında İsrail basınına yansıyan haberlere göre, Refah'ta mahsur kalan Filistinlilere "güvenli geçiş" hakkı tanınması için Gazze anlaşmasının arabulucuları devreye girdi.
İsrail devlet televizyonu KAN, bu dönemde yayınladığı haberinde, Tel Aviv yönetiminin Hamas ile arabulucular üzerinden, Refah'ın doğusunda İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede yer alan "tünellerde mahsur kalan Filistinli savaşçılara güvenli geçiş izni verilmesi" konusunda dolaylı müzakereler yürüttüğünü aktardı.
İsrail'in Filistinli savaşçıların geçişine izin vermeyi, 2014 yılında Refah'ta öldürülen İsrail subayı Hadar Goldin’in cesedinin teslim edilmesi şartına bağladığı belirtildi.
Kanal 12 ise ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin sorunu çözmeye çalıştığını kaydederek Filistinli grupların silahlarını teslim ederek üçüncü bir ülkeye geçmeleri ve karşılığında İsrail'in savaşçıların geçişine izin vermesi önerisinde bulunduğunu aktardı.
Bu konu İsrail kamuoyunda tartışmalara neden olurken aşırı sağcılar, hükümet üzerindeki Filistinlilerin çıkışına izin verilmemesi ve öldürülmeleri yönündeki baskısını yoğunlaştırdı.
Goldin'in cesedi teslim edildi, İsrail "güvenli geçiş" hakkı tanımadıHamas, 9 Kasım'da, 2014'te esir alınan asker Hadar Goldin'e ait cesedi İsrail'e teslim etmesine rağmen İsrail Refah'ta mahsur kalan 200 kadar Filistinliye "güvenli geçiş" hakkı tanımadı.
Konuya ilişkin AA muhabirine bilgi veren güvenlik kaynakları, "Hadar Goldin'in naaşının 11 yıl sonra İsrail'e verilmesinin Türkiye tarafından başarıyla sağlandığını doğruluyoruz. Bu başarı, yoğun çabaların sonucudur. Goldin'in naaşının İsrail'e iadesi Hamas'ın ateşkese açık bağlılığının bir yansımasıdır. Aynı zamanda tünellerde mahsur durumdaki 200 civarında Gazzeli sivilin güvenli bir biçimde tahliyesi için de çabalarımızı sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.
Buna karşın Tel Aviv yönetimi Filistinlilere "güvenli geçiş" hakkı tanımazken Refah'ta mahsur kalan Filistinlilere yönelik saldırılarını artırdı.
İsrail ordusu, bir haftada Refah'ta sıkışan en az 20 Filistinliyi öldürdüİsrail ordusu, son bir haftada Refah'ta mahsur kalan yaklaşık 200 Filistinliden 20'sini öldürdü, 8'ini ise alıkoydu.
Ordudan son bir hafta içerisinde Refah'ta mahsur kalan ve tünellerden çıktıkları iddia edilen Filistinlilere düzenlenen saldırılara ilişkin çok sayıda açıklama yapıldı.
Filistinlilerden bazıları hava saldırılarıyla bazıları ise yakın çatışmalarda hedef alınarak öldürülürken İsrail ordusu, dün yaptığı hava saldırısının ve esir aldığı bir Filistinlinin görüntülerini yayınladı.
Alıkonulan Filistinli görüntülerde, tünellerde aç ve susuz kaldıklarını, Hamas ile çok uzun süredir irtibatlarının kesildiğini dile getirdi.
Hamas da yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun savaş uçaklarının Gazze'nin güneyindeki Refah'ta mahsur kalan mensuplarını hedef almasını vahşi bir suç ve ateşkes anlaşmasının açık bir ihlali olarak nitelendirdi.
Uluslararası insancıl hukuk, "savaş dışı" kalanların hedef alınmasını yasaklıyorUluslararası insancıl hukuka göre, "savaş dışı" kalanların, hedef alınması yasak ve bu ihlal "savaş suçu" niteliği taşıyor.
Cenevre Sözleşmeleri'nin, 1977 tarihli Ek Protokol I'in "Savaş Dışı Kalan Kişilerin Korunması" konulu 41'inci Maddesi, "teslim olduğunu açıkça gösteren", "bilinci kapalı, yaralı veya başka bir nedenle savunmasız olup açıkça çatışmaya devam edemeyen" ve "esir alınan" kişilere saldırının yasak olduğunu belirtiyor.
Söz konusu madde, artık savaşma kapasitesi olmayan kişilere saldırılmasını kesin şekilde yasaklıyor ve onların korunmasını zorunlu kılıyor.
AA muhabirine konuşan uzmanlar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde mahsur kalan Filistinlilere yönelik saldırılarını sürdüren İsrail'in, "savaş dışı" kalanlara saldırılar düzenleyerek savaş suçu işlediğini dile getirdi.
Londra Queen Mary Üniversitesi'nden Prof. Dr. Neve Gordon, "Filistinliler İsrail'den sınır kapısını açmasını ve Mısır'a güvenli geçiş izni vermesini talep ediyorlar, sadece saldırılardan korunmayı değil. Trump'ın planı kapsamında fiilen silahlarını bırakıp teslim olan ve şu anda Rafah'ta mahsur kalan Filistinli savaşçılar, uluslararası hukuka göre savaş dışı kalmış sayılmalıdır. Bu nedenle, saldırılardan korunmalı ve insani muamele görmelidirler." ifadelerini kullandı.
Söz konusu Filistinlilere yönelik İsrail saldırılarının savaş suçu kabul edilmesi gerektiğini belirten Gordon, İsrail'in bölgede "işgalci" olduğuna işaret ederek, "İsrail askerlerinin orada olmamaları gerektiği de aşikar." diye konuştu.
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Onur Dur, bir kişinin "savaş dışı" kalması için ya teslim olması, ya savaşamayacak kadar yaralı olması veyahut da hasta olması gerektiğini kaydetti.
Dur, "Bu şartlar sağlandığı durumda İsrail bu kişilere saldıracak olursa savaş suçu işlemiş olur. Ayrıca, tünellerde sıkışıp kalmış savaşçılara teslim olma imkanının verilmemesi (denial of quarter) hali de ayrı bir savaş suçudur." ifadelerini kullandı.
İsrail'in Refah'ta düzenlediği saldırılarla ateşkesi de "kesin olarak" ihlal ettiğini vurgulayan Dur, şunları söyledi:
"Çünkü ateşkes çatışmaların durması, düşmanca faaliyetlerin sona ermesi anlamına gelmektedir. Tünelde veya başka bir yerde, İsrail şu aşamada düşmanca faaliyetlerine devam edemez. Ateşkes durumunu suiistimal edip askeri fayda sağlamaya çalışırsa bu durum hainlik (perfidy) olarak geçer ve bu da başka bir çeşit savaş suçudur."
Muhabir: Faruk Hanedar