İSTANBUL (AA) - Yapım ve yazım süreçlerinde yurt dışında "Vikki Bardot" ismiyle de bilinen sanatçı Gizem Avcıoğlu'nun da yer aldığı filmin senaryosu yaklaşık 2 yılda tamamlandı.
Yönetmen Alkan Avcıoğlu, fikir ve yapım süreçlerini, filmin içeriğini, yapay zekaya bakışını ve gelecek planlarını AA muhabirine anlattı.
"Dünyayı anlatmak için artık yeni bir dile ihtiyaç var"Avcıoğlu, filme ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilk etapta yurtiçi ve yurt dışından filme dair tepkilerin son derece olumlu olduğunu aktararak, "Ön gösterim ve basın gösterimi sonrası çok pozitif yorumlar aldık. Bu yüzden vizyona dair mutlu bir bekleyiş hakim. Sonbahar ve kış aylarında da filmin uluslararası gösterimlerinin başlayacağını öngörüyoruz. Onlarca yıla yayılan bir anlatı zinciri üzerinden hakikat ve gerçeklik kavramlarının değerini yitirdiği bir dünyaya nasıl dönüştüğümüzü inceliyor." diye konuştu.
Projenin benzer filmlerden farkının kolay cevaplardan ve ezberden kaçınması olduğunu ifade eden Avcıoğlu, "Film, teknolojiyle kurduğumuz ilişkiyi sorgularken, izleyiciyi kendi gerçeklik algısını yeniden düşünmeye davet ediyor. Gerçekliğin gitgide bulanıklaştığı, her birimizin reaktif ve tahammülsüz olduğu, enformasyonun üzerimize yağdığı bu çağda, dünyayı anlatmak için artık yeni bir dile ihtiyaç var." değerlendirmesinde bulundu.
"Meseleye bambaşka bir yerden yaklaştım"Avcıoğlu, sosyolog Jean Baudrillard'ın "Postmodern toplumda kopyalar orijinallerden daha gerçek hale geldi" sözünü hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Bugün politikadan sosyal medyaya kadar her şey kurmaca gibi görünüyor. Böyle bir ortamda yapay zekayla sentetik görüntülerden film yapmak, bu çağın diliyle ona ayna tutmanın bir yolu. Film, izleyiciyi hem fotoğrafik gerçekliğin sınırlarını hem de inandığımız hikayeleri yeniden düşünmeye davet ediyor. Bu proje, önceki sanat çalışmalarımda sıklıkla ele aldığım temaların ve görsel dilin doğal bir uzantısı. Yıllardır yapay zeka araçlarıyla kavramsal derinliği olan çalışmalar yapıyorum."
Yapay zeka ile sinema arasındaki ilişkinin genellikle sansasyonel ve yüzeysel tartışmalar etrafında döndüğünü dile getiren Avcıoğlu, "Ben meseleye bambaşka bir yerden yaklaştım. Bu araçların sinemasal anlatım açısından ne ifade ettiğine odaklandım. Teknolojik ilerlemelere, görüntü kalitesinin Hollywood'a yaklaşıp yaklaşmadığına, insanın yerine geçip geçmeyeceğine değil, sentetik görüntünün hikaye anlatımı için ne ifade ettiğine odaklandım. Bu yüzden bu aracı belgesel formu üzerinden, gerçeğin temsil politikalarını sorgulamak için kullandım. İçinde yaşadığımız sahte dünyayı sahte görüntülerle temsil etme, yani yapay görüntüyle belgeleme fikri bana çok enteresan geldi." görüşünü paylaştı.
"Filmde pek çok ince detay ve gönderme var"Avcıoğlu, tüm görüntü, müzik, anlatıcı ses ve ses efektlerinin yapay zekayla üretildiğini paylaşarak, "Filmin senaryosu ise yurt dışında Vikki Bardot ismi ile tanınan ve kendisi de bir yapay zeka sanatçısı olan eşim Gizem Avcıoğlu ile birlikte kaleme alındı. Senaryo Godfrey Reggio, Adam Curtis ve Chris Marker gibi usta isimlerden ilham alıyor. Bunun dışında filmin kurgusu yapay zeka destekli değil, benim tarafımdan yapıldı." sözlerini kaydetti.
Filmde, Andrey Tarkovski, Jean-Luc Godard, John Carpenter, Leos Carax gibi usta yönetmenlerden referansların yer almasına ilişkin de konuşan Avcıoğlu, bunların filmin temel meselesiyle doğrudan ilişkili olduğunu vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti:
"Tüm metinler arası göndermeleri, sadece estetik bir tercih olarak değil, anlatıya derinlik kazandırmak ve bağlama yeni katmanlar eklemek için kullandım. Postmodern dönemde sinema da diğer sanat dalları gibi, eserler arası ilişkiler aracılığıyla yeni diyaloglar ve anlamlar üretme yoluna gitti. Yapay zekanın doğası gereği zaten kolektif bir bellekten beslenen bir yaratım aracı olduğunu ve bu yaklaşımın doğal bir devamı olduğunu düşünüyorum. Yaratıcı pek çok yönetmen, başka filmlere atıflarla meselesini derinleştirir. Ben de benzer bir yolu seçtim. Filmde seyirciyi tekrar izleyişlerde mükafatlandıracak pek çok ince detay ve gönderme var."
"Yapay zeka bu ivmeyi daha da hızlandıracak bir araç"Alkan Avcıoğlu, insanların postmodern dünyada enformasyon bombardımanına tutulmuş, bilişsel ahenksizlik yaşayarak yön duygusunu kaybetmiş bir durumda olduğunu belirterek, "İlk izleyişte etki olarak filmin bu yapıyı aynalamasını hedefledim. Çünkü yön duygusu yitirilmesi ve ezberlerin işlememesi negatif gibi duran bir durum olmasına rağmen, reset atmak ya da yepyeni bir sorgulamayı başlatmak için en ideal durumdur. Katmanlı anlatı ise sinemaseverlere her tekrar izleyişte filmin kıymetini artıran bir yapı vaat ediyor." şeklinde konuştu.
Yapay zekanın bir "yaratıcı" olarak rol alması konusunda etik ya da sanatsal soru işaretlerinin olmadığını vurgulayan Avcıoğlu, "Sanat tarihini bilenler için bu döngü çok tanıdık. Her yeni aracın önce hafife alınması, sonra ise sanatı dönüştürerek yeni ifade alanları yaratması döngüsü sanatın kendisi kadar eskidir. Yapay zeka da bu tarihsel zincirin bugünkü halkası. Son 50-60 yılda sanat da sinema da emek ve efor bazlı ustalık alanlarından çıkarak, vizyon ve kavramsal fikirlere doğru akıyor. Yapay zeka bu ivmeyi daha da hızlandıracak bir araç." ifadesini kullandı.
"Önemli olan gençleri yeniliklere ve yaratıcı denemelere açık bir kültürde yetiştirebilmek"Avcıoğlu, yapay zeka araçlarına erişimin kolay olmasının, yalnızca sanatı değil, sinemayı da demokratikleştirme ve yaratıcı üretimde fırsat eşitliği sağlama potansiyelini ortaya koyduğunu vurgulayarak, "Özellikle bizim gibi genç ve dinamik nüfuslu ülkeler için bu büyük bir avantaj. Çünkü artık devasa bütçelere, stüdyo sistemlerine, teknik ekipmanlara ihtiyaç duymadan güçlü sinemasal anlatılar üretmek mümkün olacak. Önemli olan, yapay zekadan korkmak için 100 bahane üretmek değil, gençleri yeniliklere ve yaratıcı denemelere açık bir kültürde yetiştirebilmek." ifadelerini kullandı.
Yapay zeka ile nelerin anlatılabileceğini ve bu araçlarla nasıl yeni sinema dillerinin kurulabileceğini önümüzdeki yıllarda birlikte keşfedeceklerini belirten Avcıoğlu, "Şu anda hem teknoloji hem de onunla üretilen anlatım biçimleri henüz emekleme aşamasında. Bunu, yeni bir alfabenin sadece birkaç harfinin keşfedildiği ama geri kalan harflerin hala bulunmayı beklediği bir çağ olarak görebiliriz. Geleneksel sinema üretmenin sadece yeni ve daha maliyetsiz bir modeli olacaksa pek bir şeyi değiştiremez. Ama geleneksel anlatımın yetmediği yerleri anlatmayı denerse ve kendine özgü konvansiyonalar geliştirirse, ancak o zaman bir devrim olur." diye konuştu.
Avcıoğlu ayrıca gelecekte de yapay zeka çalışmalarına devam edeceğini ifade ederek, "Bu amaçla kurduğumuz Spongeworthy Studio bir yapay zeka yapım şirketi var. Sıradaki projeler de tamamıyla yapay zeka üretimi filmler olacak. Ancak tabii ki bu filmde olduğu gibi ince eleyip sık dokuyarak, ucuz fikirlerin peşinde gitmeyerek proje üretiyor olacağız." sözlerini aktardı.
Muhabir: Ömer Mirza Şeker
